...................
...................
NE Mİ YAPMALIYIZ? -2

08.07.2006

Dr. YEDİC Batıray Özbek
...................
...................

Dünyada hiç yapılmayan bir şeyi yapıyoruz. Ancak yapmamalıyız. Ne istediğimizi bildikten sonra gerisi çok kolay.

Önce kendimizi tanımamız gerekir.  Nasıl ki virüslerle dolu bilgisayarı yenden  formatlamak zorundaysak aynı şekilde şimdiye kadar öğretilen ve yazılıp çizilenleri beynimizden silmemiz gerekir.

Yıllardır beynimize yavaş yavaş işlenmiş olan hatalı bilgilerin sonucudur ortada olan asimilasyon. Diasporada bilimcilerce hazırlanan tarafsız doğruya yakın yazılmış bir tarih kitabımız bile yok. İyi niyetli arkadaşlarımızca kaleme alınan kitaplar sadece iyi niyette kalmaktadır: hatalıdırlar, tarafsız değillerdir, bilimsel değillerdir. Hangi tarih bilimcisinin tarihi eserini gösterebilirsiniz?

Yıllardır genelde kaleme alınan konular her nedense hep aynı. Göç, sürgün ve Rus düşmanlığından oluşmuş bir travma yaratıldı. Bu travmanın içinde kendi kendimizi tutuklayarak, kendi kendimizi boğup, yok ediyoruz. Artık 140 yıllık travmayı yıkamamız ve içimizden atmamız gerekir.

Rus ve Rusya düşmanlığı üzerinde tartışmak istenmemiş ve istenmemektedir. Suçlananı dinlemeden başkaları kendi adlarına yargılayıp verdikleri kararı bizler de genelde itirazsız kararı kabullendik ve onların yolunu takip ediyoruz. Çünkü bu yol hem kolay  hem çok alkış topluyor.

Sürgüne ve sürgün sonrası etnik kıyımımızın asıl sorumluları olan İngiliz ve Osmanlılar ve bazı Adige soyluları el üstünde tutulmaktadırlar. Onların dokunulmazlığı vardır. Bu tabular yıkılmadığı sürece gerçekleri öğrenemeyeceğimizden aynı havanda su dövüp duracağız.

Yıllardır kültürü halk oyunlarıyla özdeştirerek düşünemez hale getirildik. Sonuçta da Çerkesliği; gösterişte, şekilcilikte, halk oyunlarında görüp, etnik ve kültürel sorunumuzu bunlarla çözmeye kalktık.         

Ünlü yazarımız Kuyeko Nalbi’nin  ‘’Xeta Adıger? Kim Adige?’’’ adlı tiyatro eserinde Adigelerin yüzyıllardır iyileştiremediği hastalığı olan kabileciliği ortaya koyarak yargılamaktadır.

- Ben Bjeduğ, ya sen?
- Abzech, ya sen?
- Kabardey. 

‘Peki kim Adige? Sen Bjedugh isen, ben Shapsugh’sam Adige nerede? Kim Adige?’’

Evet, kim Adige? Kabileciliği bırakarak, Adige bilincine ulaşmamız gerekir.

Çerkes halkının sosyal ve ekonomik sorunlarıyla ilgilenilmediği gibi sorunların çözümü zamana bırakılmıştır. Zaman ise sorunları çözemediği gibi toplumumuzun birlik ve beraberliğini yıkmıştır etnik olarak yok olmasına etkin rolü olmuştur. Örnekleyecek olursak: Başlık parası nedeniyle evlenemeyenler. Suriye ve Ürdün'de alınan thamadeler kararı ile sembolik hale getirilmiştir.

Halen sınıfsal üstünlüğü ile övünen ve onun arkasına sığınarak kendilerine saygınlık kazandırmak isteyenler vardır. Sınıfsalcılık yapanlarla mücadele edilerek teşhir ederek eğer kendini düzeltmezse toplumumuzdan atılması  ve uzaklaştırılması gerekmektedir.

Adige Cumhuriyetleri ve Adigeler hakkında bir şeyler yazarken çok çok düşünerek, getiri ve götürüsünü çok iyi hesapladıktan sonra yayınlamamız gerekir.

Bilhassa dışardan anavatana karışmamak gerekir. Anavatanda kalan 30 bin Adige 2milyon diaspora Adige'sinin yapamadığı ve yapamayacağı çok şeyleri başararak bize hediye etmişlerdir. Onlara ancak saygı duyulur. Bizim sorunumuz diasporadır. Diasporaya karışabiliriz.

Doğu insanının karakteristik özelliği olan suçu başkalarına atmaktan vazgeçmemiz gerekir. Suçu önce kendimizde arayacağız.

Halen kendimizi dünyanın ekseninde görenlere rastlıyorum. Bu tür etnozentrist yaklaşım tarzını unutmamız gerekir.  Bulumenbach’ın 1770'li yıllarda eline geçen kafataslarından biri çok hoşuna  giderek ve bunun Kafkaslardan geldiği içinde beyaz ırkın Kafkaslardan geldiğini yazmasıdır. Kafkaslardan geldiğini söylemektedir ama Çerkes'ten söz etmemektedir.

Kendi kendimizi övme ve beğenme,  dünyanın merkezinde kendimiz görme  hastalığından uzak durmalıyız.

Adige atasözü der ki; kendi başını övenin hiçbir değeri yoktur.
‘’Şha şıtchujh sıdım yıvas’’.