Gömleğin ilk
düğmesini yanlış iliklersen, diğerleri de yanlış olur derler,
işini baştan sağlam ve doğru yapmayanlar için. Elbette anlayana…
Geçtiğimiz gün İnegöl-Kestanalan köyünde karardı bir hayat. Onca
toplantı, onca karar alındı öncesinde silahsızlananım diye. Ama
olmadı. Olamadı. Düşüncesiz beyinler; düşünene, üretene,
üretmek isteyene yine engel oldu. Bir film yine mutsuz sonla
bitti…
Bu ilk miydi? Hayır!
Son olacak mı? Maalesef o da hayır.
Peki suçlu, katil kim?
Silahı ateşleyen genç mi, ailesi mi yoksa içinde yaşadığı toplum
mu?
Silahı ateşleyen elbette cezasını çekecek ama ya diğerleri? Diğer
suçlular? Onların cezalarını kim verecek?
Ateş düştüğü yeri yakıyor. Bu da unutulacak. Kendini bilmezin biri
yine sözüm ona deşarj olmak ya da gelenek (!) diyerek silaha
sarılacak. Yine belki de genç bir vücut yere düşecek. Yine
çığlıklar, yine feryat figan. Sonra kalabalık dağılacak. Ve bu
film hep tekrar edecek.
Çözüm nedir? Tüm silahları saklamak, imha etmek mi?
Kalem mi iyi yazar yoksa onu tutan el mi? Silah mı adam öldürür
yoksa onu tutan el mi?
Ben de Çerkes’im. Ailem, annem, babam Çerkes. Ama ben hiç silah
sıkmadım askere kadar. Askerde de zorunlu olarak ateş ettim. Hiç
zevk almadım. Neden, benim ruhumda yok muydu savaşçı o ruh?
Ben Çerkes’im. Suçluyum. Silahla değil, onu kullananlarla
savaşmadığım için.
Ben suçluyum, silah sıkanın düğününe katıldığım için.
Ben suçluyum, oğluma oynasın diye silah aldığım için.
Sağlıklı her insan anne-baba olabilir. Dünyaya yeni bir beden
getirebilir. Hatta kimileri marifetmiş gibi beşer, onar çocuk
yapar. Mevla'm rızkını verir der. Yani saldım çayıra Mevla'm
kayıra…
Doğurmanın değil, doyurmanın önemli olduğu bir çağ içinde
yaşadığımız. Çağ, olması gerektiği gibi ilerliyor, ancak insanlar
için bunu söylemek oldukça güç.
Çerkeslerde çocuğu aile değil toplum yetiştirir. Ancak dikkatli
bakarsanız bu toplum gömleğinin düğmesini yanlış iliklemiş.
Hala göremiyorum diyen varda Kestanealan köyüne baksın. |