“KULE
ARAYICILARINA NOTLAR-2”
B. Kuleler
nerede bulunurlar
1) Kuleler, kimi kişisel tecrübelerimize dayanarak
söyleyebiliriz ki; Her yerde bulunurlar. Bu her yer Himalaya
dağlarının tepesinde, Afrika'daki Nübye çölleri de, ya da
İrlanda’nın yeşil çimenli tepelerinde de olabilir! Bu aniden
karşınıza çıkacak ilginç ve yalnız yapıları aramaya
başladığınızda yaygın olarak kullanılmış olmalarına rağmen
-hatta en yakınında yaşayanların bile- haklarında çok az bilgi
sahibi olduklarını göreceksiniz. Bu konuya bir örnek olarak;
Çeçenya'da ziyaret ettiğimiz bir kulenin yanı başındaki evde
yaşayan bir ihtiyarın, XVI. Yüzyılda yapıldığını bildiğimiz -ve
gerçekte kendi atalarına ait bu yapıyı- eski çağlarda
Yunanlıların yaptığını (!) iddia etmesini gösterebiliriz.
2) Kuleler dünyada, aynı bölge içinde sayıca en çok
olarak Kafkasya’da bulunurlar. Bu durum ne yazıktır ki, konunun
birinci dereceden ilgilileri olan Sanat tarihçilerinin dahi çok
az bildiği –hatta hiç bilmediği- bir gerçektir. Bu bilgi
eksikliği genel olarak bu bölgenin SSCB döneminde dış dünyaya
yeterince açık olmayışından kaynaklanır. İkinci bir neden olarak
ta kulelerin müstakil yapılar olarak dağınık durumda ve
ulaşılması zor noktalarda inşa edilmiş olmalarını ileri
sürebiliriz.
Kafkasya’nın farklı bölgelerinde tarih boyunca yapımı süren
kulelerin günümüze ulaşan yüzlercesi hala ayaktadır. Bölgeler
halinde ve bir özet olarak ele alırsak;
Kafkasya’da;
a) Çeçen ve İnguş ülkelerinde (Vaynah diyarı) 2000
den fazla kule kalıntısı vardır, bunların 200 kadarı hala
ayaktadır. (Ancak bu kuleleri, şu içinde yaşadığımız yıllarda
aramanızı bölgedeki savaş nedeniyle şu anda pek tavsiye
etmeyiz.) Komşu Osetya’da (Kuzey'de daha fazla olmak üzere)
Vaynahların kuleleri ile benzeşen hatta aynı olan onlarca kule
bulunur.
b) Kafkasya’nın ikinci kule diyarı Swanetya’dır. Başta
Uşguli olmak üzere çeşitli dağ yerleşimlerinde hala tahmini
olarak X. yüzyıldan itibaren tüm Ortaçağ boyunca yapılarak
günümüze ayakta kalabilmiş yüze yakın kule vardır. Swan kuleleri
sivil yerleşimlerin içerisinde aile kuleleri olarak varlığını
günümüze kadar korumuşlardır. Çeçen kulelerine göre daha geniş
hacme sahiptirler.
c) Kafkasya’nın üçüncü kule diyarı Dağıstan’dır. Bu
ülkenin çeşitli dağ “avul”larında, kalıntıları günümüze kadar
ulaşmış onlarca kule vardır.
d) Kafkasya’nın diğer bölgelerinde çağlar boyunca kule
yapıldığı bilinmektedir ancak çok azı günümüze ulaşmıştır.
Bunlardan Kabardey-Balkarya’daki biçimsel olarak Swan
kuleleriyle aynı olan onlarca kule başta gelmektedir. Yine
Nalçık tepesindeki, Adigey’in ormanlık bölgelerindeki, Abhazya’
da Anakliya kalesindeki kule kalıntıları, bizlere çağlar boyunca
bu yapıların Kafkasya'da sevilerek yapıldığını göstermektedir.
Hatta bu konuda şunu da rahatlıkla ifade edebiliriz ki,
Kafkasya'nın coğrafi olarak bir uzantısı olan ülkemizin doğu
Karadeniz bölgesindeki vadilerde ortaçağda yapılarak günümüze
ulaşan Zilkale, Satlel, Yukarımaden, Sümbüllü, Sarıbudak, Tanzot,
Peterek vb. gibi çok sayıdaki kule, Kafkasya kuleleri ile
birlikte anılması gereken yapılardır.
Kafkasya’da kaba bir tahminle 3000 den fazla kule örneği vardır.
Bölgenin böylesi bir kule yoğunluğuna ve çeşitliliğine sahip
olmasının önemli iki nedeni vardır. Bunlardan birincisi, ülkenin
asırlar boyu istila edilmiş, savaş ve kanla yıkanmış tarihsel
geçmişiyle yakından ilgili olarak, kulelerin savunma amaçlı
yapılmış olmasıdır. Öyle ki; Çağatay hanı Aksak Timur'un
Kafkasya’daki katliam ve yıkımlarla dolu istila yıllarında (1400
civarı ) dağlara çekilen kabileler savunma mimarilerini
geliştirmişlerdi. Böylece ülkelerinin dağlık kesimlerini kale ve
ancak acımasız saldırılarla alınabilecek gözlem kuleleriyle
donatmışlardı. Çeçenlerin İçkerya bölgesinin doğu kısmında
yaşayan grupları ise savunma mimarisinin batı bölgeleri kadar
yeterli olmamasından dolayı neredeyse tamamen barbar saldırılara
boyun eğerek imha edilmişlerdi.
İkinci ve en az bilinen bir diğer nedeni ise, kule mimarisini
geliştiren eski antik uygarlıkların halen Kafkasya’da olan bazı
etnik bakiyelerinin varlığında arayabiliriz. Örneğin MÖ.9.yüz
yıla tarihlenen Urartu uygarlığında gelişmiş bir mimari ve kule
yapım tekniği olduğunu biliyoruz. Günümüzde, dünya kule
mimarisinin merkezi olarak kabul edilen Orta ve doğu Kafkasya’da
yaşayan kuleci toplumlardan Çeçenlerin (son yılarda yapılan
tarafsız ve bilimsel çalışmaların sonucunda kesinlik kazanan)
dilbilimsel açıdan Urartuların günümüze ulaşan bakiyeleri olması
tesadüfi bir sonuç olabilir mi?
…
Bir bölgenin tarihsel ve kültürel yapısından doğan bazı
sosyolojik nedenlerle, kule yapılarının yaygın olarak yapılması,
dünyanın farklı coğrafyalarındaki toplumlar için de geçerlidir. |