...................
...................
BEYİNLERDEKİ VİRÜS ve ADRES HIRSIZLARI

12.06.2004

Kuban Paul Seauhmann
...................
...................

İnternet ortamında virüs sözcüğünü çok duymuşsunuzdur. Bağlantısı olan her bilgisayara e-mail aracılığıyla gönderilebiliyor. Bize de günde 10-15 tane virüslü e-mail gelir. Programlar sayesinde hiçbir zararları olmuyor.

Bir de başkalarına ait e-mail adreslerini bir yolunu bularak ele geçirme; yani adi hırsızlıklar var.

İşin teknik yönü çok da önemli değil. Biz bu hafta virüslü e-mailler yollayarak başkalarına zarar vermeye çalışan, başkalarının adreslerini çalan; beyinleri çeşit çeşit virüsle dolmuş insanları işleyeceğiz.

Şimdi kendinizi göz önünde bulundurun. Birinin bilgisayarını bozmak için neden virüs atarsınız? Çünkü zarar vermek istediğiniz insandan korkuyorsunuzdur.

Peki yine kendinizi göz önünde bulundurun. Birine ait bir e-mail adresini neden çalarsınız? Çünkü adresini çaldığınız insanın size zarar verdiğini düşünüyorsunuzdur.

Tek kelimeyle: Korkuyorsunuzdur.

Bir insan bir başka insandan korktuğunda ne yapmalı? En azından “Ben Çerkes'im” diyen ne yapmalı?

Çok basit. Bu tür aşağılık davranışları kendine layık görmemeli. Korktuğu kişiden ya uzak durmalı ya da yararlı işler yaparak ona korkmadığını göstermeli.

Düşüncelerden korkan insan ilkeldir. Bu nedenle ilkel davranışlar gösterir. Bunun eğitimle de ilgisi yoktur. Tümüyle kişilik sorunudur. Bu virüs beyinlileri ve adres hırsızlarını yakalama olanağınız olsa ve yaşamlarını inceleseniz; görürsünüz ki, bir baltaya sap olamamış, topluma adaptasyon zorluğu çeken; kısmen de akıl sorunu olan kişilerdir. Aklı başında adam başkasına ait bir adresi çalar mı?

Elbette bu tür insanlar önceden de vardı bundan sonra da olacak.

Bu tür hastalıklı kişiler, farkında olmadan sağlıklı kişilerin daha da gelişmesini sağlarlar. Nasıl mı? Çok basit. Virüslü e-mail atınca kısa dönemli bir zarar verir. Ancak sağlıklı insana virüse karşı önlem almayı öğretir. Yani onu bilgi açısından geliştirir.

Sağlıklı kişi, kendi alanında geliştikçe da daha da güçlenir. Bu rahatsız kafalarda gün geçtikçe şiddetlerini arttırırlar. Bir süre sonra da yok olup giderler. Bunun örneklerini internet ortamlarında sıklıkla görebilirsiniz.

Bir de bu işi daha profesyonelce yaptığını düşünen zavallılar vardır. Hackerler. Bunlar da akıllarında sorun olan insanlardır. Ancak bu üç gruba da giren insanların ortak özelliği yalnızlık ve korkudur.

Öyle bir korku yaşarlar ki, bunu bilinçaltında tutarken; davranışlarına yansıtmamayı başaramazlar. Son derece cesur görünürler. Ancak çabuk paniğe kapılırlar. Kendinden daha akıllı biri çıktığında elleri ayakları birbirine dolanır.

Siz bunları aslında çevrenizde görürsünüz; sokakta kafası önünden kalkmayan ancak stadyumda savunmasız hakeme ve futbolculara aşağılık küfürler eden, işte bu tür insanlardır.

Öğrendikleri bilgilerin sınırsız olduğunu bilmediklerinden, kahraman olduklarına inanırlar. Oysa klavyenin arkasındadır. Önüne bir geçse gerçeği bütün çıplaklığıyla görecek.

Biri beynini site kurmak için harcar, biri hacklemek için. Artık kararı siz verin kim kahraman?

Bir Not: Cuma günü Hürriyet Gazetesi yazarı Fatih Altaylı köşesinde şöyle diyor:
"Fransa’da sağ Türkiye karşıtlığını ‘aşağılık’ bir şekilde kullandı. Bu solun tavrını da ister istemez etkiledi. Avrupa’da sandık başına gidenler arasında 900 bin Türk seçmen de var. Avrupalıların bu seçimlere katılım oranının yüzde 40’lar civarında olduğu düşünülürse, 900 bin Türk oyu iyi bir potansiyel. Ancak ne yazık ki, Türkiye bu potansiyeli iyi değerlendiremiyor. Avrupa’daki Türk seçmenlere bir lobi gibi davranma, bu yolla güç edinme yolları öğretilmiyor. Ciddi bir örgütlenme yapılmıyor. (...) Oysa örgütlü, ne yaptığını bilen, beraber hareket eden 900 bin oy çok ciddi bir güç."

Böyle bir yorumu biz Türkiye'deki Çerkesler için yazsak kıyamet kopar.

 

SonSöz
Çerkes, çalıştığı iş yerinde ne kadar rahat olduğuyla değil, ne kadar başarılı olduğuyla övünendir. (Kuban)