|
|
................... |
|
................... |
TÜRK'ÜM ÇÜNKÜ... |
29.10.2005 |
|
Dr. YEDİC Batıray Özbek |
................... |
................... |
Çocuklarımıza
Adigece öğretince, diğer dilleri öğrenmekte
zorlanırlar mı?
Dil öğrenimi çok çeşitli alanlarda oluşmaktadır:
Fonoloji, anlambilimi, söz
dizimi ve pragmatik alanlarını gösterebiliriz. Normal
gelişimi olan
çocukların ilk dil kazanımları ailede başlar . Çocuğun
dil öğrenimi
aşamasında zorlanması gerekmektedir. Çocukla
''anlamıyor'' ön yargısıyla
çocuk diliyle konuşulursa dil gelişimini köreltmiş
oluruz. Tamamen
tersine, çocukla ana rahmine düştükten sonra devamlı
konuşulması
gerekmektedir. Hatta çocuğa müzik dinletmeli;
özellikle keman.
Bir çok anne ve baba eğer anadilini çocuklarına
öğretirlerse, diğer dilleri öğrenemeyerek yaşadıkları
ülkelerde okulda başarısız olacakları korkusu
olduğundan, anadillerini öğretmek ve konuşmak
istemezler.
Aynı korkuyu Avrupa'da ve diasporada yaşayan her
milletten anne babalar
da yaşamaktadırlar. En çok korkanlar ise her nedense
genelde Çerkes anne ve babalardır. Sonuçta da Çerkes
anne ve babaların hemen hemen hepsi bu endişe ve
korkuyla çocuklarına anadillerini öğretmemektedirler.
Acaba iki üç dilli yetiştirmek doğru mu yoksa yanlış
mı?
Bilimsel olarak bir çok araştırmalar yapılmış ve
tamamen yanlış bir inanç ve anlayış olduğunu
kanıtlanmıştır.
Bilim adamları, her çocuğun iki üç dili birden
öğrenebilecek yeteneğine
sahiptir demektedirler.
Hatta çok dilli yetişen çocukların, genelde tek dilli
çocuklardan daha
akıllı ve zeki olduklarını da kanıtlamışlardır.
Ancak dikkat edilmesi gereken kurallar da vardır; iki
dil bir birine
akraba olmamalıdır. Örneğin İngilizce ve Almanca
akraba dildir. Bu
nedenle zararlı olabilir. Türkçe ve Adigece akraba
değildir. Dolayısıyla
öğrenilmesinde bir sakınca olmadığı gibi bilhassa çok
iyidir.
İki dili öğretirken dikkat edilmesi gereken önemli
kurallar da vardır;
1. Her iki dilin iyi bilinmesi.
2. Çocukla dilleri karıştırmadan, temiz dille konuşmak
gerekir. Yarı
Türkçe yarı Adigece değil, karıştırmadan bir dille
konuşulmalı sonra
diğerine geçmeli.
3. Konuşurken ''çocuk anlamaz'' yanılgısıyla çocuk
dili değil yetişkin
dili kullanılmalıdır.
4. Yapılan hatalar düzeltilmeli.
5. Dili öğretmek yetmemektedir. Öğrenilen dilin
kullanılması, yani konuşulması da gerekir.
Avrupa'da bir çok genç, ebeveynleri ile Adigece
öğretmedikleri için
tartıştıklarını, hatta kavga edenlerin bile olduğunu
duyuyoruz. ''Ben
kimim, neyim'' sorusuna cevap arayan gençler,
anadilini öğretmeyen anne ve babalarıyla tartışmalara
gitmektedir. Aileler geçmişte yapılan
yanlışlığın cezasını çekmektedirler.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen Avrupa'nın çeşitli
kentlerinde çocuklarına
Adigece hem de çok iyi bir Adigece öğretenlerinde
olduğunu biliyoruz.
Kendilerini buradan tebrik ediyoruz.
Dil ile etnik kimliğin bir biriyle doğu orantılı
olduğunun bilincine küçük
çocuklar yetişkinlerden daha iyi kavramışlardır. Örnek
olarak şu olayı
anlatmak istiyorum.
Yetmişli yılların ortalarında oğlunun Çerkes olduğunu
ve adının da Çerkesce olduğundan gururlanan dört-beş
yaşlarındaki Nart'a sordum:
- Çerkes misin, Türk mü?
- Türk'üm.
Böyle bir cevabı beklemeyen babası hemen müdahale eder
ve etkilemek ister:
- Oğlum sen Çerkes değil misin?
- Hayır, Türk'üm. Çünkü ben Çerkesce bilmiyorum ki!
Dört yaşındaki çocuğun anlayışına, kaçımız ulaşabildik
acaba? |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|