Artık dünyada değerler değişti. Bazı toplumlarda çağdaşlık
son hızla ilerlerken, bazılarında hızla geriledi. Çerkes
toplumu ise ne yazık ki, hızla gerileyen gruba girmek üzere.
Bu kanı boşuna oluşmuyor. Kafanızı kaldırıp bir çağdaş
toplumlara bakın, sonra kendimize.
Onlar; tıp alanında kanserle savaşırken, bizde kendi
insanımıza savaş açılıyor.
Onlar; Cebelitarık’ı en uzun ve güvenilir (15 km uzunluğunda)
köprü yaparak geçmeye hazırlanırken, bizde anavatanla
–zaten cılız olan- köprüler yıkılmaya çalışılıyor.
Onlar; askeri birliklerini kaldırıp, bütçesini eğitime
devrederken, bizde gençlere savaş çığlıkları attırılıyor.
Onlar; yolda yürürken bile kitap okurken, bizde –baştan
sona rengarenk fotoğraflarla dolu- gazete bile okunmuyor.
Bu örnekleri çoğaltmak isterseniz; bir onlara bakın, bir
bize...
Geçen hafta Adigey’de yaşayan sayın Çetao yazmıştı. Sovyet
dönemindeki kitap üretme sayısı, günümüzde hızla düşmüş.
Çağdaş toplum yolunda olsaydık; vatanımızı aşağılamak ve
savaşa kışkırtmak yerine bu sorunun çözümüne yönelirdik.
Eğitimsiz, niteliksiz 1000 asker yetiştireceğimize, 10
eğitimli insan yetiştirirdik. Çünkü bilirdik ki, 10 nitelikli
insan; değil 1000, 100 bin insana bedeldir. Sağlamasını yapmak
isterseniz gidin herhangi bir fabrikaya, işletmeye bakın.
Kalifiye olan yönetir, kalifiye olmayan da yönetilir.
İstediğiniz kadar kahraman olun. Sonuç olarak emir altına
girersiniz.
Tartışmalara baktığınızda, durum daha net ortaya çıkıyor.
Çağdaş insan, değerlendirmelerinden belli olur. En kalabalık
Çerkes nüfusu Türkiye’de değil mi?
Evet.
O zaman?
Bırakın Çerkesce kitapları, Türkçe üretilen kitap sayısı
kaçtır? Biz diyelim yılda 5, siz deyin 10 kitap. O kadar da
yok ama var diyelim.
Televizyon yayını? Adigey Cumhuriyeti’nde Ruslar izin
vermiyor. Türkiye’de sorun ne? Nüfusumuz Türkiye’de 6-7
milyon değil miydi?
Hadi televizyon işi pahalı. Peki Çerkesce Radyo? Sitemizin
eski okuyucu ve üyeleri anımsarlar. Radyo Xase’yi kurmuştuk.
13 kişiydik. 3 Çerkes, 4 Kanadalı, 6 Türk. Büyük özveriyle
çalışmışlardı. Bir Kuruş istemeden. Salt bir kültürün yok
olmaması için.
Düşününüz. Çerkesler bir radyo kuruluyor. 13 kişinin 3’ü
Çerkes, 10’u değil.
Şimdi Adigey’de tv yayınları kısaltılıyor diye sızlananları
düşünebiliyor musunuz?
Pekiyi. Radyoyu da geçelim. Bizim toplumumuza lüks olsun.
Yıllarca emek vererek, kitap üreten yazarlarımızın durumu
neydi?
Facia.
Örnek mi istersiniz? Geçenlerde yitirdiğimiz Tarık Cemal
Kutlu. Çeçenya için ‘’vurun, kırın’’, ‘’kahramanlar, şehitler,
vatan, toprak’’ diye gençleri savaş yanlısı yapanlar;
Kutlu’nun masasında kalan ‘’Çeçen Direniş Tarihi’’ çalışmasını
neden yayınlatmak için çaba göstermediler?
Çok basit. Gençler kitap okursa kafalarına ‘’kötü’’
bilgiler yerleşir. Dinden çıkarlar. Daha da tehlikesi
sorgulamaya, değerlendirme yapmaya başlarlar. Daha, daha
kötüsü çağdaş insan olurlar. Oysa; okumayan, kafası hamasetle
doldurulmuş genci yönetmeden daha kolay ne var? İnanmazsanız
Çerkes sitelerinin forumlarına girin bakın.
Adigey’de Çerkesce kitapların üretimi düştü deyip, koskoca
Türkiye diasporasında yılda 3-5 kitap bile üretilememesi ve
buna kimsenin itirazının olmaması size garip gelmiyor mu?
Başkasının gözündeki çöpü görüp, kendi gözündeki merteği neden
görmüyorlar sanıyorsunuz?
Adigey’de Çerkesce kitap üretilmiyorsa; otur sen üret.
Televizyon yayını mı yapılmıyor, para bul sen yap. Çerkesce
dersler mi azaltılmış, 6-7 milyon değil mi Türkiye’deki
nüfusumuz? Hemen Çerkesce eğitim veren ilkokullar, liseler,
üniversiteler açalım. Çocuklarımızı da hemen gönderelim.
Nüfusumuz Belçika nüfusundan fazla.
Tüm bu tartışmaların temelinde yatan Çerkesliği, yaşam biçimi
olarak seçen ve seçmeyi arzulayanla; çıkarı için Çerkes'miş
gibi olanlar arasındaki çelişkidir. Elbette; hem Çerkes’im
deyip, hem Çerkes’miş gibi yaşamak zor iştir.
Üzüm burada, bağcı orada...