...................
...................
FELDKAMP ve İLKELER

06.10.2007

Kuban Paul Seauhmann
...................
...................
İki haftadır spor basınında kıyamet kopuyor.

Üşenmedim saydım. Tam tamına 48 spor yazarından biri (rakam ile 1 yazar) Feldkamp'ı haklı bulmuş.

Konu nedir diye soruyorsanız; Şark toplumunun Batı düzeyine geleme-mesi.

İki Galatasaraylı futbolcu kamp kurallarına uymadıkları için maç kadrosun-dan çıkarılıyor.

Kim çıkarıyor?

Karl Hainz Feldkamp. Galatasaray Teknik Direktörü.

Elbette kıyamet koptu. Çünkü ertesi gün ezeli rakibi Beşiktaş'la maçları var. Çok ama çok önemli iki futbolcusu kamp prensiplerine uymadıkları için kadro dışı bırakmak yiğitlik ister. Feldkamp yiğitlikten çok yaşamı nasıl algıladığının kararını verdi.

Ertesi gün Galatasaray maçı kazandı.

Kaybetse ne olurdu? Hala Feldkamp hakkında makaleler okur olurdunuz.

Toplumların olaylara bakış açısı, yaşamlarıyla doğru orantılıdır.

Hepimiz bir şekilde kuralları çiğnemişizdir.

Kimimiz kırmızı ışıkta geçmiştir. Bahanemiz hazırdır. Saat gece yarısı olmuş. Caddede kimse yok. Onun için geçtim. Gece yarısı da olsa kırmızı ışıkta durmak gerekmez mi? Gerekmez çünkü bu yaşam biçimine göre anlamsızdır, saçmadır.

Kimimiz devlet dairelerinde tanıdıklarımız varsa işimizi -sırada bekleyenleri önemsemeyerek- yaptırırız. Çünkü tanıdık varken sıra beklemek anlamsıdır, saçmadır.

Kimimiz işe girmek için torpil ararız. Bulduğumuzda da asla kaçırmaz bu torpili anında kullanırız. Bu ''hakkı'' kullanmamak anlamsızdır, saçmadır.

Böyle bir çok örneği yaşamınızın bir alanında yaşamışsınızdır.

Çıkarlarımız, prensipler ve kuralların önüne her zaman geçer. Çünkü toplum için değil, kendimiz için yaşarız. Bizi rahatsız edecek hiçbir şey kural olamaz. O zaman 70 milyon insanın her birine ayrı kural nasıl koyacaksınız? Koyamazsınız.

Eh! Böyle bir yaşamda da Feldkamp'ı anlamanız zordur. Verdiği karar size saçma gelir.

Galatasaray kadrosusun ilk on birinde yer bulamayan genç iki oyuncuya bu ceza gelse sizce ne olurdu?

Biz yanıtını verelim.

Hiçbir şey!

Çünkü, zaten maça çıkamayacaklar, yedekte oturacaklar. Ceza alsalar ne olur, almasalar ne olur?

O zaman kurallar uygulanabilir.

Ancak çıkarınızı etkileyecek bir karar olduğunda işler değişir. Herkes kaleme sarılır ve kuralın neden uygulandığı sorgulanır.

Türkiye'nin en önemli yazarlarından Fatih Altaylı da aynı hataya düştü. Bazı özel oyunculara ''özel'' davranmak gerek, dedi. Örnek olarak da Sergen Yalçın'ı örnek verdi. Ona özel davrandıkları için çok maçı kazandıklarını anlattı. Genel olarak Sergen Yalçın'ın Galatasaray'a ne kazandırdığını ortaya koymadı. Çünkü yaptıkları yapmadıklarından kat kat azdı.

Bu açıdan baktığınızda Türk takımlarının yüz yıldır neden dünya futbolunda bir yere gelemediğini az çok anlarsınız. Dünyaca tanınan tek takım olan Galatasaray'da işte prensiplerini uyguladıkları için bunu başardı. Daha da başarılı olurdu ancak yaşam biçimleri ne yazık ki kökten değişemiyor.

Kurallar insanların huzurlu yaşaması için konulur. Uymadığınızda siz mutlu olursunuz ancak birilerini mutsuz edersiniz.

Mutlu bir toplum isterseniz kurallara uyan insanlar topluluğu yaratmanız gerek.

İşin ekonomik boyutuna hiç girmeyelim. Çünkü altından kalkamayız. Ancak basit bir soruyu kafanızda yorumlarsanız ufkunuz genişler.

Basit soru şu: Neden Türkler Almanya'ya işçi olarak gittiler de, Almanlar buraya neden işçi olarak gelmiyorlar?

Feldkamp'ın cezasından sonra Galatasaray, UEFA'da güçlü rakibini 5-1 gibi farklı bir skorla yenerek üst tura çıktı.

Demek ki, ilkeli olmak takıma yaramış.



SonSöz
Çerkes, insanlara milliyetleri ne olursa olsun değer verendir. (Kuban)