İnsanlar, doğaları gereği her türlü düşüncenin
ve gelişmenin kendi istekleri yönünde olmasını isterler. Bu
anormal bir durum değildir. Normal karşılamak gerek. Önemli
olan; bu doğal durumun, her insan için geçerli olduğunu
algılamak. Size çok doğru gelen, başka bir insana tümüyle ters
gelebilir. Görece olarak ikinizde haklısınızdır. Bu durumlarda
ortak değerler devreye girer.
Çerkes toplumu içinde bir çok insanımız,
çabalayıp ortak değerlerin kaybolmamasına katkıda bulunmaya
çalışıyor. Kimi internet sitesinde, kimi dernekte, kimi evinde
kitap yazarak. Bu işleri; ister profesyonelce (para için)
ister amatörce yapsın, sonuç olarak değerlerimizin
kaybolmaması adına yapıyor olması önemlidir.
Bu
açıdan baktığınızda; zaten güdük, gelişmemiş olan
alanlarımızın; yeşerip, serpilmesinde önemli mihenk taşlarını
oluşturuyorlar. Elbette, eksik ya da hatalı ürünler de
çıkabilir. Bizlere düşen bu eksiklik ya da hataları insanları
yıpratmak aracı olarak kullanmamamızdır. Yapılan eksik
ya da hatanın düzeltilmesine çaba gösterilmesi gerekir.
Büyüğümüz,
arkadaşımız, kardeşimiz; bir iş yaptığında tüm önyargılardan
uzaklaşıp ortaya çıkardığı ürünü iyi inceleyip ona göre
değerlendirme yapmalıyız. Hangi koşullarda yaptığını göz
önünde tutmalıyız. Eğer elverişsiz ortamda üretim yapıyorsa;
ürününü “böyle ürün mü olurmuş” tavrı yerine, ona
ortamı oluşturmada yardımcı olmanın yollarını aramalıyız.
Tahmin edebileceğiniz gibi, hazır bir işi
değerlendirmek kolaydır. Yerden yere vurmak için uzman olmanız
gerekmez. Dünyada hiç bir ürün mükemmel değildir. Mutlaka bir
kulp takabilirsiniz.
Hindistan’da “Renklerin Ustası” anlamına
gelen Ranga Guru adlı bir ressam yaşarmış. Bir gün
öğrencilerinden biri, bir resim yapmış ve ona götürüp
değerlendirmesini rica etmiş.
Guru, resme bakmış ve öğrencisine dönerek; “Sen
artık, benim gözümde bir ressamsın. Ancak halkın
değerlendirmesi önemli. Bu nedenle; bu resmi kentin en
kalabalık meydanına götürmeni ve en görünen yerine koymanı
istiyorum. Yanına da kırmızı bir kalem koyarak halktan
beğenmedikleri yerlere çarpı koymalarını rica eden bir yazı
bırakmanı istiyorum. “ demiş
Öğrencisi denileni yapmış. Birkaç gün sonra resme
bakmaya gittiğinde görmüş ki, tüm resim çarpılar içinde ve
neredeyse görünmüyor. Çok üzülmüş. Emeğini ve yüreğini koyarak
yaptığı tablo kırmızıdan bir duvar sanki..
Alıp resmi götürmüş Ranga Guru'ya ve ne kadar üzgün olduğunu
belirtmiş.
Ranga Guru üzülmemesini ve yeniden resme devam etmesini
önermiş. Öğrencisi yeniden yapmış resmi ve yine Ranga Guru'ya
götürmüş. Tekrar şehrin en kalabalık meydanına bırakmasını
istemiş Ranga Guru...
Yalnız, bu kez yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde yağlı
boya, birkaç fırça ile birlikte...
Ve yanına insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltmesini
rica eden bir yazı birlikte bırakmasını söylemiş. Öğrencisi
denileni yapmış...
Birkaç gün sonra gittiği meydanda görmüş ki, resmine hiç
dokunulmamış, fırçalar da, boyalar da hiç kullanılmamış..
Çok sevinmiş ve koşarak Ranga Guru'ya gitmiş ve resme
dokunulmadığını anlatmış.
Ranga Guru ise; ‘Sevgili öğrencim, sen birinci
olayda insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız
bir eleştiri sağanağı ile karşılaşılabileceğini gördün...
Yaşamı boyunca resim yapmamış insanlar bile gelip senin
resmini karaladı.
Oysa ikinci konumda onlardan hatalarını düzeltmelerini
istedin, yapıcı olmalarını istedin. Yapıcı olmak eğitim
gerektirir. Hiç kimse bilmediği bir konuyu düzeltmeye
kalkmadı, cesaret edemedi...
Emeğinin karşılığını, ne yaptığından haberi olmayan
insanlardan alamazsın. Onlara göre senin emeğinin hiçbir
değeri yoktur... Sakın emeğini bilmeyenlere sunma ve asla
bilmeyenle tartışma...' demiş.’’
Bizler bir ürünü izlerken eline kırmızı
kalem geçirmiş insanlar konumuna düşmemeliyiz. Yapılan
çalışmaların kişiye özel olmadığını, bir topluma
yapıldığını gözden kaçırmamalıyız. Hele hele bizim gibi
darmadağın olmuş, lime lime edilmiş toplumlarda; üretmek için
didinen insanlarımıza daha çok sahip çıkmalıyız. Oturduğunuz
rahat koltukta, sıcak bir kahve getirilmesi sizi mutlu eder.
Kabul. Ancak kahveyi yapan ve ayağınıza getirenin harcadığı
emek ve zamana saygı duyduğunuzu ona hissettirin.
Bir Çerkes, yalnız bir dakikasını bile bize
ayırıp; toplumumuz adına bir şeyler üretiyorsa, lütfen
şapkanızı çıkarıp selam verin. Çünkü siz bir dakikanızı bile
ayırmıyor olabilirsiniz. Bari selam verin.
SonSöz
Çerkes, öküz altında buzağı aramayandır.
(Kuban)
|