On
dört Mart günü Kafkasya’daki üç Adige cumhuriyetinde
Adige dili bayramı kutlanmıştır. Üç cumhuriyette aynı
günde kutlanması günün anlamına daha başka bir değer
kazandırmaktadır.
Pazar ekonomisinin cendereleri arasında sıkışan
dünyamız ve insanlar materyalizmin tutsağı olmuş küçük
halklara ve kültürlere değer verilmeyerek
asimileye terk edildikleri bir aşamada birlik ve
beraberlik içerisinde kutlamaları ileriye dönük
umutlarımızı kuvvetlendirmektedir. Ünlü ozanımız
Kuyeko Nalbi’nin "Kimse bizi aramıyor, Kendi kendimizi
arıyoruz. (…) Sen kendini ara, kendini bul!" mısraları
duyulur olduğuna seviniyoruz.
Adige dili, yok olmadan ayakta kalabilmiş yeryüzünün
en eski klasik dillerinden birisidir. İçimizden pek
çok kişi Adigece’nin yazılıp yazılmadığı, yazıldıysa
ne zamandan beri hangi alfabeyle yazdıkları sorusunu
kendi kendilerine sorduklarını sanıyorum. Sorunun
yanıtını bilimsel olarak vermek çok zor olmakla
birlikte bazı belgeler Adigelerin atalarının yunan
alfabesini kullanarak yazdıklarını kanıtlamaktadır.
Daha önce zaman zaman rastladığımız Hitit kitabeleri
üzerine söylenen ve yazılan yazılar üzerinde bir kaç
sözcük yazmak gerekliliğine inanıyorum. Hatiler ve
Hititler dil ve kültürleriyle iki ayrı halktır.
Hatiler Kafkaslardan gelerek uygarlığın temelini
attıkları savında bilim adamları birleşmektedirler.
Hititler ise Trakya yoluyla gelen savaşçı bir halktır
ve kitabeler okunmuştur.
Hati diliyle yazılan kitabeler halen okunamamaktadır.
Daha önceleri de yazdığım gibi Hati kitabelerini
Kuzeybatı Kafkasya halklarının dillerini çok iyi bilen
akademik arkeologlar tarafından okunabilir. Bunun
bilincinde olan Polonyalı bilim adamı Prof.
Braun, Paris’te, 1988 Haziran ayında yapılan
Avrupa Kafkasologlar toplantısında dile getirmiş ve
Adigey’den gelen H. Asker’e dönerek ‘’üniversite
öğrencilerinden gönderin ve eğitelim’’ mesajını
verdiyse de bu güne kadar yanıt gelmemiştir. Kitabeler
okunmadığı sürece yazılanlar halk etimolojisi
değerinde kalacaktır.
Daha yakın tarihlere gelince atalarımızın yunan
harflerini kullanarak yazmışlardır. Kruşkol’un
Moskova’da yayınladığı eserinde Sind kralı Hekotey’in
Grek alfabesi kullanıldığını yazmaktadır. Hekotey (MÖ
400) kendi adına para bastırıyor, kanunlar çıkarıyor
ve güzel sanatlara ve edebiyata değer veriyordu. Azak
denizinin kıyısında bulunan mermerden yapılma bir
heykelin altında Mezıtheos, Mezıtha Ormanlar
Tanrısı’nın adını okuyabiliyoruz.
(Bkz. Resim)
|
Bu ve
buna benzer belgeler yazıyı kullandıklarının bir
kanıtı olamaz mı acaba?
Burada geçmiş zamanı aydınlatmayı bilim adamlarına
bırakarak güncel problemimize dönmek istiyorum. Anadil
diasporada yavaş amma sağlam adımlarla yok olmaktadır.
Ne yaparsak yapalım yok olmaya mahkumdur. Yıllardır
tek bir alfabede anlaşamadığımız sürece asimile daha
da acımasız olacağına inanıyorum. DÇB’nin en kısa
zamanda bağlayıcı olarak Latin harfleriyle Adige dil
bilimcilerine, uluslar arası çok iyi tanınan Prof.
Dr.Kumacho Muhıttin başkanlığında Latince alfabe
hazırlatılmalı ve diğer Latin kökenliler yok
edilmelidir. Adigelerle ilgili her yayında bu alfabe
kullanmalı. Kullanmayanların yazıları yayınlanmamalı.
Kafkasya’da bu konuda güzel gelişmeler yapılmaktadır.
Cumhuriyetlerde karşılıklı olarak Adige diyalektleri
zorunlu olarak okutuluyor. İki dilde Çerkesya adlı
gazete yayınlanmaktadır. Öncelikle yapılması gereken,
var olan Adigey ve Kabardey Adigecelerinin yazım
kurallarını (ortografi) birleştirmektir. Devletlerin
kültür politikalarından biri olmalıdır.
Demografik yapımıza bakınca Kabardey Adigece’sini
konuşanlar daha çoktur. Aynı zamanda Kabardeyce elli
civarında sese sahip daha akıcı ve kolaydır.
Dolayısıyla Kabardey Adigece’sinin yüksek Adigece
olarak kullanılmasını devletlerimizin kabul etmesi
desteklemesi, hatta zorunlu olmasını sağlamalıdır.
Yüksek Adigece’ye diğer diyalektlerden sözcükler
eklenerek dil zenginleştirilmeli, yabancı
kelimelerden de arındırılmalı. Dilimiz yalnız
edebiyatta değil bilimin her dalında yazılarak
geliştirilmelidir. Dilimiz in modül karakteri
olduğundan zorluk çekilmeyecektir.
İşte dil bayramımızın her yerde kutlanmasını bir ve
beraberliğin ilk adımları olarak görüyorum.
Ne yazık ki duyduğuma göre Adigey’deki kutlama
törenlerine diasporadan hiçbir mesaj gitmemiş. Bunun
ne anlama geldiğini okuyucular karar versin. |