Haftanın Yorumu’nu sürekli izleyen okuyucularımız
bilirler. Bu sütunlarda gençlerimizle ilgili çok sık
eleştirilerimiz olur.
Yaşam onları öyle bir yere getirir ki, eleştirilerimiz bir
bakıma havada kalır. Bu nedenle bugün yorumumuzda işin en
kritik noktasını değerlendirmeye çalışacağız.
Bir kültürü korumanın en etkin yolu sağlıklı gençlere sahip
olmaktır. Hem beden hem akıl olarak.
Pekiyi. Gençler kendi başlarına bunu başarabilirler mi?
Hayır.
Toplumsal yaşamın temeli, organizasyondan geçer. Başarı
ardından gelir. Dağınık örgütlenmeler problemleri çözmeye
yetmez. Organizasyonun hedefi de gençlerimiz olmalıdır. Onlara
en önemli iki olanağı sağlamamız gerekir. Eğitim ve iş.
Eğitim genellikle yaşadığımız ülkelerde devlet tarafından
iyi kötü sağlanıyor. Ancak konu iş olunca durum farklı. Gerek
diaspora gerek ana vatanlarımızdaki organizasyonlar genç
insanlarımıza iş bulmak yönünde çalışmaları ön plana
almalıdır. Çünkü, işsiz genç hem kültüründen daha çabuk kopar,
hem kendi toplumuna zarar verir hale gelir.
Çoğunuz gözlemliyorsunuzdur. Vakıf adı altında kurulan ve
gençlerin bu zor durumlarından yararlanarak onları kullanan,
daha da kötüsü kendi toplumuna karşı tetikçilik yaptıran
kaynağı belli örgütlenmeler var. Onlar kendi çıkarları
doğrultusunda gençleri ne duruma getiriyorlar, hepimiz
görüyoruz. Burada hatalı olan onların tetikçiliğini yapan
gençlerimiz değil ki.
Sosyal ve ekonomik bataktan genç beyinleri kurtarmanın yolu
belli. Onlara eğitim ve iş olanakları sağlamak.
Bunun için yapılması gereken de tüm derneklerimizin,
şirketlerde yönetici olarak çalışan hemşehrilerimizin ve
işadamlarımızın bu konuda bir an önce ciddi biçimde
çalışmalara başlamasıdır.
Gençlerimizin lümpen ve gerici olmamalarını, daha da
önemlisi kültürümüzün devamlılığını istiyorsak bunu ivedilikle
yapmamız gerekiyor.
Gençlerimiz şöyle, gençlerimiz böyle demek onlara haksızlık
yapmamıza neden oluyor.
Biz gücümüz yettiğince bu siteden işadamlarımız ve
yöneticilerimizle, gençler arasında bir köprü olmaya
çalışıyoruz. Ancak etimiz budumuz belli. Her kurum ve kişi
kendi ölçülerinde çaba gösterirse başarılı sonuç almak hiç de
zor değil.
Gerek yakın tarihte gerek günümüzde en güzel örnek
Musevilerdir. Onların tarihsel konumuyla bizim konumumuz bire
bir aynı. Onlar da 100 200 yıldır kendi toprakları dışında
sürgün yaşadılar. Ancak sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel
olarak öyle bir örgütlendiler ki, dünyanın en zengin ülkeleri
arasına girdiler.
Çok laf edip, üretmeyen toplum olmaktan artık kurtulmak
gerekiyor. Zaten bu elbise bize ait değil ki. Sonradan
sırtımıza geçirildi. Zaman yitirmeden gençlerimize iş
olanakları sağlayacak oluşumlar gerçekleşmelidir. Çerkesler
''asildir, kahramandır, gözünü budaktan esirgemez'' türü
gerçekler, işsiz bir genci bilinçaltında çok rahatsız eder. Şu
soruyu kendine sormaya başlar: ‘’Ben asilsem neden işsizim?’’
Bunun yansıması olarak da ya lümpenleşir ya da gericilere
tetikçi olur.
Üretime katkısı olmayan 18-30 yaş arasına gelmesine karşın
ailesinin eline bakmak zorunda kalan gencin asilliği,
kahramanlığı mı kalır?
Kayseri Dostluk Kulübü ve Yönetim Kurulu Başkanı sayın Oğuz
Berk, çok güzel ve etkili bir çalışma yaptı. Umuyoruz ki, son
derece başarılı bir organizasyon gerçekleştiren
hemşehrilerimiz bu konuda da bir çalışma yaparlar.