|
|
................... |
|
................... |
BAYRAMLIK AŞKLAR |
13.10.2007 |
|
ELBEG Murat Duman |
................... |
................... |
Ben büyüdükçe dünya
küçülüyor sanki. Etrafımdaki insanlar bir bir çekip gidiyorlar
sonsuzluğa doğru. Yakında bir başıma kalmaktan korkuyorum,
bayramlık aşklar gibi.
Elimdeki tahta dibeğin demir tokmağıyla bilmem kaç zamandır
dövüyordum şu zeyreği. Aslında önceden çok fazla beceremezdim bu
dövme işini. Bazen dalar, hırçınlaşır, tokmağın ayarını kaçırır,
dibeğin kenarlarından dışarıya saçıverirdim zeyreği. “Öyle
hırpalamayacaksın, yavaş yavaş kıvamında döveceksin derdi yengem;
dayımın hanımı. Sonradan sonraya bu işi de becermiştim evvel
Allah. Ancak yinede bu bayram sabahı bu işin bana verilmesi pek
sevindirmemişti beni. Ama evdeki telaştan kimseye de
yapamayacağımı söyleyememiştim.
Çok uzun ve zahmetli bir işti şu zeyreği yemek. Öyle hemen
kolaycacık gelmiyordu sofraya. Bilmem kaç zaman büyüyecekti
tarlada. Sonra tek tek el ile deste deste toplanacak, evin
damlarına kurutulmak için serilecekti. Kuruyunca teker teker
çırpılacaktı desteler. Tohumlar dökülsün diye. Sonra orta ateşteki
bir ocakta sacın üzerinde yavaş yavaş, yakmadan kavrulacaktı. Bunu
da öyle herkes yapamazdı. Kimi ya erken alır, çiğ bırakır, kimi
ise fazla kavurur, yakardı. Sonra da işte benim yaptığım gibi
dibekte lapa olana kadar bir güzel dövüverirsin. Sonra bir miktar
erimiş yağın içinde bal ile karıştırılarak eritilir, afiyetle
yenirdi. O kadar çok severdik ki çocukken, hala da öyle ya…
Çocukluğumun çoğunu, özellikle yaz tatillerimi, dayılarımın
yanında geçirdiğim için Lak kültürüne alışıktım. Bir başka güzeldi
o yıllar. Küçüktüm. Kalabalıktı, herkes vardı. Ben büyüdükçe çoğu
yok oldu. Anılarımda kalan bunlar…
Bana verilen görevi bitirmiş, tam kıvamına getirmiştim zeyreği.
Sofrada yavaş yavaş hazırdı zaten. Bir güzel doyurmam lazım
karnımı, zira bugün çok ev gezeceğim.
Sofra kurulduğu hızla kaldırılmıştı. Gerçi evin misafir bölümü
ayrıydı, biz genelde başka tarafta yerdik yemeklerimizi ama yine
de bugün bayram, sofrada fazla oyalanmamak lazım diye geldiği gibi
götürmüşlerdi.
Dayımların evi, köyün ucunda, hafif yüksekçe bir tepenin de
yamacında olduğu için ister istemez tüm köyü görmek mümkündü.
Köylüler bir bir kapı önüne çıkmaya başlamıştı bile. Kimi hemen
cigarasına sarılmış, kimi torununu ile şakalaşmakta… Gençler gizli
gizli içiyor sigaralarını. Ama ben bulunduğum yerden
görebiliyorum.
Gençler birazdan grup oluşturacaklar. Açık havada dev kadrolu bir
tiyatro oyunu seyreder gibiyim. Muhteşem bir seremoni. Her bayram
olduğu gibi gençler ayrı, çocuklar ayrı grup oluştururlar, kapı
kapı dolaşarak tüm köy ile bayramlaşırlardı. Böylece hem köylüye
ayrı ayrı zahmet verilmez, hem de daha eğlenceli bir zaman
geçirilirdi. Büyükler bir birlerine daha sonra giderlerdi.
Artık boş bir sahneye bakıyorum çoğu zaman. Kalabalık ailem,
çekirdek oluyor. Tüm bu zamanlar geri gelmez biliyorum, ama
yeniden yaşanılmaz mı. Oyuncular farklı olur belki ama, bu oyun
yine çok satmaz mı.
Hepinize mutlu bayramlar… |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|