...................
...................
ÜÇ ÇERKES ÇOK MU, AZ MI?

12.10.2005

Dr. YEDİC Batıray Özbek
...................
...................
Sitelerde devamlı okuyoruz.

Günlük konuşmalarda da hep duyuyoruz.
  - Çerkesler bir olamazlar!
  - Çerkesler birlik kuramazlar!
  - Üç Çerkes çok bir Çerkes az!  vs.vs.

Ünlü Arap seyyahı İbni Masudi de bu konuya dikkati çekmekte ve kısaca şöyle yazmaktadır: ''Çerkesler birlik kurabilseler, onları dize getirecek bir millet yoktur.''

Hatta Adigece bir deyim de vardır; ''Zeretleğuxeme zeretl'ıx,
zeremıtleğuxume zefetl'ex (birbirlerini görünce kavga ederler, görmeyince de görmek için can atarlar)''.

Bu ve buna benzer deyimler yeryüzünün her yerinde  rastlanır. Bilhassa dağlı halklar ve devlet organizasyonu olmayan halklar için kullanılırsa da, genelde yukarıdaki kalıplara her halkı oturtabiliriz.

Kişilerin aldığı eğitim ve öğretime paralel olarak kalıplar da değişir. Dağ insanın karakteri dağlar gibi sert ve heybetlidir. Onun içinde bir birleriyle olan ilişkilerinde de sert, acımasız olabiliyor.
Tarih boyunca vatanını istilacılardan korumak zorunda kalan milletlerin yaşam biçimiyle, barış için yaşayagelmişlerin yaşam biçimi ve karakterleri aynı olmuyor.

Çeşitli ülkelerdeki halkları tanıyabilme olanağımız olsaydı  bu
suçlamaların her yerde anlatıldığını görebileceğiz.

Örnek olarak verecek olursak, Kürtler de Arnavutlar da kendileri için benzeri tekerleme ve deyimleri kullanırlar.

Arap dünyasına hep  beraber bakalım:  Bir ve beraber hareket edebiliyorlar mı?

Hatta yeryüzünün en uygar devleti kabul edilen İsviçre’nin dağ köylerine giderseniz  bu gibi  ön yargılı cümleleri kendileri için kullandıklarını da göreceğiz.

Burada kısa bir anımı anlatmak isterim. Noel nedeniyle sayın Deguf Sabahat ve eşi Jan Lugon, Graechen tatil köyüne davet ederler. Bir gün tüm yoların jandarma tarafından kesildiğini ve köye giren çıkan herkesin kontrol edildiğini görünce Jan'a sordum.
  - Ne oldu?
  - Muhakkak bir şey oldu ama halk hiçbir şey söylemez..
  - Ne güzel. Birbirlerini tutuyorlar.
  - Tam tersine. Köy halkı birbirini sevmez. Ama dışarıya karşı bir
olurlar.

Kafkasyalılar olarak belki daha belirgin olarak aramızda anlaşma daha zor oluyor. Etnik yapımız, yerleşim yerlerimiz ve çağdaş kültür düzeyimizle doğru orantılı olarak biraz daha belirgin olmaktadır.

Çerkes üst kimliğinde toplanan 'Kuzey Kafkasyalılar', çok çeşitli etnik guruplardan oluşmaktadır. Etnik birlik yoktur. Dil birliği yoktur. Pek çoğunun da yazdığı daha doğrusu olmasını  hayal ettiği kültür birliği de yoktur. Her etnik gurubun kendine özgü karakterleri, yaşam felsefeleri  ve şekilleri  vardır. Bu ayrılıkların bir araya gelmesi bir beraber hareket etmesi kolay  değildir.

Biz Adigeler (Abazalar, Dağıstan vs. da da aynı durum) kendi aramızda birlik kuramazken, tüm 'Kuzey Kafkas' etnik guruplarını bir araya getirmeye çalışıyoruz ki, bu istek şu aşamada ütopidir.

Ulus olamadan diasporalı olununca birlik ve beraberlik daha da
zorlaşmaktadır.

Çeşitli etnik guruplar diasporada çeşitli ülkelerde yaşamaktadırlar. İçlerinde yaşadığımız halklarla ilişiklerde karşılıklı kültürel etkilenmeler olmaktadır. Günlük yaşamımızda onların bir parçasıyız. O ülkelerin kültürlerini  herkes az çok benimsiyor, politikadan spora kadar her alanda iç içe dış dışa yaşıyoruz.

Yazdığım etkenler  anlaşmamızı daha da zorlaştırmaktadır. En önemlisi ise çağdaş kültürü ve düşünceyi tüm Çerkesleri ele alacak olursak çok değişik şekillerde ve yollarla aldık.

Ürdünlü, İsrailli, Suriyeli, Türkiyeli, Çerkesyalı, Avrupalı ve Amerikalı Çerkesler, beraber yaşadığımız milletler gibi düşünmekte ve hareket etmekteyiz.

Xhabzemizde yaşadığımız ülkelerin hatta bölgelere paralel olarak değişime uğramıştır. Antalya’daki Çerkes köyündeki xhabze ile İsrail’deki Reyhaniye köyünün Adige xhabzeleri de dejenere olarak bir birlerine zıt olabilmektedir.

Tüm bunlar normal sosyolojik gelişim ve değişimlerdir. Hiç bir kimse durduramamış ve durduramayacakta.

Haddim olmayarak, müsaade ederseniz birlik için dikkat etmemiz gereken bazı kuralları yazmak istiyorum:

 
- Ne istediğimizi bilmek. Gücümüzü bilmek ve yapabileceğimiz işleri önem sırasına koyarak  beraber gerçekleştirmeye çalışmak.
  - Herkesten her şeyi beklememek. Yapabileceği kadarını beklemek ve yapabildiği kadarıyla kabullenip benimsemek. Yapamadığı için küçümsememek.
  - Yazdığımız bir  yazıyı  bir kenara koyup bir iki gün sonra tekrar gözden geçirmek. Daha sonra yayınlamak.
  - Hoşgörülü olmak.
  - Eleştirilerimizde yıkıcı değil yapıcı olmak.
  - Her düşünceye saygı  duymak.
  - Kişisel saldırılardan kaçınmak.

’’Kafkasya’nın On İki Gizi’’ adlı yapıtında Essad bey  takma adını kullanan L. Noissumbaum'un şu cümlelerini de sizlere sunuyorum: 'Bir Kafkaslıya sen bilmiyorsun demeyeceksin. Dediğin an, senin en amansız düşmanın olur.'

Geleceğimize umutla bakıp, bu tür sözlere aklımızı takmadan, aldırmadan yolumuzda yürüyelim.