Abhazya Devleti'nin kurucusu Vladislav Ardzınba
vefat etti. Bunun üzerine tüm Adige-Abhazlar büyük ve derin bir üzüntüye
kapıldılar. Bu üzüntü içinde, birileri yine durmadı. Karşısındakini aşağılık
itham ve hakaretlerle susturdular. Yine her ortamda istedikleri gibi at
oynatıyorlar. Bazen daha da ileri gidip tehdit de ediyorlar. Bu denli hadlerini
bilmiyorlar.
Son olay, Abhaz derneğinde Ardzınba'yı anma için yapılan törenle ilgili. Kuran
okutuldu. Niyet iyi olabilir. Amaç salih olabilir. Buraya kadar sorun yok. Ancak
bu toplumun önde gelen isimlerinden Handan hanımın bir eleştirisi bu dinci
yobazları anında atağa geçirdi. Ne diyor Handan hanım, dernekler her inanç ve
inançsızdan insanın geldiği toplandığı bir yer. Yani dini ritüeller için uygun
değil. Kıyamet koptu.
Bu ne ilk ne de son olacak bir olay. Derneklere her türlü insan geliyor.
İnançlısı, inançsızı. Bu durumda saygı bekleyen bu softalar, başkalarına saygı
konusu geldiğinde anında dişlerini gösteriyorlar. Bu yalnız Türkiye diasporasına
has bir şey sanmayın. Amerika'daki dinci de aynı. Çünkü kafaları aynı: ''Ben
istediğimi söyler, yaparım. Sen istediğini söyleyemez, yapamazsın.''
İşin en kötü yanı, insanların çoğu korkularından bu yobazlara bir şey diyemiyor.
Diyen tek başına bunların hedefi oluyor. Yıllarca başıma geldiği için bana
şaşırtıcı gelmiyor. Hadi kendimi dışarıda tutayım. Handan hanımı bu yobazlara
karşı savunan kimse çıkmadı, çıkamazda. Çünkü hepsi sindirildi. Korkutuldu.
Şimdi bu meczuba bir şey dersem olmadık hakaret ve iftirayla uğraşır dururum,
korkusu hakim.
Bunlarla uğraşmak zordur. Çünkü hemen belgeleri (!) ortalığa saçarlar. Yalan
söylediği binlerce kez ortaya çıkan birinin belgeleri (!) önemli mi? Önemli.
Çünkü çoğu insan bunları belge sanıyor. Dolayısıyla herkesin gözünde bir anda
çamura bulanmış oluyor. İstediğin kadar altın ol. İnsanlar sadece çamuru
görüyor.
Pekiyi, bu duruma nasıl gelindi.
Önce, insanların iyi niyeti suiistimal edildi. Nasıl mı? Adam çıktı dedi ki,
derneğe mescit yapın. İlk etapta son derece masum bir istek. İşte bu masum
görünümlü istek zamanla dayatmalara kadar işi getirdi. Giyim kuşamdan, yeme
içmeye, kız-erkek ilişkisinden akraba ilişkisine kadar her alanda inanılmaz bir
baskı oluşturuldu. 30 yıl önce köyümde kızlı erkekli düğünler yapılırken, şimdi
kara çarşaflar içinde perdeler arkasında duran kızlar, bağlama eşliğinde Ankara
Zeybeği oynayan delikanlılar türedi. Çünkü zamanında bu softalara kimse çıkıp
''haddini bil'' demedi. Yavaşa yavaş, hissettirmeden toplumu kökten
değiştirdiler.
Handan hanımı bu dinci yobazlara karşı kimse kollamadı. Gereksinimi var mı?
Kişisel olarak yok. Çünkü bunların topu bir araya gelse tırnağı kadar olamazlar.
Ancak, herkes Handan hanım kadar dirayetli değil.
Bu yobazlarla mücadelenin zorluğu ortada. Çünkü ne ahlaki sınırları var ne
insani. Acımasızlar.
Bunları yazdığım için yine bir sürü belge (!) çıkacak ortalığa. Yine üstümü
başımı çamur yapacaklar ama olsun, Handan hanım için değer.
Kralım Pşımaf diyor ki: Arkadaşlarımdan biri kopya çekti.
Sınavdan sonra yanına gittim, eğer öğretmenimize kendin söylemezsen ben
söyleyeceğim dedim...
SonSöz: Çerkes, değerlerine hoyratça
saldıranlara ''haddini bil'' diyendir. (Kuban)
|