Sevgili dostlarım, bu gün bir başka ruh hali içindeyim. Ne bilgi,
ne de belge istemeyen, herkesin canının istediği gibi konuşacağı
ve yazabileceği bazı güncel söylemlerden bahsetmek istiyorum.
Ancak, ısrarla yineliyorum; beni yazılarımdan dolayı (Çerkeslik
hariç) hiçbir taraf yelpazesine koymayın. İlla bir şeye yamamak
istiyorsanız, Atatürkçüyüm! Bu sözümü de yabana atmayın.
Gerçekten, bilinçli ve biraz da bilgili bir Atatürkçüyüm.
Ne demek istediğimi, en azından kendi çapımda tanımlıyorum.
Sevgili dostlarım, Gerek Türkiye Cumhuriyeti’nde gerek Rusya
Federasyonu içinde yaşayan bizler şanslıyız. (Nedenini her dostum
kendisi değerlendirebilir.) Elbette ki, genel sorunların
ortaklığının yanında, bizim özel ve özgün sorunlarımızda vardır.
Bunu görmezlikten gelenlere de kendi düşünsel dünyalarında haklı
da olabilirler. Onlara da saygılıyız. Amaa, hepimizi ciddi ciddi
ilgilendiren ve hatta biraz da ilgi duyuyorsak, küçümsenemez ve
iyi niyetle geçiştirilemez, bir tehlikenin ayak sesleri var!
Nediro? O da veya onlarda şudur!
1) Küresel iklim
değişikliği 2) Ekonomik sorunlar 3) Siyasi
krizler
Sevgili dostlarım, ”Ne yapalım, elle gelen düğünle
bayram!” havuzunda olmak, belki de bizleri rahatlatabiliyor. Ne
var ki, yaklaşan bu tehlike öylesine geçiştirilecek bir mesele
değildir. Peki ne yapabiliriz? Yanıtı çok net ve basit.
Sevgili dostlarım, her birimizin yaşadığı ve yaşamak zorunda
olduğu bir yer veya bölge vardır. Buna “Hayır-Yok!” diyebilecek
kimse var mı? O halde, o yer
ve bölgede, dere, çay veya
ırmak gibi akar sular varsa ya da sahilde iseniz oralara plastik,
lastik, alaşımı maddeleri atmayın. Atanlara mani olun. Mümkünse
atılanları temizleyin ve atanları ikaz edin.
Şehir, kasaba
veya köyde, sigara izmaritlerinin, boş sigara (kutu) paketlerinin,
pet şişelerinin ve daha akla gelmedik pek çok “çöpü” sokağa,
caddeye atmayın. Atanlara mani olun. Onları uyarın. Yere
tükürenleri ise mutlaka uyarın. Korkmayın. “Bana ne?” demeyin.
Yakınlarınızı, çocuklarınızı, komşularınızı ikaz edin.
Sevgili dostlarım, ben bunları kesintisiz yapıyorum. Bakınız önce
onlara; - ‘’Kardeş, arkadaş, çocuklar, bacım; beni
dövmeyecekseniz bir şey söylemek istiyorum’’ ile söze giriyorum.
Onlar veya o, bu nazik girizgaha; - ‘’Estağfurullah amca, dayı,
ağabey’’ ile karşılık veriyorlar. Sonra da uyarımı yapıyorum.
İnanınız çoğu özür diliyor ve hatta teşekkür ediyor. Elbette ki
tersten bakanlarda var. Ve “Zaten her yer pislik içinde, bir eksik
bir fazla ne değişir dayı?” diyenler de. Ama şimdiye dek beni
döven olmadı. Bunlar yeterli mi? Elbette ki hayır! Ancak, ”Bir
örnek davranış” bazen pek çok olumsuzluğu tersine çevirebiliyor.
Dahası, sen kapının önünü temiz tutarsan, belki de sokaklarda
temiz olur. Bir de demiyor muyuz; ”Temizlik imandandır!”Bu anlamda
temizlik, sadece belli zaman diliminde elini, yüzünü, yıkamaktan
mı ibarettir?
Sevgili dostlarım, sayın büyüklerimiz, çok
büyük işlerle uğraştıkları için benim ve benim gibi yığınla
insanın, fikir ve düşünceleri onları pek ilgilendirmiyor. Hele
hele her akşam parsellenmiş TV kanallarında, ev raflarımızda
dizili, objeler misali dizilip “Birbirlerini mat etme “yarışı yok
mu, inanın, şahsen, kim, kimden, yana teşhisinden, öte bir bilgi
alamıyorum. Ne olur bir kez olsun çevre kirliliğinden,
kirletenlerden ve onların bu hale gelmesinden söz edin.
Sevgili dostlarım, yatıyoruz kalkıyoruz, Ortadoğu ve savaş.
Sanki dünya bu bölgeden ibaret. Anladık, iyilik meleğiyiz.
Anladık tüm garibanların ve ezilmişlerin hamisiyiz. Be dostlar,
bizim garibanlarımız yok mu? Bizim sokaklarımız ve caddelerimiz
yok mu? İşsizimiz açımız yok mu? Her dört veya beş yılda
hatırlanan asılın hiç mi derdi yok?
Biz asılların
görevi, dört veya beş yılda tekrarlanan sandık başına gitme
ve oraya tarafımızı belirleyen bir kağıt parçası atmaktan ibaret
midir?
NOTLAR:
1) Bir sonraki yazımın
konusu “ekonomi” olacaktır. Biliyorum “Şimdi de ekonomist kesildin
başımıza” diyeceğinizi. Ama azıcık sabırlı olursanız “Ekonomist”
olmadığımı anlayacak ve rahatlayacaksınız. Hele arkasından
“siyasi kriz”den dem vuracağım ki tümden çileden çıkanlar olacak.
2) Bu üç sözcüğü çok merak ediyorum. a) Kriz
b) Kerkenez
c) Keriz Sizlerde merak ediyorsanız, bu üç sözcük
üzerine biraz düşününüz.
3) Her şeye “Fransız
kalmak” doğru değildir. Çünkü, Fransızların “Hatay aşkı”
yeni değildir.
4) Kerkenez kuşunun Çerkesce ismini
kardeşlerimden istiyorum? Ama Doğan-Kaşırğa demeyin.
5) Şehir ve kasabalarımızın ana ve ara caddelerinde tek
tük de olsa bulunan, akasya, çınar
veya benzeri ağaçların kesilip yerine
dikilen, bitki türü
nesneler kuşkonmaz bitkisi gibidirler. Gerçekten
serçe sesine hasret bırakan bu boşluğun tekrar doldurulması
için yetkililere yalvarıyorum. Ağaçlarımı geri verin.
6)
Pazar günleri şöyle sokak aralarına bir girin, çok küçük
çocukların toz toprak içinde o daracık yerlerde oyun oynarken
hallerine bir bakın. Çocuk sesi ve serçe sesi karışımına hasret
bırakmayın.
|