Bir Çerkes kızı günlerce uzak Türk köylerden birine gelin gider.
Asimilasyon uygulamalarının ilk yılları. Köyden gelin çıkarken
Çerkes geleneklerine göre uğurlanır. Annesi bir pşineyi sarıp
sarmalayıp konvoyun sonundaki eşya yüklü at arabasına koyar.
Kızına da derki, “köyümüzden ilk kez bir yabancıya gelin giden
sensin. Eşya arabasına pşine koydum. Eğer sıkıntıya düşersen onu
al ve hiç kimsenin olmadığı yere git ve pşineyle bana wored
söyle. Emin ol ben seni duyacağım”. Yıllar geçer. Genç kız artık
anne olmuş, çoluk çocuğa karışmıştır ama bir türlü Türk
adetlerine ayak uyduramaz ve zaman buldukça gidip annesinin
duyması umuduyla pşine çalar, wored söyler.
Annesi, kızının pşine çalışını duymak için yıllarca bekler. Bir gün genç kadın amansız hastalığa yakalanır ve ölüm
döşeğinde pşinesini ister. Uzun zaman vermezler. 14 yaşlarındaki
oğlu dayanamaz ve getirir annesine pşineyi. Zorlukla doğrulan
kadın pşıneyi alır ve wored söyler:
Annemi göremeden gidiyorum ben
Babamı göremeden gidiyorum ben
Köyümü göremeden gidiyorum ben
Bu
arada günlerce uzaktaki annesi evde maksıma yaparken pşine ile
wored söyleyen bir ses duyar. Kulak kesilir. Evet bu kızının
sesidir. Hemen koşar eşinin yanına. Ata binerler yola düşerler.
Anne günlerce yol almalarına karşın hala kızının sesini
duymaktadır. Köye yaklaştıklarında bir anda kızının sesi de
pşinenin sesi de kesilir. Evden çığlıklar yükselir.
Bu
olayda yaşamını yitiren genç hanım sevgili büyükannemin çok yakın
bir arkadaşıymış. Yıllarca bu melodi ve wored kulaktan kulağa
günümüze geldi.
Şimdilerde aramızdaki “Çerkes” maskeli asimilasyon makinelerine
baktığımda nedense yüzünü hiç görmediğim, pşine çalarak ölüme
giden genç kadın aklıma geliyor.
Çocukken sabahın erken saatlerinde pşine sesiyle uyanmak bilmem
kaç Çerkes'e nasip olmuştur. Annem çok güzel pşine çalardı. Bu
enstrümanın akordeondan en önemli iki farkı vardır. İlki, iki
enstrüman arasındaki ses rengi farklılığı. Nedense akordeon,
pşinenin verdiği etkiyi hiçbir zaman verememiştir.
İkinci önemli farklılık, pşineyi öğrenmek daha zordur. Çünkü
klavyedeki bir tuşa bastığınızda iki ayrı nota çıkar. Bir bakıma
ağız armonikası gibi. O nedenle pşine çalmada en zorlandığınız
etap; körüğün kullanılmasını öğrenme aşamasıdır. Çünkü klavye
tuşu körüğü çektiğinizde bir nota, körüğü kapattığınızda ikinci
bir nota sesi çıkarır. Bu da müziğimizin ana temasını en iyi
uygulanabildiği anlamına gelir.
Hep dikkatimi çekerdi, annem çalarken düğme büyüklüğündeki
klavyelere bastığı gibi; sol tarafta daha az olan ama daha kalın
ses çıkaran tuşları da kullanırdı. O tuşlara daha az
basılırdı. Neden diye sorduğumda annem onlar pşinenin
thamadeleridir derdi. Yıllar sonra öğrendim ki, müzikte bas
sesler melodinin temelini oluşturuyor.
Akordeon ya da pşine çalanlar bilecektir, bas sesleri
kullanmadığınız zaman melodi gerçekten çok zayıf kalıyor. Burada
önemli olan hem klavyenin hem basların hünerli kullanılmasıdır.
Birinden birinin zayıflığı müziğin zayıf olmasına neden olur.
Günümüzde gençlerimizin ve thamadelerimizin ilişkileri ne yazık
ki, pşinede çalan kötü melodiler gibi oluyor. Klavyeler bas
seslere uyum göstermek yerine kendi bildiklerini okumayı
yeğliyorlar.
Pekiyi, bas sesler son zamanlarda ne durumda? O da işin bir
başka acı yanı.
Genç yaşlarda akordeon ya da pşine öğrenenleri samanlıklara
gönderirlerdi. Çünkü yeni öğrenen birinin elinde bu enstrümanlar
bir canavara dönüşmektedir.
Bizim geleneklerimizin ayrılmaz bir parçası olan bu enstrümanlar
aslında Çerkeslerin tam bir aynasıdır. Hüzün dolu bir melodi ya
da wared de bile ezgiyi keskin vuruşlar belirler. Bas sesler az
ama etkin rol üstlenirler.
Melodiyi çalan klavyeler gençlerimizi anlatır.
Baslar ise thamadelerimizi.
Çerkes olmak zor. Çerkes olarak yaşamak çok daha zor.
SonSöz
Çerkes, korkuyu büyük kusur kabul edendir. (Kuban)
|