Anavatana dönüş üzerine yapılan değerlendirmeleri birçok
açıdan incelemek olası.
Şöyle bir şey hayal ediniz. Bugün diasporadaki tüm
Çerkesleri anavatana götürüp yerleştirdiniz. Sonuç ne
olur?
Felaket.
Neden?
Yanıt çok basit. Anavatan dışındaki Çerkesler eğer o
topraklara yerleşirse şu halimizle son gelenekleri de
yok ederiz. Bir masanın yerini değiştirmek için bile
dört kişi, dört ucundan, dört ayrı yere çekiyor. Bu
durumda Kuzey Kafkasya'da olabilecekleri düşünebiliyor
musunuz?
Anavatana gitmenin vazgeçilmez cazibesi, oradaki
değerlerin zedelenmesine neden olmamalı. Kabul etmek
gerekir ki, inanılmaz asimile olduk. Çağın
gerekliliklere uymayı bırakın, çağın gerisine gittik.
Artık topraklarımız, geleneklerimizi yeşerteceğimiz
yerler olarak görülmüyor. Varsa yoksa, Kuzey Kafkasya’yı
şeriat kurallarına göre nasıl yönetiriz düşüncesi
egemen.
Bu konuda ekonomik güce sahip kurumlar ellerinden geleni
artlarına koymuyorlar, koymamaya da devam edecekler.
Yapılan gizli propagandalar klasik şeriatçı yöntemleri
olarak önümüze dökülüyor.
Yani derin ve sessizden.
Yani takiye yöntemi.
Çerkes misin? Evet. Peki xabze? Olmaz. Önce şeriat!
Başarılı oluyorlar mı? Elbette. Hem de çok başarılı
oluyorlar. 20 internet sitesinin 15’i bu yönde harıl
harıl çalışıyor.
Öyle bir kamuoyu yaratılıyor ki, ipliği pazara çıkmış
bir şahıs, kahraman ilan ediliyor. Karşı çıkan herkesi;
ya Rus uşağı olmakla ya da Rus işbirlikçisi olmakla
suçlayarak, anında sesini kesiyorlar. Yıllardır
Türkiye’deki sağ politikacıların uyguladıkları yöntemi
şimdi bu şeriatçı takımı uyguluyor.
Bir kişi de çıkıp; beyler kültürümüzün ve
geleneklerimizin dibine dinamit koyan düşünce ve inanç
nedir diye sormuyor. Artık kadınlarımız ve kızlarımızın
hızla Çerkeslikten koparıldığını neden kimse görmüyor?
Haremlik selamlık uygulamaları hızla artarken, geri
dönüş için uğraşmanın ana amacı saptırılıyor.
Türkiye’deki Çerkeslerin asimile edildiği yetmedi, şimdi
sıra anavatandaki Çerkeslerde.
Ne yapılırsa yapılsın sonuç olarak, Çerkeslik
öldürülüyor ve bunun sorumluları tarih önünde bunun
nasıl hesabını verecekler çocuklarımız görecek.
Torunlarımıza artık bu şeriatçı bezirganların nasıl bir
toplumu yok ettiklerini anlatacağız. Onlar da, dedem
hangi toplumdan söz ediyor acaba diye garip garip
yüzümüze bakacaklar. Diğer dedeler ise, kadınlarını ve
kızlarını odalara kapatıp erkek erkeğe sohbete
dalacaklar.
Bugünkü yorumumuzu eskiden olmuş bir olayla sonlayalım:
İyi veya kötü, İslam’ın gereklerini yerine getiren bir
prens ailesinde daha kısa süre önce şöyle bir olay
meydana geldi. Bir prens ailesi İslamiyet'i seçmesine
karşın, yalnızca bu ailenin başı kocamış bir ihtiyar,
inatla kabul etmemek için direniyordu. Derken bir gün
ağır bir şekilde hastalandı; yaşlı adam ölüm
döşeğindeydi. Akrabaları hocayı çağırdılar ve hocanın
çok güzel bir yer olarak tasvir ettiği Muhammed'in
cennetinin yolunu kendisine açması için, İslam’ı kabul
etmesine iknaya çalıştılar. Yaşlı adam uzun süre hiç
sevmediği vaizi dinledi ve konuşmadı; en sonunda elini
sallayarak dedi ki:
“Hayatımın en iyi yıllarını şimdi artık ölmüş olan
insanlarla geçirdim. Onlar Müslümanlığı hiç düşünmediler
bile, ama şimdikilerden daha asil, cesur ve temiz kalpli
insanlardı.
Ben
sizin cennetinizi istemiyorum, onlar nereye gittiyse ben
de oraya gideceğim, onlarla birlikte olmayı tercih
ederim.”
Sevgili thamade, biz de senin gibi düşünüyoruz…
Son Söz
Çerkes, yalnız dans ettiği hanıma değil, hiçbir hanıma
sırtını dönmeyendir. (Kuban)
|