Diasporada yaşayan nüfusun
fazlalığı durum değerlendirmelerinde sık hata yapılmasına
neden olabiliyor. Coğrafi ve kültürel olarak nerede olduğunuzu
bilmekten çok nereden geldiğinize bakmalısınız.Kuzey
Kafkasya cumhuriyetleri ve Çerkesler Şark mıdır? Yani Doğu
mudur?
Coğrafi olarak? Hayır.
Kültürel olarak? 2 kez hayır.
Bunun önemi var mıdır? Evet.
Çevrenizde; Şark kültürünü benimsemiş, hatta daha ileri
giderek başkalarına dayatacak kadar haddini şaşırmış
insanlarımıza tanık oluyorsunuzdur.
Şark’ta temel yapı ‘arabesk’tir. Mimariden müziğe,
geleneklerden politikaya kadar her alanda bunu görebilirsiniz.
Diasporada Kuzey Kafkasya üzerine yürütülen
değerlendirmelerdeki önemli unsur Kuzey Kafkasya
politikalarına karşı Şark politikaları üretilmesidir. Bu yeni
bir şey de değil. 1864’ten önce de durum aynıydı. Ruslarla
ilişkiler konusunda politika üreten atalarımızın karşısında;
Şark’a gidip gelmiş ve onların uşağı olmuşlar, Rusya ile
savaşta aynı kışkırtıcı rolü oynamıyorlar mıydı? Bire bir
aynı. Ne eksik, ne fazla.
Olan kime oldu? Kendimize.
Pekiyi. Bazı insanlarımız Şark politikalarını neden
benimserler? Bunu yanıtı iki kademelidir. İlki; Çerkeslikten
vazgeçip seçtikleri yaşam biçimi onu gerektirir. İkincisi
maddi çıkarları.
Çetin Altan bir makalesinde buna ilişkin çok güzel bir
tespit yapmış. Aynen aktaralım: Şark'ta politika;
yönetilenlerin yaşamıyla değil, yönetenlerin egemenliği ve
sağlayacakları özel avantalarla ilgilidir sadece...
Ve bunu maskelemek için, birkaç şoven nutukla demeç de yeter:
- Gerekirse, 140 bin şehit daha verir, Atina'yı da alırız...
İşin ‘püf’ noktası burada. Bilgi, iletişim ve teknolojinin
sınır tanımadığı bir dönemde ‘arabesk’ düşüncenin
üretebileceği tek şey düşmandır. Tüketeceği de 10, 50, 500
bin, 1 milyon şehit. Bu arada olan toprağın altına girene
oluyor. Şark tipi politikaların en belirgin özelliği de
çitlerin dışında durup; eğitimsiz, bilgisiz, kanı damarında
hızlı akan gençleri çitin içine atmaktır.
Bir de bu tür insanların kahramanlıkları arkalarının
sağlamlığıyla doğru orantılıdır. Güçlü birilerinin
himayesindelerse inanılmaz kıyıcı, can yakıcı olurlar. Aksi
durumda elpençe divan dururlar.
Amerika’nın Irak’a girdiği günü anımsayınız. Saddam
devrildi. Irak halkı Saddam’ın heykelini terlikleriyle
dövdüler. Çünkü artık arkalarında daha güçlü biri vardı. İşte
arabesk politikanın halka yansıması budur.
Şimdi sırtlarını dayadıkları güçlere güvenip, Kuzey
Kafkasya politikasını ‘Şark’laştırmaya çalışanları
anlayabiliyor musunuz? Sağcı ve Şark tipi politika güden
liderlerin ve yönetici kadrolarının tek dertleri vardır. Daha
çok kazanç. Kültürmüş, sanatmış, gelenekmiş, dilmiş. Onların
gözünde zerre kadar önemi yoktur.
İyi de o zaman; neden vatan, millet, şehit, bayrak bu
insanların dillerinden düşmez? Çok basit. Eğitimsiz kitleleri
yönetebilmenin en etkili ve kolay yolu budur da ondan.