...................
...................
PAVAROTTİ

18.02.2006

Kuban Paul Seauhmann
...................
...................

Kanada’daki Kış Olimpiyatları açılışı muhteşem oldu. Finalde Pavarotti şimdiye dek yapılmış en büyük sahnede enfes bir şarkı söyledi. İtalyanca. Milyarlarca insan televizyonun başında onu izledi.

Belki bilmiyorsunuzdur. Pavarotti daha tanınmadığı yıllarda Türkiye’de iş başvurusunda buluyor. Bir kurulun karşısına çıkarıyorlar. Şarkısını okuyor, bitiriyor. Üyeler yakın gözlüklerinin üstünden bakıyor ve ‘’sizin sesiniz gelişmeye müsait değil, onun için başvurunuzu kabul edemiyoruz’’ diyorlar. O anda Pavarotti’nin yerinde olsaydınız ne düşünürdünüz acaba?

Bu kurul üyelerinin Pavarotti düzeyine ulaşabilecek kaç Türk sanatçısının da canına okuduğunu siz hesap edin artık.

İşte bu sosyolojik nedenler yüzünden dünya çapında bir organizasyonda bırakınız Pavorotti gibi şarkı söyleyeni, yarışmalarda da yeriniz, yurdunuz olmuyor.

Sanatçısına, sporcusuna magazinsel değer veren toplumların ortak özelliğinin acınacak sonucudur bu.

İbrahim Tatlıses belki dünyanın en iyi tenorlarından biri. Ancak toplum onun iyi tenorluğundan çok, kadınlara ilişkin abuk-sabuk demeçleriyle daha ilgililer.

Kendimize bakalım: Pavarotti’nin yerinde açılışta bir Adige şarkıcısı çıksaydı, milyarlarca insana bir wored söyleseydi ne olurdu acaba? Hayali bile güç geliyor değil mi?

Peki, Kuzey Disiplini’nde Çerkes kayakçılarının madalya için başa güreştiklerini görmek?

Bizim etimiz ne budumuz ne? Nüfusumuz tüm Kuzey Kafkasya'yı toplasan 3-4 milyon bile etmiyor, abartma dediğinizi duyar gibiyim.

Haklısınız.

Ancak abartmıyorum.


Timur Aslakhanov
adını duydunuz mu hiç? Duymadıysanız yazalım. Asetin. Artistik Buz Pateni dalında dünyaca tanınmış bir sporcumuz. Belki çoğunuz izlemişsinizdir bile. Ancak adı hiç tanıdık gelmemiştir.

Norveç’in nüfusu da 3-4 milyon ama Kış olimpiyatlarında toplamadıkları madalya kalmadı. Hem de 500 milyona yakın nüfuslu ABD’ye karşın.

Zaten iş nüfusta bitse Hindistan tüm alanlarda madalyaları silip süpürmüştü.

Hayallerin gerçekleşmesi için emek gerekiyor. Bir de önemseme. Gerçekçi olalım. Çerkes nüfusun kaçta kaçı sporu ve sanatı önemsiyor? Biz yazalım. Yüzde 1. Hadi sizin için yüzde 2 olsun.

Sanat deyince pşine ve dans, spor deyince ‘’atalarımız çok iyi at binerdi’’ dairesinde döner dururuz. İşin kötüsü ne dansta ne de binicilikte hiçbir başarımız yok.

Neden mi?

Tembeliz. Tek neden bu.

Konuşmak fazla emek gerektirmiyor. Dinlemek de.

Ne oluyor peki? Dinliyor daha önce dinledikleriyle harman edip yeni düşünceler üretmiş gibi salıyor ortaya. Elbette bu durumda Pavarotti’nin çıktığı sahnede bir Çerkes şarkıcının hayalini bile kuramıyor.

Çerkeskalı bir sanatçımızı milyarlarca insanın televizyonu başında izlerken görmek hayal değil. Yeter ki artık konuşmaktan çok çalışalım.