...................
...................
PŞİNE ve ÖLÜM

12.09.2003

Kuban Paul Seauhmann
...................
...................

Bir Çerkes kızı günlerce uzak Türk köylerden birine gelin gider. Asimilasyon uygulamalarının ilk yılları. Köyden gelin çıkarken Çerkes geleneklerine göre uğurlanır. Annesi bir pşineyi sarıp sarmalayıp konvoyun sonundaki eşya yüklü at arabasına koyar. Kızına da derki, “köyümüzden ilk kez bir yabancıya gelin giden sensin. Eşya arabasına pşine koydum. Eğer sıkıntıya düşersen onu al ve hiç kimsenin olmadığı yere git ve pşineyle bana wored söyle. Emin ol ben seni duyacağım”. Yıllar geçer. Genç kız artık anne olmuş, çoluk çocuğa karışmıştır ama bir türlü Türk adetlerine ayak uyduramaz ve zaman buldukça gidip annesinin duyması umuduyla pşine çalar, wored söyler.

Annesi, kızının pşine çalışını duymak için yıllarca bekler. Bir gün genç kadın amansız hastalığa yakalanır ve ölüm döşeğinde pşinesini ister. Uzun zaman vermezler. 14 yaşlarındaki oğlu dayanamaz ve getirir annesine pşineyi. Zorlukla doğrulan kadın pşıneyi alır ve wored söyler:

Annemi göremeden gidiyorum ben
Babamı göremeden gidiyorum ben
Köyümü göremeden gidiyorum ben

Bu arada günlerce uzaktaki annesi evde maksıma yaparken pşine ile wored söyleyen bir ses duyar. Kulak kesilir. Evet bu kızının sesidir. Hemen koşar eşinin yanına. Ata binerler yola düşerler. Anne günlerce yol almalarına karşın hala kızının sesini duymaktadır. Köye yaklaştıklarında bir anda kızının sesi de pşinenin sesi de kesilir. Evden çığlıklar yükselir.

Bu olayda yaşamını yitiren genç hanım  sevgili büyükannemin çok yakın bir arkadaşıymış. Yıllarca bu melodi ve wored kulaktan kulağa günümüze geldi.

Şimdilerde aramızdaki “Çerkes” maskeli asimilasyon makinelerine baktığımda nedense yüzünü hiç görmediğim, pşine çalarak ölüme giden genç kadın aklıma geliyor.

Çocukken sabahın erken saatlerinde pşine sesiyle uyanmak bilmem kaç Çerkes'e nasip olmuştur. Annem çok güzel pşine çalardı. Bu enstrümanın akordeondan en önemli iki farkı vardır. İlki, iki enstrüman arasındaki ses rengi farklılığı. Nedense akordeon, pşinenin verdiği etkiyi hiçbir zaman verememiştir.

İkinci önemli farklılık, pşineyi öğrenmek daha zordur. Çünkü klavyedeki bir tuşa bastığınızda iki ayrı nota çıkar. Bir bakıma ağız armonikası gibi. O nedenle pşine çalmada en zorlandığınız etap; körüğün kullanılmasını öğrenme aşamasıdır. Çünkü klavye tuşu körüğü çektiğinizde bir nota, körüğü kapattığınızda ikinci bir nota sesi çıkarır. Bu da müziğimizin ana temasını en iyi uygulanabildiği anlamına gelir.

Hep dikkatimi çekerdi, annem çalarken düğme büyüklüğündeki klavyelere bastığı gibi; sol tarafta daha az olan ama daha kalın ses çıkaran tuşları da kullanırdı. O tuşlara daha az basılırdı. Neden diye sorduğumda annem onlar pşinenin thamadeleridir derdi. Yıllar sonra öğrendim ki, müzikte bas sesler melodinin temelini oluşturuyor.

Akordeon ya da pşine çalanlar bilecektir, bas sesleri kullanmadığınız zaman melodi gerçekten çok zayıf kalıyor. Burada önemli olan hem klavyenin hem basların hünerli kullanılmasıdır. Birinden birinin zayıflığı müziğin zayıf olmasına neden olur.

Günümüzde gençlerimizin ve thamadelerimizin ilişkileri ne yazık ki, pşinede çalan kötü melodiler gibi oluyor. Klavyeler bas seslere uyum göstermek yerine kendi bildiklerini okumayı yeğliyorlar.

Pekiyi, bas sesler son zamanlarda ne durumda? O da işin bir başka acı yanı.  

Genç yaşlarda akordeon ya da pşine öğrenenleri samanlıklara gönderirlerdi. Çünkü yeni öğrenen birinin elinde bu enstrümanlar bir canavara dönüşmektedir.

Bizim geleneklerimizin ayrılmaz bir parçası olan bu enstrümanlar aslında Çerkeslerin tam bir aynasıdır. Hüzün dolu bir melodi ya da wared de bile ezgiyi keskin vuruşlar belirler. Bas sesler az ama etkin rol üstlenirler.

Melodiyi çalan klavyeler gençlerimizi anlatır.

Baslar ise thamadelerimizi.

Çerkes olmak zor. Çerkes olarak yaşamak çok daha zor.


SonSöz
Çerkes, korkuyu büyük kusur kabul edendir. (Kuban)