Rüyanızda görseniz hayra yormazdınız. Türkiye’nin yavruvatanı
Kıbrıs’ın en sağcı, en anti-Rusçu Cumhurbaşkanı Denktaş
“Allah Rusya’dan razı olsun” dedi.
Pekiyi, bu sözü söyleten nedir? Rusya’nın veto kararı. Demek
ki, ülkeler çıkarları doğrultusunda en “anti” oldukları
konularda bile Allah razı olsun diyebiliyor.
Peki bize ne oluyor?
Bizde AB’nin dayatmasıyla kendi dilimizi konuşma olanağı
yakaladığımız bir dönemde, nüfusumuzun büyük bölümünün
yaşadığı Türkiye’de kendi dilimizde eğitim istediğimiz için “hain”
oluyoruz. Buna karşın, yine bazı hemşehrilerimiz inatla
Türkçe alfabeyi kullanmamızı istiyor. Ne garip bir dünyada
yaşıyoruz. Biri azılı düşmanı olduğu ülkeye “Allah razı olsun”
derken biri kendisini “hain” gören ülkenin alfabesini
dayatıyor.
Biz bu sütunlarda dile getirmiştik. Latin alfabesi kullanalım;
tamam da, hangisini? Gelen cevap: Ne fark eder? İsteyen
Cerkes, isteyen Çerkes, isteyen Cherkes yazar, önemli değil!
Çok şey fark eder ve çok önemli. Eğer Çerkes
kelimesini “Ç” harfini kullanarak yazarsan, Türkçe
alfabeyi kullanmış olursun. Yani seni “hain” gören bir
ülkenin alfabesini. Görünen o ki; birileri, Latin alfabesi
bahanesiyle Çerkes dillerini Türk alfabesiyle insanlara
dayatacak. Neden? Çünkü, Türkiye’yi “Türkiyem” olarak
görüyor. Peki Kuzey Kafkasya’daki Adigey’i? Orasını
Rusların güdümünde, Kiril alfabesi kullanan Çerkeslikleri
“tartışılır” insanlarının yaşadığı herhangi bir ülke! Aslında
cesaretlerini biraz toplasalar, Arap alfabesini önerecekler
ama “o da biraz fazla olur” diye, Latin’le idare
ediyorlar.
Anavatanda üretilenleri küçümsemeyi de anlamak çok zor. Ne
deniliyor? “80 yılda üretilen literatür ne ki, bununla
övünülür mü?” Bir tarafta nüfusu 500 bini bulmayan
Adigey Cumhuriyeti, diğer tarafta 5 milyonluk Türkiye
diasporası. Üretilenleri bir karşılaştırınız. Bu minik
vatanımızda 10 binlerce kitap, dev gibi Türkiye diasporasında
100 kitap, siz deyin 1000.
Şemaya dökelim ki, daha iyi anlaşılsın:
Adigey Cumhuriyeti |
: |
500.000 kişi |
= |
10.000 kitap |
Türkiye Diasporası |
: |
5.000.000 kişi |
= |
1.000 kitap |
Pekiyi, diyelim ki, kitap zor iş, zaman harcayıp kitap
yazmakla kim uğraşacak? Ayrıca kim oturup okuyacak? Pekiyi. O
zaman gazetelere bir bakalım.
Adigey Cumhuriyeti |
: |
500.000 kişi |
= |
1 gazete |
Türkiye Diasporası |
: |
5.000.000 kişi |
= |
0 gazete |
Tirajlara bakalım. Türkiye diasporasının gazetesi olmadığı
için hadi internet sitelerini gazete yerine koyup tirajları
öyle karşılaştıralım. 500 binlik minik vatanımızda 4000
gazete satılıyor. Dev Türkiye diasporasında tüm sitelerin
günlük ziyaretçi toplamı 1000 bile değil.
Yani;
Adigey Cumhuriyeti |
: |
500.000 kişi |
= |
4.000
kişi |
Türkiye Diasporası |
: |
5.000.000 kişi |
= |
1.000 kişi |
Bir başka hesapla; 5 milyon nüfusuyla Türkiye diasporası
Latince'ye geçince, 100.000 kitap üretecek, 10 ayrı gazete
çıkaracak ve bu 10 gazeteyi 20.000 kişiye satacak.
Yani o beğenmedikleri minik vatanımızda (nüfus oranına
vurduğunuzda) üretilenler, rakamlara böyle yansıyor.
Buyurun, çıkabilirseniz çıkın içinden.
Şimdi elinizi vicdanınıza koyunuz. Aradaki nüfus farkı
yaklaşık 4,5 milyonu bulan Türkiye diasporasında; Türkçe
alfabe kullanıp kitap sayısını 100.000’e çıkarabilecek bir
potansiyel görüyor musunuz? 10 gazete çıkarıp 20 bin
kişiye okutabilecek mi? Hadi gazeteden vazgeçtik; tüm Çerkes
sitelerinin toplam 20 bin Çerkes ziyaretçisi olacak mı?
Değerlendirmeler yaparken karşılaştırma yöntemini mutlaka
kullanın. Kimin neyi, ne amaçla istediği iyot gibi
ortaya çıkar.
İşin bir garip yönü de; alfabe ile dil öğrenme arasında
kurulan bağ. Çerkesce tek kelime bilmeyen bir insan Latin
alfabesini bilse dili öğrenmiş mi olacak? Yok eğer sonra
öğrenecekse Kiril öğrenmek ahım şahım bir iş değil ki, 1
günlük iş.
Birde Azerbaycan gibi örnekler verildi. Gören de sanacak bu
ülke Latin'e geçtikten sonra inanılmaz bir gelişme gösterdi.
Ne göstermesi? Tam aksine, sıçrayalım derken, çukura düştüler.
Yani; 1 Dolar 12 Manat'ken, 2000 yılında 1 Dolar 4.465
Manat'tı. Şimdi ne kadar oldu Allah bilir. Gazete sayısı,
tirajı kitap basımı, sanayi üretimi; aklınıza ne gelirse
eskiye oranla % 75 geriledi. İnanmazsanız girin Azerbaycan
sitelerine tüm veriler orda var.
Marje’de yapılan bilgi alışverişinde ilginç
diyaloglarda yaşandı. Bir kardeşimiz “Kiril’i Ruslar
kullanıyor onun için kullanmak istemiyorum” dedi. Bir başka
kardeşimiz de “Ruslara neden düşman olamıyoruz da Türklere
düşman oluyoruz” gibi bir soru sordu. Yanıtı çok basit.
Cephede savaştığınız düşmanınızla bir gün dost olabilirsiniz.
Çünkü cephede diyor ki; “kardeşim seni yok edeceğim.” Sende
“hadi bakalım” karşılığını veriyorsun. Ancak, diğeri diyor ki;
“ben sana dostum. Sen saldır, arkandayım”. Sonra
saplıyor sırtına hançeri. Elbette, cephedeki düşmanına zamanla
kinin gider. Sırtından hançerleyeni de affetmezsiniz. Bu kadar
basit.
Bu arada Hürriyet Gazetesi bir kampanya başlattı. Kampanya
metni aşağıda. Yorumunu size bırakıyoruz.
Türkçe alfabeye
sahip çıkalım
Tüketicinin
bilinçsizliği ve devletin duyarsızlığı yüzünden Türkçe büyük
bir tehdit altında. Teknolojik donanım ve yazılım üreticileri
ne tüketiciden ne devletten talep olmayınca, ek yatırım yapıp
ürünlerine Türkçe desteği koymuyorlar. Cep bilgisayarlarının
klavyelerinde Türkçe karakter bulunmuyor, yazılımlarda
kullanılan standartlar birbirini tutmuyor.
Sonuçta bir cep telefonunda yazılıp gönderilen mesaj diğer cep
telefonunda okunmaz oluyor. Bir bilgisayardan gönderilen
e.posta mesajı diğer bilgisayarın ekranına Türkçe karakterleri
bozulmuş olarak gidiyor. İnsanlar bu başı bozukluğa tepki
göstermek yerine işin kolayına kaçıp kendilerinde pratik
çözümler üretiyor. Yeni nesil Türkçe karakterlerin yerine
aksak karşılıklarını, örneğin "ı" yerine "i", "ğ" yerine
"g", "ş" yerine "s" kullanmak gibi bir alışkanlık edinmeye
başladı.
Türkçe'mize ve Türkçe'ye özgü milli değerimiz alfabemize sahip
çıkalım.
SonSöz
Çerkes, samanların içine iğne atıp; sonra "hadi arayın"
demeyendir. (Kuban)
|