Çerkeslerin
artık salt kitaplarda adının geçtiği bir toplum olarak
kalmasına az kaldı. Siz deyin 100, biz diyelim 150 yıl. Şu anda
orta yaşta olan bir Çerkes’in torununun torunu artık
kitaplarda ya da televizyonlardaki belgesellerde Çerkes diye bir
kültürün yaşadığını, geliştiğini ve öldüğünü öğrenecek. İşin
kötüsü kendinin de Çerkes olduğunu bilmeden.
Peki yurtseverlerin ‘’anavatana dönelim’’ diye sürekli
çırpınmaların nedeni bu yok oluşun önüne geçme dürtüsü mü?
Anavatan gidip yerleşmek bir çok insanımızın rüyalarını
süslüyor. En azından bizim böyle bir hedefimiz var. Şimdilik
anavatan da ağır koşullar öne sürmüyor. Örnekleyelim;
Amerika’ya gidip vatandaş olabilmeniz için milyonlarca başvuru
yapanlar gibi sizde yapacaksınız. Eğer torbadan çıkarsa
Amerika’dasınız. Avustralya, Yeni Zelanda, Kanada’ya gitmeniz
olası. Ancak öyle ağır koşullar var ki, gitmeniz en baştan
zorlaşıyor.
Pekiyi…
Dikkatinizi çekmiştir. Forumlarımızda Kanada'ya Göçmenlik
koşullarını öğrenmek için başlık açılmıştı. Yine dikkatinizi
çekmiştir, Adigey’e göçmenlik için başlık açılmadı. Doğru
oturup, doğru konuşacaksak, diaspora nüfusunun yüzde 99’u
tercihini anavatandan yana yapmaz.
Bunun temelinde iki ana neden yatmaktadır.
Birincisi, diasporadaki propagandistler, topraklarımızı
öylesine yerin dibine batırıyor ki, sanıyorsunuz anavatan
değil Cehennem’den söz ediyorlar. Bu tür propagandalara
inananlar da elbette Kanada’yı tercih ediyorlar.
İkincisi, yaşamını sürdürememe korkusu.
Birinci nedeni geçelim. Sürgün öncesi de bu propagandistler
vardı. Onlara inananlar bunun bedelini çok ağır ödediler.
Üstelik torunlarının torunları da ödemeye devam ediyorlar.
İkinci neden önemli. Burada dikkate alınması gereken aslı
konu; karşılaştırma yolunu kullanmaktır.
Şimdi Avustralya sizden ne istiyor?
Üniversite mezunu olmanız.
Sonra?
En az 4 yıllık resmi olarak belgeleyeceğiniz iş
deneyimi.
Başka?
Bankaya en az 15 bin Dolar para yatırmanız.
Daha başka?
Hiçbir sağlık sorununuz olmaması.
Daha daha başka?
İyi derecede İngilizce dil bilgisine sahip olmanız.
Eee?
Eee’si,
daha onlarca istek.
Yani seni oraya kabul ederken, kaliteli
üretim yapabileceğinizi, o topluma yararlı olup
olamayacağınızı görmek istiyor. Kara kaşınız, kara
gözünüz için sizi vatandaşlığına almıyor. Hoş, koşulları yerine
getirseniz bile en az 5 yıl vatandaşlığa geçmek için
bekliyorsunuz.
Peki anavatan ne istiyor?
Hiçbir şey.
Siz Avustralya’daki koşulları yerine getirebilecek
düzeydeyseniz anavatanda aç kalma olasılığınız yok ki.
Yine doğru oturup, doğru konuşalım. Anavatana gitmek
isteyenlerin büyük kısmı, artık Türkiye’de hiçbir işe
giremeyen, iş tecrübesi olmayan, başka ülkelere gitme
olasılığı olmayanlar tarafından -o da bin bir nazla- tercih
ediliyor.
Aynen şöyle diyenler var.
- Giderim ama bana müdürlük ayarlarlarsa.
- Giderim ama bana ev verirlerse.
- Giderim ama bana her türlü ayrıcalığı tanırlarsa.
Bu isteklerde bulunanları; sanırsınız, işverenler peşinden
koşup aman bizim şirkete genel müdür ol, diyorlar.
Bu istekte bulunanların; sanırsınız villaları var.
Bu istekte bulunanlar; sanırsınız sarı basın kartı sahibi.
Amerika'ya gitmek için 40 takla atan birinin, anavatandan bu
denli isteklerde bulunmasının adını siz koyun.
Creator diye bir film vardır. Peter O'Tool başrolünü oynuyor.
Filmin bir sahnesinde asistanı yanına geliyor ve bir kızdan
çok hoşlandığını aşık olup almadığını bilmediğini söylüyor.
Bunun üzerine Peter O'Tool harika bir yanıt veriyor. ''Kendini
düşündüğün zamandan, bu genç kızı düşündüğün zamanı çıkar.
Eğer kendini düşündüğün zamandan daha çok kızı düşünüyorsan, sen aşıksın.''
Şimdi oturup bir düşünün; kendinizi düşündüğünüz zaman mı daha
çok anavatanı düşündüğünüz zaman mı?
Eğer kendinizi düşündüğünüz zaman daha çoksa, sükut edip
anavatanı daha fazla düşünenlerinin yolunu açın.
|