Elimde bir kitap
var; “Sivil Toplumdan Proje Öyküleri”. Geçtiğimiz haftalarda
katıldığım Sivil Toplum Geliştirme Merkezi (STGM) tarafından
verilen Proje Döngüsü Yönetimi eğitiminde dağıtmışlardı bu kitabı.
Türkiye ve dünyada
ki sivil toplum kuruluşlarının uyguladıkları projelerde
karşılaştıkları iyi örnekleri ve hataları içeren bir kitap.
Bu eğitime
katılmadan ve bu kitabı incelemeden önce diğer STK ların bizim
yaşadığımız sorunları yaşamadığını düşünürdüm. Kitabı
incelediğimde gördüm ki Kafkas Dernekleri, Kafkas insanı olarak
diğer STK’lardan ve oralarda çalışan insanlardan hiçte farklı
değiliz. Hatta içlerinden bizden kötü olanlarda var. İçinde
yaşadığımız toplumun temel sorunu olan ilgisizlik sadece bize
mahsus bir şey değil.
Kitap da birçok
proje ve bu projeler sonucunda alınan dersler yer alıyor.
Bunlardan bir tanesi var ki bize oldukça yakın adeta bizi
anlatıyor.
“Engelsiz dünyaya
açılan gökkuşağı renklerinde bir kamp: “Alternatif Kamp” ” adını
taşıyan engellilere yönelik bu projenin “Alınan Dersler” bölümünde
yazılanlara bakarsak bana hak vereceksiniz.
“Sorunlarımızın
oluştuğu bu olgular toplumumuza egemen olan alt kültürle yoğrulmuş
dokularımızdan kaynaklanıyor olabilir. Zamanı kötü kullanıyoruz.
İş üretmeye değil zamanı tüketmeye önem veriyoruz. Sonuç ve çözüm
üretmeye dönük bilgi alışverişleri yerine dedikodu yaparak pozitif
enerjiyi tereddütlü ve güvensiz bir ortama çeviriyoruz. Hedefe
giden yoldan vizyon ve inanç eksikliği nedeniyle çabuk
vazgeçiyoruz. Yazılı sözleşmeler ve standartlar yerine sözlü
olarak vaatlerde bulunuyor ve kendi çıkarlarımızı bahane ederek
sözlerimizde durmuyoruz. Yola çıktığımız kişileri yarı yolda
bırakıyoruz. Sosyal bilinç, kurumsal yurttaşlık ve toplumsal
sorumluluk bireysel vicdan rahatlatmalar, yardım duyguları ve boş
zaman hobileri ile yer değiştirmiş olduğundan başkaları için bir
şey yaptığımızda bile “karşılık” bekliyoruz. Kişisel pohpohlama
yeterli değilse kısa sürede eski bireysel çıkar dünyamıza geri
dönüyoruz…”
Kalpağımızı
önümüze koyup biraz düşünelim isterseniz.
“Sosyal
bilinç, kurumsal yurttaşlık ve toplumsal sorumluluk bireysel
vicdan rahatlatmalar, yardım duyguları ve boş zaman hobileri ile
yer değiştirmiş olduğundan…”
sanırım bizim sorunumuzun temeli bu cümlede gizli. İçinde
yaşadığımız toplumun fertleri gibi bizlerde STK ları boş
zamanlarımızı değerlendireceğimiz, vicdanımızı rahatlattığımız
kurumlar olarak görüyoruz. Yeterince önemsemediğimiz,
özümsemediğimiz için de yapılan çalışmaların bir çoğu sonuca
ulaşmadan yitip gitmekte.
STK lar denince
ilk akla gelen “Gönüllülük” kavramı da gittikçe anlamını
yitirmekte.
Yine aynı kitaptan
bir alıntıyla devam edelim isterseniz.
“Gönüllülük
ülkemiz gençliği ve aslında geneli için bilinmeyen bir olgu. Kısa
bir an için bir kişiye “yardım” etmek seviyelerinde algıladığı
için olsa gerek Camp projemizde yabancı gönüllülerin hangi ülkeden
gelirlerse gelsinler tümünden eksiksiz ve tam bir performans
alırken ülkemizden gelen katılımcılardan pek de kıyaslanmayacak
kadar az performans almak bizi hep üzdü, üzüyor. Kaytaran,
disiplinsizlik örgütleyen, kuralları çiğnemeyi bireysel özgürlüğü
zanneden, az çalışan, çabuk yorulan ve sıkılan bir gönülsüz
gönüllü profili… Daha uzun süreler bütün STKlar ve sosyal
projeler için sorun olmaya devam edecek gibi…”
Yıllarca yere göğe
sığdıramadığımız kültürümüzün yok olduğundan yakınır dururuz.
Ancak iş bu yok oluşu durdurmaya geldiğinde her nedense hiç
sesimiz çıkmaz. Daha doğrusu ağzımız çok çalışır da elimiz ve
beynimiz yerinde sayar.
Derneklerde bir
şeyler yapılmıyor deriz, ama biz bir şey yapmayız.
Dilimizi
unutuyoruz deriz, ama ne öğreniriz ne de öğretiriz.
Kültürümüz için
herkesten fazla gönüllüyüzdür ancak gönüllü olmak için gönülsüz
davranırız.
Her şeyi, tüm
yaşananları bir kenara bırakarak “Kefken Anıt Mezarlık Projesi”ne
bir bakalım isterseniz.
İşte size Kafkas
Kültürü’nün geldiği son nokta. İçler acısı bir manzara. Değil
Kafkas kültürüne hiçbir kültüre yakışmayan bir manzara. 142 yıllık
bir utanç tablosu bu bence. Çerkes gönüllülüğünün geldiği nokta.
Bizler
atalarımızın bizlere bıraktığı bir çok değerimize gereği gibi
sahip çıkmadık, çıkamadık. Bu kültüre layık olamadık.
Gelin Kefken ilk
adım olsun. Kefken gönülsüz yüreklerimize aydınlık olsun.
Kefken
gönüllülüğümüzün başlangıcı olsun…
|