Yıllardır hep konuşuruz.
Her şeyin en iyisini, en doğrusunu, en ince
ayrıntısına kadar biliriz.
Biliriz de söyleriz de...
Ancak bildiklerimizi, söylediklerimizi uygulamayı
aklımın ucundan geçirmeyiz.
Her yerde, her fırsatta, “şunu yapmak, bunu yapmak
gerekir” der, ders veririz. Ders veririz de bu
gerekirleri her nedense kendimiz yapmayız.
Hep başkalarının yapmasını beklerim.
Başkaları, hep, hep başkaları!
Kendimiz yapmıyor ve başkalarından bekliyoruz.
“Ne yapılması gerektiğinin bilincinde olduğuma göre
yapılması gerekeni neden kendim yapmıyorum” diye
kendimize sorma gereğini de duymayız.
Diasporada olmayan tarihçinin, başka ülkelerde
olabileceğini aklımızın ucundan geçirmeyiz.
Araştırma, okuma gereğini duymaz, ‘tarihimiz yok’ der
kısa ve basit yolu seçeriz.
Yıllardır aynı konuları tekrar tekrar anlatırız.
Kendimizi, dünyanın, dünya uygarlığının merkezinde
görürüz.
Adige olduğumuzdan gurur duyarız.
Duyarız da gururumuzun nedenini bilmeyiz.
Biz deneyimliler de “her yeni doğanla, yeniden
doğarız”. Kimlik arayışına çıkan her yeni ile birlikte
“Amerika’yı yeniden keşfetmek” zorunda kalırız.
Beyler!
Bırakın artık laf ebeliğini...
Yaşadığınız ülkede etnik haklar için verilen
mücadeleye, gelinen noktaya bir bakma cesareti
gösterin, ders alın.
Elde edilen hakların, kazanılan başarıların temelinde,
on binlerin canları, kanları, gözyaşları ile
ödedikleri bedeli düşünün.
Bir de kendinizi...
Bırakın dönüşü, görmek için bile gelmeye çekiniyor ve
korkuyorsunuz.
Birçoğunuzun dönmemek için çeşitli gerekçeler
bulmanıza da alıştık.
Ancak vatan istiyorsan, işte vatan.
Kan akıtmayacaksın.
Yardımlaşırsan, yokluk bilmeyeceksin.
Belki de bürokratik zorluklar diyeceksin. Artık o
kadar zorluğa da katlanırsın.
Yeryüzünde, bu kadar kolay vatanına dönme şansı bulan
“sürgün” varsa söyleyin.
Buyur gel.
Beğenmediğin şeyler mi var?
Varsa, medeni insanlar gibi maddi ve manevi gücünle
değiştir.
Berlin’de yaşayan Degumuque Orhan’ın şarkısında dediği
gibi:
“Fakirse de
Zenginse de
O benim ülkem
O benim vatanım” diyerek gel.
Gelmiyor musun? -Ki gelemeyeceksin-
O halde, hatırla “lafla peynir gemisi yürümediğini” ve
bırak artık uzaktan akıl vermeyi...
CircassianCanada Notu:
Dönüş birliktir, gördüğünüz fotoğraf da kanıtıdır.
Sayın Yedic daha seksenli yıllarda, dönüş adına Kosova
Adigelerini ziyaret etmişti. Eğer bir yerlere
gidilecekse vatana dönülmesinden daha güzelinin
olmadığını anlatmaya çalışmıştı. Zaten Almanya’da iken
Yugoslavya Adigelerini yakından tanımıştı. Tsey
İsmet’te bunlardan biriydi. İsmet anavatanın yeni
damadı İrfan’ın amcası. İrfanlar ailecek artık
Maykop-Mefehamle’de. Gelinimiz Kuşu Saide. Tseyler,
“téşe” ailesi olarak saygı duydukları Yedicleri uygun
buldu. Dr. Batıray memnuniyetle kabul etti ve
Yediclerin evinde birliğin fotoğrafı oluştu.
|
Sağındaki gelini Saide ile Batıray beyin, merkezde yer
aldığı fotoğraf karesi, birbirlerine kız alıp veren,
xeku bekçilerini, Türkiye doğumluları, Yugoslavya
doğumluları kıyı boyu doğumluları ve onların
adıgabzeyi bilir güzelim çocuklarını bir araya
getirdi. Aslında bu fotoğraf karesi bir detay.
Adigelerin yoğun yaşadığı dünyanın hemen her
ülkesinden, anavatana dönüş yapmış ve birbirleri ile
evlilikler yaparak, diaspora ülkeleri ile anavatanı ve
diaspora ülkelerini birbirine bağlayan, birliğimizin
tarihini yazan, geleceğimizin umudu insanlarımızın yer
aldığı çok büyük bir fotoğraf karesinin detayı.
Mutluluğumuzun mutluluğunuz olacağı umuduyla... |