...................
...................
KONUKSEVERLİK AĞIZDA MIDIR?

27.07.2003

Kuban Paul Seauhmann
...................
...................

“Şaşırdım doğrusu, Adigelerin Çerkes olduklarını, Adige Özerk Cumhuriyeti'nin ise bir Çerkez Cumhuriyeti olduğunu duyduğumda.” Bir Kürt yazar böyle diyor. Yıllardır, konukseverlik üzerine yazılır çizilir. Evinize gelen insanlar özelde bizim konukseverliğimiz karşısında memnuniyetlerini dile getirirler. Genelde durum nasıldır?

Çağdaş ülkelere baktığınızda, topraklarında konuk olan milliyetlere tam Çerkes evleri gibi konukseverlik sergilerler. Tüm yasaları; konuklarının rahatları, huzurları ve kendi kültürlerini yaşatmalarına yöneliktir. Gelişmemiş çağdışı ülkelerde de konuktan çok esir davranışıyla karşılaşırsınız. Bırakın eğitimi,  kendi dilinizde konuşmanızdan bile içten içe rahatsızlık duyarlar. Bunun örneğini vermemize herhalde gerek yoktur. Hepiniz bir şekilde yaşamışsınızdır. Peki ülke yönetimi bakımından konukseverlilik olası mıdır. Elbette olasıdır. Konuğundan korkmayan her ulus, onun kültürünü koruyacak her türlü kolaylığı sağlar. Peki ülkenin ekonomik gücü bu konuda etken midir? Kesinlikle hayır.

Hem toprak hem nüfus hem ekonomi olarak çok küçük olan Adigey Cumhuriyeti buna çok güzel bir örnektir. Birçok insanın bırakın haritadaki yerini, varlığından bile habersiz oldukları bir cumhuriyette; Türkiye’ye, Ürdün’e, Suriye’ye şapka çıkartacak konukseverlik örneği görülmektedir.

Yazar bir Adigey köyünden söz ederken bakınız ne diyor. “Aynı köylerde sadece Kürtler yaşamıyor. Her biri bir ilçe büyüklüğündeki bu köylerde Ruslar, Çerkesler, Ermeniler, Gürcüler ve Almanlarla birlikte yaşıyorlar. Almanlar 2. Dünya Savaşı'ndan sonra buralarda kalmışlar.” Yazar bu milliyetlerin tümü kendi dilinde eğitim ve diğer haklara sahip olduğunu da belirtiyor ve devam ediyor; “Sokaklarda birlikte oynayan Kürt, Rus ve diğer halklardan çocuklar kendi dillerini birbirlerine de öğretiyorlar. Aynı okullarda okuyor, aynı sokaklarda aynı oyunları oynuyorlar. Her biri bir halklar bahçesi olan köylerde bir de çocukların bahçesi var. Daha içten ve daha hesapsız çocukların kendi aralarındaki ilişkileri.”

Bu çerçeveden baktığınızda bazı ülkelerin kulağı çınlasın diyesimiz geliyor. Küçücük bir ülkede korkunun esamesi okunmazken anlı şanlı devletler sizce bunu neden yapıyor?

Bakınız Adige Özerk Cumhuriyeti Ulusal-Kültürel Kürt Otonomisi Başkanı Xwedêda Ehmed ne diyor; "Yıllardır ülkemizden uzakta bir yaşam sürsek de dil ve kültürümüzü büyük oranda koruduk. Kürtleri kendi kökleri üzerinde daha modern bir biçimde geleceğe taşımak için çaba sarf ediyoruz. Bu konuda köylerde Kürtçe dil eğitimleri başlattık. Öğretmen ve materyal konusunda yaşadığımız sorunlar olsa da çalışmalarımız gelişiyor".

Bu yalnız Kürtlere tanınan bir ayrıcalık mı? Elbette değil, Ermeni Derneği Baskanı Parnak Kukulyan’nın sözlerini size aktaralım. “Ben Adigey'de doğup büyüdüm. Başka yerlere çalışmaya gitmişsem de yine dönüp buraya geldim ve burada yaşıyorum. Yaşamım süresince burada bana bir tek kimsenin bir kez dahi olsun “yabancısın” dediğini duymadım, bir tek soydaşımızın dahi bir Adige insanı tarafından incitildiğine rastlamadım. Dil, kültür ve dinimizi geliştirme çalışmalarımızda hiçbir engelle karşılaşmadım. Hükümet te imkanları ölçüsünde bize yardımcı oldu. Başkan Aslan Carım'dan da çok memnunuz. Kendisine her başvuruşumuzda bizi güleryüzle karşılıyor. Aynı şekilde birlikte yaşadığımız tüm Adige insanlarından da çok memnunuz.”

Elbette bu durumu içine sindiremeyenler de var. Birinci grubun kimlerden oluştuğunu tahmin ediyorsunuzdur, diğer bir grup için biz birşey söylemeyelim Parnak Kukulyan bizim için dile getirsin. “Son zamanlarda merkezi televizyon kanalı NTV (Rus Televizyonu) Adige’ye fazla takıldı ve sıkca Adigey’den söz ediyor. Özellikle Adigelerin Rusları köleleştirdiklerine dikkat çekmek istiyor. Bu doğru bir davranış değil. İşi gücü olmayan insanlara kendilerini geçindirecek iş imkanları yaratmak onları köleleştirmek anlamına gelmez. Cumhuriyetimizdeki barış ortamını hazmedemeyenler ortalığı karıştırabilmek amacıyla yangını körüklüyorlar. Adigeler hiçbir halktan insanın okumasına, çalışmasına engel çıkarmıyorlar, kimseye “toprağımızda yaşıyorsunuz” demiyorlar. Hep birlikte rahat ve huzur içerisinde yaşıyoruz. Kimse rahatımızı bozmaya çalışmasın. Adigey savaş arayanların yaşam yeri değildir. Rus-Kafkas savaşlarından gerekli dersleri çıkarmamış olanlar ilişkilerimizi bozamazlar.” Biz gönülden Kukulyan’ın temennisine katılıyoruz ve sözünün altını bir kez daha çiziyoruz. Adigey savaş arayanların yaşam yeri değildir.

İşte konukseverlik ağızlardan yaşama döküldüğünde, o dudak bükülen küçük ülkeden çok büyük demokrasi dersleri çıkıyor. Elbette anlayana. Nüfusun azlığı, toprakların küçüklüğü, ekonominin yetersizliği çağdaş toplum olmasına engel olmuyor. Ne mutlu Adigey’deki hemşehrilerimize, anlı-şanlı devletlere “bacak kadar boyuyla” çağdaşlık dersi verdiği için.

Konukseverlik, zorlamayla olmuyor demek ki, ne mutlu Adigey yurttaşlarına, Ermenisiyle, Kürdüyle, Almanıyla, Rusuyla ve Gürcüsüyle…
 

SonSöz
Çerkes, biriyle konuşur ya da tartışırken el kol hareketi yapmayandır. (Kuban)