|
|
................... |
|
................... |
''BÖBREĞİM
SATILIK'' |
19.02.2005 |
|
Kuban Paul Seauhmann |
................... |
................... |
Artık öyle günler yaşıyoruz ki; güzel haberlerden çok
kötülerini duyuyoruz, görüyoruz. Her yerde barut kokusu. Her
yerde intikam naraları. Tüm bu hengame içinde gözden kaçan
ayrıntılar da oluyor.
İki gün önce bir hemşehrimizden mail geldi. 41 yaşında bir
bey. Hiçbir açıklama yapmadan böbreğinin birini satma kararı
almış ve bize bu konuda bilgi yollamış.
Bu denli genç bir insanımızı, böylesine yaşamsal bir karara ne
itmiş olabilir? Elbette ekonomik sıkıntılar.
Bize her gün ekonomik sorunlarını anlatan onlarca e-mail
gelir. Çaresiz, ellerimiz bağlı kalırız.
Çevrenize baktığınızda birçok insanımızın ekonomik sıkıntıları
olduğunu görüyorsunuzdur. Daha da ötesi onlarca işsiz
gencimizi. Elbette hemşehrimiz böbreğini satan ilk insan
değil. Gazetelerden sıkça duyduğumuz bir yaşam gerçeği. Ancak
kendi insanımızdan böyle bir talep gelince; ister istemez daha
da eziliyoruz.
Bu hemşehrimiz ile iletişim kurmak isteyen üyelerimiz ve
okuyucularımız olursa lütfen bize yazsınlar. Mail adresinizi
kendisine iletelim.
Bu sütunlarda gençlerimize sık sık eleştirilerimiz oluyor.
Aynı eleştirilerimizi yaşıtlarımıza da thamadelerimize de
yöneltiyoruz. İşin temelinde gençlerimizin sahiplenilmesi
geliyor. Yoksa durum gün geçtikçe kötüye gidiyor. Karanlık
kafaların, gençlerin geleceğine yönelik bir tasaları yok.
Onlar şehit olacak insan yetiştiriyorlar. Bir hemşehrimizin
böbreğini satma durumuna düşmesini ne algılayabilirler ne de
değerlendirebilirler. Oysa çevremizde zor durumda olan çok
insanımız var. Başkalarının yardımını da beklemeyin. Halk
arasında söylenmez mi zaten?
El, elin -afedersiniz- eşeğini türkü çağırarak ararmış. Galiba
bizde kendi içimizde artık ‘’el’’ olduk.
Çağın gerisinde nasıl kaldık?
Nasıl böyle duyarsız, boşvermiş, kaderci bir toplum olduk?
Geçenlerde bir kardeşimiz şeytan arıyordu. Bizce; hemen
böbreğini satılığa çıkaran hemşehrimizin yanına koşmalı. Bir
saniye bile beklemeksizin. Şeytanı daha da ötesi şeytanları
orada gözleriyle görüp, elleriyle tutacaktır.
Birçok kez yinelenen sözler değerini yitirir. Ancak temel
sorunumuz belli. Biz gerçek anlamda Çerkeslikten koptuk.
Xhabze değerlerinin yerini başka değerler aldı. Birbirimize
hitabımız değişmese bile satır aralarında saygısızlık diz
boyu. Yazılanların, söylenenlerin altına başka imza atsanız;
‘’Bak gördün mü? Bunu Çerkes yazmamış’’ dersiniz.
Eh, o zaman?
Doğanın yasası belli. Yer çekimi olan bir ortamda boşluk
olmaz. Siz bir şeyi boşaltırsanız, yerini hemen başka bir şey
doldurur. Nitekim dolduruyor da. Yaşamınızdan xhabzeyi
boşaltınca; yerini ya efelik dolduruyor ya kadercilik.
Derlenip toparlanmak gerek. Hızla gittiğimiz yoldan, bir an
önce ve daha hızlı geri dönmeliyiz. Yoksa böbreğini satan
insanlarımızın sayısı artacak.
SonSöz
Çerkes; kendi tokken, aç
olanı tok sanmayandır. (Kuban)
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|