Bildiğiniz gibi
bu hafta, Adigece konusunda neler yapılması gerektiği, neler
yapılabildiği konusunu sürdürme planımız vardı. Ancak AP Çerkes
Günü, gelip gündeme oturdu. Sanal ortamda duyurular, destek
iletileri, düzenleyicilerin programın kültür içerikli olduğunu
söylemelerine karşın, farklı beklenti içinde olanların
söyledikleri.
Bu haftaki yazımı izninizle, bu güne ilişkin bir destek iletisi ve
bu iletiye verdiğimiz yanıta ayırdım.
22 Şubat 2006 Marje’den
“Sevgili Kardeşlerim...
Sevgili ağabeyimiz Çetin Öner, "Çerkeslik, insanlıktır!" demişti,
Cumhuriyet Gazetesi'ni yanıtlayan basın açıklamasında...
Bizce de, aynen öyledir...
Bir Çerkes olabilsek, yetecek.... bize de, Dünya'ya da!..
"Keşke"leri sevmem ama... ah bir Çerkes olabilsek!
"Çıkıntı"lar her daim oldu... olacak!
Bizler işimize bakalım...
Bağımsız Demokratik Özgür Kafkasya Mücadelesi'ne bir tuğla
kırıntısı bırakanı... gözlerinden... yüreğinden öpüyorum...
Sağ olun... var olun... bir eksik olmayın her daim, bin fazla
olun!
Çerkes Günü'nü, Avrupa Çalışma Grubu'nu ve emeği geçen tüm
kardeşlerimizi kutluyorum!
Narçiçeği Kardeşlik ve Dostlukla...
E. AÇIYBA”
Sevgili Acıyba va AP'deki Çerkes Günü ile Bağımsız Demokratik
Kafkasya’ya bir adım daha atmayı düşünenlere...
Değerli arkadaşlar, kimileriniz Bağımsız Birleşik Kafkasya'yı,
kimileriniz de Bağımsız Demokratik Kafkasya’yı kurma çabası içinde
olduğunu dile getirebilir. Bunu gerekliliğine inanabilir,
gerçekleşebileceğini de düşleyebilir.
Ancak, Çerkeslik insanlık ise eğer ve de demokrat, bağımsız bir
Kafkasya kurmayı amaçladığınızı söylüyorsanız; önce kendinizin,
örgütünüzün demokrat olması gerekmez mi? Bunun da ilk koşulu
sizlerden dilekte bulunmamış anavatan kesimi adına konuşmamak
değil mi? Hele anavatan kesiminin, en azıdan
-kesin bildiğim için söylüyorum- Adige grubunun amaçlamadığı
“bağımsızlığı” terennüm etmemek değil mi?
Kurumsallaşmanın, demokrat olmanın, insan olmanın en önemli
niteliklerinden biri olsa gerek danışmak. Bir Adige atasözü
“Danışacak kimse bulamazsan eğer, kalpağını önüne oturt ona danış”
der. Ancak “Çerkes Günü’ne ilişkin sanal ortama sunulan
yazılardan, Çerkeslerin anavatan kesimine, henüz danışılmadığı,
yönetimlerin henüz olurunun alınmadığı anlaşılmaktadır... Diğer
diaspora ülkeleri derneklerinin desteğinin alınıp alınmadığı da
meçhulümüzdür. Bunlara karşın, Çerkes Günü düzenleyicileri ile
görüş ayrılığı içinde olan “kişisel egoları ile Çerkes toplumunun
işbirliği gayretlerini baltalayan ve toplumumuza yanlış bilgiler
aktaran kişiler…”in, “dar görüşlülerin”, “saçma düşüncede
olanların”, “çıkıntıların” varlığı artık kimsenin meçhulü
değildir.
Bu durumda, diasporanın en kitlesel örgütü olan Kaf-Fed ile
desteklediği Avrupa Çalışma Grubu’nun, kendileri ile görüş
ayrılığı içinde olan kişi ve grupları, “şudur, budur”, diye
karalama kolaycılığını bırakıp, AP’deki Çerkes Günü etkinliklerine
anavatan kesiminin katılıp katılmayacaklarını, katılmayacaklarını
deklere eden dernek ve kişilerin katılmama nedenlerini, program
kültürel olmakla birlikte Çerkes Gününü, ”Bağımsız Demokratik
Özgür Kafkasya Mücadelesi'ne bir tuğla kırıntısı bırakmak” olarak
algılayıp algılamadıklarını, açıklamaları gerekmektedir.
Anavatandaki yönetimler katılmıyor, ancak tüm diaspora ülkeleri
katılıyorsa “AP Çerkes Diasporası Günü” olarak adlandırılmalı,
ancak diğer diaspora ülkelerinden de katılmayanlar varsa katılan
örgütlerin adları sayılmalıdır.
Çerkesler arasındaki görüş ayrılıkları da kimseleri
şaşırtmamalıdır. Diğer halkların bireylerinde, bireylerin kurduğu
örgütlerde görüş ayrılıkları olduğu, hep olageldiği gibi bizler
arasında da görüş ayrılığı gayet doğaldır.
Doğal olmayan, kavram karışıklığıdır. Tüm Çerkeslerin her konuda
anlaşması gerektiği gibi bir beklentiye girmektir. Yaşadıkları
ülkelerde, ulusal anlamda sadece “Yok Olmak” özgürlüğü olan
diaspora Çerkeslerinin; var olmak için dönüş yapabileceği
anavatanı, bugünlere kadar koruyan kardeşlerini hiçe sayan,
sorumsuz söylemler geliştirmek, yazılar yazmaktır… gibi… gibi…
Bize göre bilinçli, sorumlu diasporik Çerkes anavatanın,
kendisinden istediğini yapandır. Anavatanına saygı duyan,
anavatanını sevendir. Sevgi de sanıldığı gibi soyut bir kavram
değildir, ölçülebilir bir büyüklüktür. Sevginin büyüklüğü, sevilen
için bulunulabilen fedakarlıktır.
Diasporik Çerkeslerden beklentimiz de; anavatan bekçilerine zarar
verebilecek şeyler söylememe, yazılar yazmama, eylemlerde
bulunmama fedakarlığını gösterebilecek kadar anavatanlarını,
anavatan bekçilerini sevmeleridir.
|