Orada
bizi şehrin en lüks otelinin önünde indirerek
lokantasına götürürler ve "bismillah" yaptırırlar. (Çerkesya'da
yemeğe davet
edilirken bismillah yapalım sözcüğüyle davet
edilirler.) Akşama doğru belediyenin tıklım tıklım
dolu konferans salonunda toplantı ve konuşmalar
yapılır.
Toplantı gece saat 22.00'ye kadar sürer. Oradan
topluca tekrar lokantaya gidilerek, akşam yemeği
beraberce yenilir. Gece bizi şehirde oturan Çerkes
ailelere dağıtırlar, ertesi günü saat sekizde, otelin
önünde buluşmak üzere.
Evlere gittiğimizde sofraların hazır olduğunu
görüyoruz. ''Şimdi sofradan kalktık, artık yiyemeyiz"
dememiz fayda etmiyor. Gece
sabaha karşı saat 02.00'de birer lokma olsun, sofradan
alıyoruz. Sofradaki şıpsı p'asteler, halujeler, çeşit
çeşit yemeklerde aklımız kalarak.
O gün söylenen saatte buluşmamız imkansız. Saat
10.00'a doğru herkes toplanıyor. Rehberimiz Bidanıko
Nihat "program gecikiyor. Öğlen saat 14.00'de
Adigey'de olmamız gerekiyor'' diyor ve saat 11.00'de
Çerkessk'ten hareketle Habaz iline hareket ediyoruz.
Gideceğimiz yol boyunca Çerkes köylerine uğrayacağımız
söyleniyor. Nihat ''gecikiyoruz" diyor. Köylerde
durduruyorlar. Herkes bizleri davet ediyor. Herkes
ağlıyor, birbirine sarılıyor. Program alt üst oldu.
"Biz 127 sene bekledik kardeşlerimizi, beş saat, on
saat beklemişiz ne ki?'' diyorlar ve köylerde
duraklıyoruz.
Habaz köyünden Çerkessk'ten-Mıyekuape'ye giden ana yol
üzerine, 127 basamakla çıkılan bir anıta gidiyoruz.
Her bir basamak vatandan kovuluşumuzun bir yılını
temsil ediyordu. En üstte kocaman kara bir mermer
üzerinde üç oklu 12 yıldızlı kocaman bir bayrak
oyulmuş ve altında 1764-1864 Kafkas-Rus savaşında
ölenlerin anısına dikilmiştir yazısını okuyunca,
delegelerin en gençlerinden Türkiye'den gelen bir
kardeşimiz Sönmez kendini tutamadan hıçkırmaya ve
ağlamaya başlayınca, diğer herkeste
bunu beklercesine ağlamaya başlıyorlar. Yediden
yetmişe herkes ağlıyor, bu talihsiz halkımızın
akıbetine. Bu anıtın kurulduğu yerde, savaşta ölen
şehitlerimizin gömüldüğü yermiş. Köyden bir Çerkes
oğullarına ve torunlarına burayı göstermiş ve "burada
bağımsızlık için ölen kardeşlerimiz yatıyor" diyerek
ve perestroikadan sonra gençler birleşerek bu anıtı
dikmişler. Ancak meçhul kişiler beş altı defa
yıkmışlar aşağıya indirmişler anıtı. En sonunda
öylesine büyük bir mermer çıkarıp dikmişler ki, insan
gücüyle aşağıya indirmeye imkan yok.
Anıtın bulunduğu tepenin etrafına 11 ağaç dikildi.
12.sini de delegeler beraber diktik, Çerkes bayrağının
simgesi olarak. Daha sonra Karaçay-Çerkessk
Cumhuriyeti ile Abhazya Cumhuriyeti'nin sınır
geçidindeki "Neps" (göz yaşı) nehrinden getirilen
suyu, getiren gençlerin ikramıyla içtik. Burada 127
yıl önce göç etmek isteyen Adigelerin hepsi kılıçtan
geçirildiği için adı Neps konuldu.
Anıttan ayrıldık.
Öğleden sonra saat 17.00'ye doğru Adigey
Cumhuriyeti'nin
sınırına geldik. Burada da Adigey'den gelip bekleyen
polisler bizi devralır. Otobüse baş komiser binerek
kendini Adigece tanıtır ve "Adigey'e hoş geldiniz
bundan sonra ben size refakat edeceğim'' der ve
hareket edilir.
|