Bildik
konudur. Emin olduğunuz kişilerin tanıklığında ünlü bazı
insanların Çerkes olduğunu öğrenirsiniz. Sizin
perspektifinize aykırı biri değilse bu sizi sevindirir.
Aksi ise kızdırır.
Geçen hafta bir talk show televizyon programı vardı.
Stüdyoda yüz-yüz elli genç izleyici bulunuyordu. Talk
showcu değişik sanat ve edebiyat dallarından konuklarını
çağırdı. Gençlerde her gelen konuğu alkışladılar.
Talk showcu ve konukların oturdukları masa bu genç
izleyicilerin tam ortasındaydı. İzleyiciler konukların etrafında daire
oluşturmuşlardı. Sıra son sanatçıyı çağırmaya geldi. Talk showcu bağırarak Müzeyyen Senar’ı çağırdı. Genç
okuyucularımızdan tanımayanlar olabilir. 1950’lilerin Sibel
Can’ı gibiydi.
Alkışlarla masaya gelen Müzeyyen Senar, bir türlü
yerleşemedi sandalyesine. Bir sağa dönüyor. Olmadı, bu kez
soluna dönüyor. Talk showcu durumu fark etti. Sandalyeyi
değiştirmeyi önerdi.
Müzeyyen Senar, sandalyenin rahat olduğunu ancak, gençlere
sırtı dönük oturduğu için rahatsız olduğunu söyledi.
O anda stüdyoda alkış koptu. Gençler büyük bir coşkuyla
alkışladılar.
İçimden Müzeyyen Senar’da Çerkes’miş demek geçti.
Çoğu zaman şu tür sözleri duyarsınız: Ne yani, ayak ayak
üstüne atmak neden saygısızlık olsun. Saygı içte olur.
İlle de göstermek mi gerek?
Bunu da genel olarak gençler dile getiriler. Ancak yaşlı
bir insanın ''sırtım onlara dönük rahatsız oldum''
demesini de çılgınca alkışlarlar.
Burada garipsenecek bir şey yok. Dünya üzerinde kim olursa
olsun, karşısındakinin saygısını fiziki olarak
göstermesini bekler. Elbette bekleyecek. Herkes müneccim
değil ki.
Bir iş görüşmesine gidiyorsunuz. İçeri giriyorsunuz. Adam
yerinden bile kalkmadan yer gösteriyor: Buyurun oturun.
Bir-sıfır yenik başlıyorsunuz görüşmeye. Neden? Çünkü
aklınızdan şu geçiyor: Yahu adam tınmadı bile iş
görüşmesinde kesin beni ezecek tekliflerde bulunacak.
Bu kez siz üst perdelerde davranmaya başlayacaksınız. Ne
bileyim, belki oturur oturmaz ayak ayak üstüne atıp,
koltuğa kaykılacaksınız. Kollarınızı da göğsünüzde
birleştirdiniz mi tamamdır. Durum 1-1 oldu.
Bu kez karşınızdakinin beyninde hareketlilikler başlar.
İş görüşmesinin sonucunda kazanan olmaz.
Çerkesler dünyanın en gelişmiş toplumuydu, dediğimizde; amma da
şişiniyorsunuz, karşılığını verenlere en güzel yanıtı aslında Müzeyyen
Senar verdi. Hem Çerkes de değil. Sırtım dönük oturmaktan
rahatsız oldum, dediğinde yüzlerce genç; alkış kıyamet
teşekkür ediyorsa atalarımız doğru yoldaymış.
Mış’lı yazınca, şimdi değil miyiz sorusunun yanıtını da
vermek gerek.
Kesinlikle değiliz.
İnanmazsanız, internet sitelerindeki düğün dernek
fotograflarına bakın. Arka planda thamadeler dururken; ön
tarafta gençler vur patlasın, çal oynasın.
Halk danslarında ilk öğretilen kurallardan biri
partnerinize sırtınızı dönmeden oynamanızdır. Tüm
koreografi buna göre yapılır. Gel gelelim dans anında
çoğunlukla uyulmaz. Dansçı deju yapanların yanına gelir,
figürlerini sergilerken partneri olan kız orada yalnız
kalır. Usta dansçılar, bu durumlarda koreografi gereği
kızla ayrıldıklarında, kız yüzünü döneceği zamana kadar
deju yapanların yanına gider, gelir. Kız döndüğünde
karşısındadır.
Son derece ince bir o kadar da gereksiz gibi gelebilir
size. Ancak değil. Danslar toplumun yaşam biçimini
yansıttığına göre doğru dans etmek gerekir.
Bu durumda thamadeleri arkasına alıp dans eden kişi,
yozlaşmış Çerkes’tir. Kıza sırtını dönüp arkadaşlarına
figür gösterisi yapanda.
Müzeyyen Senar’ın yaşı 87’miş. Bu yaşta bir kadın;
torununun çocuğu yaşındaki gençlere sırtını döndüm diye
sandalyesinde çivi varmış gibi kıvranırken, bizimkilerin
büyüklerini umursamamaları; yozlaşmanın en güzel
örneğidir.
Biri gelip bana sorsa, Müzeyyen Senar Çerkes mi diye.
Evet, derim. Hem de geleneklerini, şöhretine karşın
unutmamış bir Çerkes. |