Bu hafta, düşüncemizde bir hırsız kişiliği oluşturalım. Filmlere
taş çıkaracak ustalıkta olsun. Gelin bu hırsızı bir banka
yöneticisi yapalım.
Şimdi; bu adam mesleği ile ilgili kanunları çok iyi biliyor ve
gerçek bir profesyonel. Yani bankacılıkta a’dan z’ye herkesten
daha usta. Yasa boşluklarından yararlanıp, milyonlarca Dolar
parayı başka bir bankada kendi hesabına aktarıyor.
Çevresindeki insanlar, biliyorlar ki bu hırsız; aileden yoksul
bir adamdı. Daha bir sene öncesine kadar sırtındaki ceketi bile
arkadaşları veriyordu. Bir süre sonra bu adam memur olarak
girdiği bankada müdürlüğe kadar yükseldi. Ancak garip bir durum
oluştu. Bir memurun maaşıyla ulaşamayacağı bir servete nasıl
sahip olmuştu?.
Bankada çalışan diğer görevliler bu durumun anormalliğini
hırsıza soruyorlar. Adam bunu açıklamak yerine, "bana eziyet
ediyorsunuz, beni çekemiyorsunuz, ben kahramanım bunun için
kıskanıyorsunuz" diyor. Yani hedef saptırıyor. Sonra bakıyorlar
ki bu hırsız kendine İstanbul’un en lüks semtinde en lüks
villayı alıyor. Ardından en pahalı otomobili.
Sonunda banka sahibi bu adamı işten kovuyor.
Hırsızda gidip mahkemeye dava açıyor. Dava sonucunda mahkeme
yeterli delil bulamadığı için görevine iadesi kararı alıyor.
ve…
Hırsız bankaya gelip kendisine servetinin kaynağını soran
namuslu memurlara yapmadığını bırakmıyor.
Şimdi, bu adam hırsız mı değil mi?
Yasalar açısından baktığınızda süt gibi apak…
İnsanların gözünden baktığınızda?
Bu
tür olaylar dünyanın her yerinde yaşanabiliyor. Hırsız;
hırsızlığı ispatlanamadığı için, arsız; arsızlığı ispatlanamadı
için çevresince bir anda zafer kazanmış edasına giriyor.
Türkiye’de bunun örnekleri çok fazla. Kaç banka sahibi bankasını
tümüyle kendi çıkarları için kullandıysa; hepsi şu anda
yatlarında, katlarında günlerini gün ediyorlar. Sonuç olarak
yasalar karşısında haklı konumda. Hırsızlığı ispatlanamıyor.
Çıkar ilişkileri içinde, bu tür insanların sürekli başarılı ve
suçsuz çıkması onların temiz olduğunun kanıtı değildir. Yasalar
karşısında olabilir ama insanların vicdanı karşısında en büyük
mahkumiyeti almışlardır.
İşin politik yönüne bakarsanız, durum pek farklı değil. Sadece
getiri ve amaç farklılığı var. Sonuç olarak yasalar karşısında
suçsuz, insanların gözünde suçlu!
Politik yaşamda bu tür bir yargıdan kurtulmanın tek yolu var.
Açıkyüreklilik.
Güttüğünüz politikayı açık seçik beyan edeceksiniz. Hangi
politikayı ya da gurubu benimsiyorsanız bunu hiç çekinmeden
ortaya koyacaksınız. Doğal olan bu. Eğer takiye yapıp siyah
olmanıza karşın dışarıya beyaz görünürseniz başınıza gelen
herhangi bir olayda yasalardan medet ummaya başlarsınız. Yine de
karalığınız sizde kalır.
Doğru adam olmak zor iştir. Çerkes toplumunun üyeleri eğri büğrü
olamaz. Oluyorlarsa çok ciddi olarak bu konunun analizi
yapılmalıdır. Hırsız Çerkes, Katil Çerkes, İşbirlikçi Çerkes,
Ajan Çerkes! Bu kelimeler bir araya ne kadar zor geliyor.
Ancak geliyor.
Toplumumuz bir arada tutan en önemli etken, ortak yaşam
biçimimizdi. Artık çok şey değişiyor. Başka yaşam biçimleri
çeşitli manevralarla altın tepsilerin içinde bize sunuluyor.
Yiyen de zıvanadan çıkıyor.
Kimsenin bir şey dediği yok. Afiyet olsun. İyi de biz yemek
zorunda mıyız? Ne zamandan beri yememiz için kafamızda kılıç
sallanır oldu.
Doğru namluya eğri filinta girer mi?
Girer.
İttire kaktıra sokarsınız, girer.
Son Söz
Çerkes, bir elindekini diğer eline düşünerek verendir. (Kuban)
|