Değerli okuyucu;
Aşağıda okuyacağınız mektup Karaçay Çerkes Cumhuriyeti'nin ve
Çerkes camiasının önemli simalarından WUEH'UTE Aleksandr
tarafından yazılmış.
1996'da KALMIK Yura zamanının DÇB genel sekreteri olmuş, Birleşmiş
Milletler'de Çerkesler adına konuşma yapmış,
2000 yılında DÇB adına BM ve UNPO Daimi Temsilciliği yapmış,
2002’de R.F geneli Çerkes Kültürel Otonomisi'ni organize etmiş,
2005’de R.F halkları adına BM'de temsilcilik görevi yürütmüş ve
bunların dışında bir çok kültürel faaliyetin, yardımın ve
organizasyonun öncülüğünü yapmış bir kişi ve aynı zamanda Karaçay
Çerkes'te camianın en önemli liderlerinden birisi.
6 aydan fazla zamandır tutuklu bulunan ve son mahkemesinde 6 yıl
cezaya çaptırılan WUEH'UTE Aleksandr şu anda Krasnodar cezaevinde.
Basında çıkan ve mahkemeye verdiği savunmasından bir oyuna kurban
gittiği görülüyor.
Onun da ötesinde; diasporadan dönmüş bir Çerkes'in haklarını,
Maykop'taki gözünü para hırsı bürümüş bir başka Çerkes'e karşı
koruduğu için başına tüm bunlar gelmiş.
Ne ile suçlandığı bile son ana kadar kendisine tebliğ edilmemiş.
Elindeki bilgi belgeleri sunmasına, kendisini savunmasına imkan
verilmemiş.
Kanunsuz bir biçimde, sivil kişilerce ve sivil bir araçla yaka
paça kaçırılarak Krasnodar’a götürülüp alelacele mahkemeye
çıkartılmış.
Elbette diasporadan veya buradan kimsenin mahkemelere müdahale
edecek hakkı yok, gücü de yok ama görünüşe göre dürüstlüğü
yardımseverliği ve yurtseverliği ile tanınan bu adam bir komploya
kurban gidiyor.
Savunması çok uzun ve bir çok detay içerdiği için burada yer
veremiyorum.
Açıkçası ne yapılabileceğini de bilmiyorum, nasıl yapılabileceğini
de.
Fakat lütfen bu feryadı unutmayın.
BAŞ SAVCIYA MEKTUP.
Tesadüfen elime geçen bir gazetede bu yakınlarda Krasnodar
başsavcısı Leonid korjinek’in bir röportajını okudum.
12 Ocak 2010 R.F Savcılar Günü'nde yapılmış bu röportajı (ben de
aynı gün krasnodar cezaevinde 62 yaşına girdim) katılmadığım
fikirleriniz de olmasına rağmen çok beğenerek okudum.
Satranç oynarken yapılmış bu röportajın fotoğraflarına baktığımda
oyun tarzınız ile konuşma tarzınız ve ifadeleriniz arasında hiçbir
benzerlik olmadığını gördüm.
Bu durum Brejnev zamanında anlatılan bir fıkrayı getirdi aklıma.
Komünist Parti Genel Sekreteri, partinin bir toplantısında şöyle
demiş: Biz “Lenin” dediğimizde partiyi düşünürüz. “Parti”
dediğimizde Lenin’i düşünürüz. İşte budur bizim hiç durmadan ifade
ettiğimiz şey. Söylediğimiz şey başkadır, düşündüğümüz şey
başkadır.
Röportajınızda diyorsunuz ki; “insanın özgürlüğünü elinden almakla
onu eğitemezsiniz, bu artık denenmiş ve yıllar yılı sonucu
görülmüş bir yöntemdir”.
O halde niçin insanlar hapishanelerde tutulur ?
Ayrıca bir başka cümlenizde röportaj yaptığınız gazeteciye şunu
söylüyorsunuz; “şansın varmış ki mahkemelere düşmemişsin”.
Yasaları çiğnemiş birisi olsaydım gazeteciye söylediğiniz bu
sözlere katılabilirdim.
Oysa ben yasaları çiğnemek bir yana, kanunsuzluk yapmak
isteyenlere engel olduğum için hapishanedeyim.
Fakat söylediklerinizi sonradan düşündüğümde “şansın varmış ki
mahkemelere düşmemişsin” derken ne demek istediğinizi anladım.
Çünkü mahkemelere düşmek için illa suç işlemiş olmak gerekmiyor ve
bunu anladığınızda irkilerek korkuyu yüreğinizde hissediyorsunuz
Sanırım bu korkunun nedenlerinin varlığını R.F başkanı iken
V.Putin’in sarf ettiği sözlerden de anlayabiliriz: “İnsanlar
sokaklara çıkmaya korkuyorlar. Anlayamadığım şey, onların yasa
koruyuculardan mı yoksa yasayı çiğneyenlerden mi korktuklarıdır.”
Sayın savcı, bu sorunun cevabı işte şu yukarıdaki fıkrada
gizlidir; “söylediklerimiz başka, düşündüğümüz daha başka”.
Yasa koruyucular, diyoruz ama düşündüğümüz ise…
Sayın savcı, dürüstlüğünüzden ve iyi bir insan olduğunuzdan şüphe
etmiyorum ama günümüzde yaşananları gördükçe, yasa koruyucuların
durumuna şahit oldukça ister istemez insanın yüreğine korku
düşüyor.
Gerçekten haklısınız; bin kez masum olsa da mahkemelere düşmemiş
olan insan gerçekten çok şanslıymış.
Röportajın devamında “rüşvet verilen yerde alınır” diyorsunuz.
Sormak isterim size, bu cümleyi kurarken gerçekte ne
düşünüyorsunuz ?
Sevap kazanmak dışında hiç kimse parasını bir başkasına vermez
durup dururken.
Bana kalırsa o cümleyi kurarken şunu düşünüyorsunuz: “Rüşveti
vermek için zorlandığınızda, onsuz işiniz yapılmadığında
verirsiniz.”
Krasnodar Kray’ın yargı makamında yüksek bir mevkidaşınız da
benzer sözler söylüyor.
Diyor ki; “yasa koruyucular içerisinden geldikleri cemiyete
benzerler.”
Bu söz de doğru değil.
Yasa koruyucular insanları sıkıştırıyor, baskı uyguluyorlar ve
onların bu başına buyruk davranışları da yanlarına kar kalıyor,
dolayısıyla insanlar korkuyorlar.
Bu ne ilginç bir denklemdir; iyi bir şeyler yapıldığında güvenlik
organlarının marifeti, onların arasından rüşvetçiler çıktığında
ise o cemiyetin kabahati.
Ben “Rusya'nın hayırsever insanı” unvanına sahip bir kişiyim.
Milyon Ruble'ye varan miktarlarla hayır ve yardım işleri
yapıyorum. Şu anda cezaevine düşme nedenim de böyle bir yardım işi
sonucudur.
Ben bu cezaevinden çıkabilirdim eğer rüşvet verseydim. Fakat bu
benim anlayışımda çok ayıp bir şeydir ve asla bu yolu
seçmeyeceğim.
Evet sağlığım gidiyor, zamanım gidiyor, eşim dostum akrabalarım
üzülüp yıpranıyorlar.
Fakat ne onların bu yolu denemesine müsaade edeceğim, ne de ben bu
yolu deneyeceğim.
Ben buradan bir gün çıkacağım elbette, özgürlüğümü kazanmak için
bir kuruş rüşvet vermeyeceğim ve masum olduğumu da insanlar
görecekler.
Aslında bana izah ettiler hangi hizmet kaç paradır.
Bunu bana ima etmediler yanlış anlamayın, gözlerini kırpmadan
yüzüme bakarak söylediler.
Ben bir daha Krasnodar yargısına bir şey yazmamaya karar vermiştim
ama gazetedeki röportajınız ve satranç oynarken baktığım
resimleriniz fikrimi değiştirmeme neden oldu.
Satrancı da tıpkı “söylediğimiz başka, düşündüğümüz başka”
ifadesine uyar biçimde oynuyorsunuz, gazete haberinden anlaşıldığı
kadarı ile “şah”ınızı zor durumda bırakarak röportaja son ve
satranca ara verdiniz.
Saygıdeğer savcı; bu mektubu şikayet için yazmıyorum, sizden bir
cevap da bekliyor değilim, bunu savcı olduğunuz için de
yazmıyorum.
Fakat tekrar belirtmek isterim ki, görünüşünüz ve söyledikleriniz
bende güven uyandırdığı, “dürüst-insan” imajı yarattığı için
yazıyorum bunları size.
Size gönderdiğim bu mektubu ve yanındaki belgeleri incelemenizi
istirham ediyorum.
Bunu sizleri aşarak Moskova’ya veya başka yerlere ulaştırmak
istemiyorum.
Bana kalan tek yol odur ki, bana atılan bu iftiradan temizlenmek
“ben masumum, mahkeme de bunu kabul etti” diyebilmek için, gereken
her şeyi yapacak her yola başvuracak ve rüşvet vermeden
masumiyetimi kanıtlayacağım. |