...................
...................
ÇERKES GİTTİ, ORMAN BİTTİ

03.01.2003

Kuban Paul Seauhmann
...................
...................

Köyümüz diğer Çerkes yerleşim alanlarıyla karşılaştırıldığında yalnız bir köydü. Yani  200-300 km çaplı bir daire düşünün tam ortasında bir Abzegh-Besleney köyü.

Köye ulaşabilmeniz için İç Anadolu’nun ağaçsız uçsuz bucaksız topraklarının içinde saatlerce yol almanız gerekirdi. Sonra o tek tük ağaçları gördüğünüz topraklar biter birden bir ormanla karşılaşırdınız. Şimdiki durumunu bilmiyoruz ama o dönemde Anadolu’da bu çapta bir orman yoktu.

Sürgün edilen 10 aileyi devlet buraya yollamış. Kurak; suyu, ağacı, yolu olmayan bir arazi. “Buyurun yeni vatanınız burası!” 

Elbette thamadeler çaresiz kabullenmişler. Gerçi kabullenmesen ne olacak? Çoluk çocuk, yaşlıların çok olduğu 10 aile.

Kendilerine hemen ev yapmaya başlamışlar. Çevre köylerden gelenler şaşkın şaşkın bakıyorlarmış. Garip giysiler giyen, garip dilde konuşan insanlar topluluğu da kimdir acaba diye. İletişim kurmak içinde çok fazla çaba göstermemişler. Ancak evleri yapma şekilleri, sokak sistemini kurmaları, çevre köy insanlarını şaşırtıyormuş. Hatta anlatılırdı: O zamanlarda kireç çok zor bulunan bir malzeme ama ne pahasına olursa olsun bulmuşlar ve evlerin içini dışını kar gibi beyaza boyamışlar.

Yıllar geçtikçe, köyün doğusundaki alanı ağaçlandırmaya başlamışlar. O dönemleri göz önüne getiriniz. Ulaşım yok, yol yok, teknoloji yok, Türkçe bilen yok. Buna karşın ne yapıp edip fidanlar bulunuyor ve ağaçlandırmaya başlıyorlar. Bir iki dönümlük bir arazi bizim çocukluğumuzda binlerce dönümlük bir orman haline gelmişti. Yani bir ucundan girdiğinizde 4-5 saatten önce diğer ucundan çıkamazdınız.

İşin ilginci neydi biliyor musunuz? Diğer köylerin sınırında sanki bıçakla kesilmiş gibi orman bitiyordu. İlk zamanlar orda niye bittiğini anlayamazdım. Sonradan öğrendik ki sınırımıza girdi diye komşu köyler, ağaçları kesiyorlarmış.

Kış gelince köye çevre köylerden odun toplamak için izin isteyenler gelirdi. Köyden birkaç genç yanlarına katılır. İstedikleri kadar odun almalarına izin verilirdi. Komşu köylerden gizlice gelip odun alan olmazdı. Nedenini hala bilmiyorum.

Aradan uzun yıllar geçti. Köydeki Çerkes nüfusu hızla azaldı. Bununla birlikte o kocaman ormanda azaldı. Bugün artık köyde yalnız iki Çerkes aile kaldı. Şimdi durum ne, merak ediyor musunuz? Bir ucundan girdiğinizde diğer ucuna 3-4 saat yürümeyle bitiremediğiniz ormanı bugün 2 dakikada geçiyorsunuz.

O da, Çerkes nüfusu gibi yok oldu gitti.

Bu nedenle ağaçlık arazileri genişleten insanlara inat, elinde baltalarla yeşili yok edenleri iyi görün. Çünkü onlar bazen balta, bazen kalem, bazen klavye kullanırlar. Asla orman olmasını istemezler. Çünkü orman, çağdaş insanın yaşadığı alanlarda olur. Gelişmiş insan, ağacın önemini ve değerini bilir. Diğerleri için sadece yakılacak bir nesnedir.

Orman oluşturmak zahmetli iştir; sabır ister, özveri ister, emek ister, uzun zaman ister. Onun için çağdaş insanın işi zordur.

Yok etmek kolay iştir. 80-90 yılda oluşmuş bir alanı yok etmek ilkel insanın 2-3 yılda yapacağı iştir.

Bu nedenle geri kafalı insanlar her zaman avantajlıdır. Bu avantajını kullanırken de inanılmaz hayasızdırlar. Ne emeğe, ne 80-90 yıla, ne o sabıra saygı duyarlar.

Çerkeslerin bu ilkel insanlara öğretmesi gereken en önemli şey; ormanı yok ettiğinde aç kalacağıdır, susuz kalacağıdır. Çünkü onlar yalnız, günü yaşayacak bilgi ve beceriye sahiptirler. Yüzyıllardır çağdaş yaşayan Çerkeslerin artık bu tür insanları aralarında barındırmamaları gerekir.

Şimdi odunsuz kalan çevre köylüler şöyle diyormuş: Çerkes gitti, orman bitti…
 

SonSöz
Çerkes, Kafdağı’nı hayal ederken uykuya dalmayandır. (Kuban)