...................
...................
FEDAKARLIK

11.02.2006

ELBEG Murat Duman
...................
...................

İnsanoğlu’nun doğasında vardır; sahip olduğu varlıkların ve değerlerin kıymetini kaybettikten sonra anlar. Sağlığı bozulunca vücudu kıymetlidir veya bir büyüğünü kaybettiğinde onun kendisi için ne kadar değerli ve önemli olduğunu anlar. Elbette elindeki değerlerin kendisi için ne derece önemi olduğunun hep farkındadır, ancak bu konuda yani elindekileri kaybetmemek konusunda ne yazıktır ki gereken önemi göstermez. Bu konuda hep bir bahanesi vardır.



Kültürel değerlerde, belki de (ve hatta bence kesinlikle) sahip olduğu en önemli hazinedir bir insan için. Dil bir insan için konuşma ve anlaşma aracı ise, kültür’de toplumlar için anlaşma, konuşma aracıdır. Toplum kültürü ile kendini ifade eder, varlığını korumaya çalışır.

Kültür’ün önemi saymakla bitmez, burada da bunu anlatacak değilim zaten. Anlatmak istediğim kültürümüzle ne kadar ilgili olduğumuz, ona ne kadar değer verdiğimiz.



Hep söyleriz, dernekler ve vakıflarda görev alanlar hep gönüllülük esasına göre çalışırlar diye. Yani kimse bu işlerden para kazanmaz. Herkes hayatında bir şeylerden fedakârlık yapıp, derneklerde ki veya vakıflarda ki faaliyetlere katılır. Acaba gerçekten bu böyle midir? Yani faaliyete katılan herkes bir şeylerden fedakârlık mı eder? Yoksa boş zamanlarında mı bu tür faaliyetlere katılır? İsterseniz önce fedakârlık nedir? İle bu soruların cevaplarını irdeleyelim.

Fedakârlık (Özveri): Bir amaç ve gerçekleştirilmesi istenen bir şey uğruna menfaatlerinden vazgeçme, her türlü tehlikeyi, zorluğu, yorgunluğu göze alma… olarak tanımlanıyor sözlüklerde.

Yani fedakâr demek, bir amacı gerçekleştirirken, işinden, zamanından vs. birçok şeyden vazgeçmek demek. Şimdi kendimize şu soruyu sormalıyız. Biz gerçekten fedakâr mıyız?



İnsanın hayatta önceliği neyse onun için fedakarlık gösterir. Yani, eğer önceliği işi ise, hayatını işine göre düzenler ya da sağlığı ise öncelikli olan buna göre düzenleyecektir hayatını.

Elbette fedakarlık demek hayatın gerekliliğini sağlayacak unsurların birine öncelik tanıyıp diğerini unutmak demek değildir. Ancak eğer isterse bir insan her şey için zaman bulabilir.



Üniversite yıllarımda derneğe insanları çekmek için sürekli yeni bir şeyler yapmaya çalışırdık. Ancak ne yaptıksak ta bir türlü sayıyı artıramadık. Kimi zamanının olmadığını, kimi derslerini bahane ederek gelemeyeceklerini söylüyorlardı.

Derslerini bahane eden bir arkadaşıma günde kaç saat ders çalıştığını sorduğumda verecek cevap bulamayınca beni terslediğini hep gülerek ama içim buruk hatırlarım.

Eee, önceliği kültür, dernek olmayınca insanın ister istemez bahanesi de çok oluyor.



Bu ve buna benzer örnekleri çoğaltmak mümkün. Şimdi yukarıdaki soruyu bir kez daha tekrarlamak istiyorum. Gerçekten Fedakâr mıyız?

Bizim 140 yıldır diasporadaki sorunumuz belli. Biz fedakâr değiliz. Elbette içimizden fedakârlar çıkmıştır. Bu toplum ve bu kültür için gereken fedakârlığı gösteren insanlarımız vardır. Ama bunların sayısı ne kadardır ki.

Birçoğumuz boş zamanlarımızda dernek faaliyetlerine katılıyoruz. Boş zamanlarda faaliyetlere katılmakla, fedakârlığı ayırmak gerekli. Fedakâr olmadıkça, mehter yürüyüşü yapmaya devam ederiz.

Herkesin kendini sorgulaması gerekli…