Milliyetçilikle, yurtseverlik arasında çok ince bir çizgi
vardır. Çizgiyi aştığınız anda ırkçı olursunuz. Ne yazık ki, bu
çizgi aşılırken de ayrımına varamayabilirsiniz.
Geçenlerde bir Laz arkadaşımız, “neden yalnız Kuzey Kafkasya ve
9 cumhuriyet? Siz Gürcülere, Ermenilere daha da ötesi Lazlara
sitenizde yer vermiyorsunuz?” dedi.
Verdiğimiz yanıt çok basitti; bu 9 cumhuriyetin yüzyıllardır
çektikleri acı ve yok olma tehlikesi yanında bizim sitemiz gibi
yüzlerce yapılması gerekirdi. Topraklarından sürgün edilmemiş,
dili yasaklanmamış, kültürü değiştirilmemiş bir toplumda
yaşasaydık sanıyorum bizde Laz arkadaşımız gibi düşünebilirdik.
Gerçekten, şöyle bir dünya tarihine baktığınızda bu
cumhuriyetler kadar itilip kakılmış bir ülke göremezsiniz. Bu
durum şimdi de devam ediyor. Yine dünya üzerinde bu kadar büyük
kitle sürgün yememiş. Nüfusunun neredeyse % 90’ı kendi vatanının
dışında yaşayan dünyada tek bir ülke yok. Bir dili dünya
üzerinden kalktı. Şu anda bu dili konuşan kimse yok.
Laz arkadaşımıza bunları söylediğimizde söyleyecek söz bulamadı.
Yaklaşık 150 yıl, üç kuşak önceki akrabalarının yaşadığı bir
ülkeye özlem duymayı ancak biz anlayabiliyoruz. Sanıyorum dünya
üzerinde bu duyguyu yaşayan tek halk da Çerkesler. Dolayısıyla
ırkçılık ile yurtseverlik arasındaki ince çizgi bizde biraz daha
belirginleşiyor.
Milliyetçilik tehlikesinden korunmanın en iyi yöntemlerinden
biri de çalışmayı bilimsel boyuta getirmektir. Yapılan tüm
araştırmaları bilimsel verilerle ve yöntemlerle yapmak gerekir.
Bunun en güzel örneğini de Kafkasya Araştırma Grubu’ndaki
arkadaşlarımız vermektedir. Üstünkörü, kulaktan duyma bilgilerle
yapılan her çalışma farkına varmadan bizi duygusal olmaya
yöneltir. Oysa akademik yapılan araştırmaların bazı sonuçları
bizi şaşırtsa ya da üzse de sonuç olarak sağlam zemine basmamızı
sağlar.
Birçok Çerkes sitesinin ziyaretçi sayfalarını izlerseniz
görürsünüz ki çoğu ziyaretçi hep duygusal yazılar yazmıştır. Her
hemşehrimizden elbette bilimsel açıklamalar bekleyecek değiliz.
Ancak genel profile baktığınızda çok da iç açıcı bir durumda
olmadığımız görülüyor. Sonuç olarak biraz daha ileri aşaması
Çerkes milliyetçiliği olacak.
Her zaman söylüyoruz. Zaten hemşehrilerimizin çoğunluğu okuma
alışkanlığı olmayan bir ülkede yaşıyor. Gündemi ve dünyayı
magazin boyutunda görüyor. Bu durumda bu insanlarımızın kendi
kültürü ve geleceği için ne yapacağı, ciddi bir soru olarak
karşımıza çıkıyor.
Bir fıkra okumuştum. Anımsadığım kadarıyla aktarayım, Bir
Kabardey, yolda bir Balkar’a rastlıyor. Balkar karşısına
merkebini oturtmuş onunla satranç oynuyor. Kabardey hemşehrimiz
“merkepin çok akıllı olmalı satranç oynadığına göre” diyor.
Balkar hayıflanıyor, “ona boşuna merkep dememişler, iki kez mat
ettim”. Fıkra, elbette insanları gülümsetmek için anlatılan
bazen hayali bazen da gerçeğin abartılmış şeklinden oluşuyor.
Ancak bizim burada dikkat etmemiz gereken konu, bu fıkranın ana
eksenine oturmuş olan eylem. Yani fıkrada, bir Balkar ile bir
merkep oturmuş tavla, iskambil, domino oynamıyor. Satranç
oynuyorlar. Şu anda Türkiye’de yaşayan gençlerimizin kaçı sizce
satranç biliyordur. Pekiyi, soruyu kendimize farklı soralım.
Acaba kaçı tavla biliyordur ya da iskambil oyunları. Bunların
karşılaştırmalarını yaparsak sonuç bizi belki üzer ama biliriz
ki bir yanlışımız var. Düzeltmek için zaman çok.
Tavla ya da iskambil oynayan gençlerimizin milli duyguları
çok kabarıktır. Bunu çevrenizdeki gençlerle test edebilirsiniz.
Satranç oynayan bir gencimizin ise yurtseverlik duyguları daha
gelişmiştir. Bunun da sağlamasını çevrenizde yapabilirsiniz.
Çünkü, tavla, iskambil ve domino türü oyunlar şans üzerine
kurulmuş oyunlardır. Satranç ise akıl üzerine.
Çerkeslik adına kulaktan duyma bilgilerle yazı yazanla, bilimsel
yöntemler kullanarak yazan hemşehrilerimizin arasındaki farkı
iyi algılamamız gerekiyor. Bizi doğru yöne götürecek her türlü
bilgi araştırma temel prensiplerine dayanmalıdır. Yoksa, bir
xabze konusunda bile yüzlerce ayrı yazı okuruz. Hangisinin
doğru olduğuna karar vermemizi de yaşadığımız ortam sağlar. Bir
örnek verelim. Çerkeslerle ilgili bir yazıda “Çerkeslerde başlık
parası vardı” dendiğinde; gerçekten var mıydı yoksa devşirme bir
alışkanlık mıydı? Çelişkiye düşersiniz.
Bizim dileğimiz, bilimsel araştırma yapan Çerkes
arkadaşlarımızın maddi ve manevi olarak sürekli
desteklenmesidir. Bizi milliyetçilik tehlikesinden bu özveriyle
çalışan arkadaşlarımız koruyabilir.
Son Söz
Çerkes; yolda karşılaştığı bir hanıma gideceği yere kadar eşlik
edendir. (Kuban)
|