Anavatanın
kesiminin, politik söylem ve en azından kurumların politik söylemi
bazında, Türkiye ile Avrupa ülkelerindeki Türkiye kökenliler
dışında pek sorunumuz olmadığını bilmem biliyor muydunuz? Örneğin
Ürdün, Suriye ya da İsrail’deki kurumlarımızdan hiç biri, tüm
Kuzey Kafkasya’nın birleştirilmesi gerekliliği gibi bir talebi
dile getirmemiştir.
Çerkes sözcüğünü tüm kuzey Kafkasyalılar olarak tanımlamamıştır.
Bu terimin en kapsamlı hali ile Adige ve Abazaları tanımladığının
bilincindedirler. Bu konuda anavatandaki sadece Adige, Abaza
halkları ile değil diğer kardeş halklarla da görüş birliği vardır.
Dolayısı ile DÇB kurulurken mücadele, Çerkes sözcüğü sadece
Adigeleri tanımlar diyenlerle, Çerkes, Adige ve Abazaları kapsar
görüşünde olanlar arasında geçmiş, Türkiye ve Almanya’daki Çerkes
Kültür Merkezi’nin bulunduğu ikinci grubun tezini kabul
ettirebilmesi ile DÇB 1991 yılında bir Adige-Abaza derneği olarak
kurulmuştur.
Kuzey Kafkasya’nın diğer kardeş halkları da kendilerini bu tanımın
içinde görmedikleri için bu güne kadar DÇB üyeliği konusunda bir
talepte bulunmamışlardır. DÇB’nin de tüm Kuzey Kafkasya
halkalarının üyeliğini sağlamak gibi bir çalışması yoktur. Elbette
ki neden kimilerinin dile getirdiği gibi, Adige-Abaza halklarının
diğer kardeş halkları, diğer halkaların da Adige-Abazaları
sevmemeleri, düşman saymaları değil, Kuzey-Batı Kafkas halklarının
köken birliğidir. Öyle ki, Kuzey Kafkasya halkları dil
gruplamasında da, dilleri Adige-Abhaz dil grubunu oluşturur.
DÇB’nin bu şekilde örgütlenmesinin çok önemli bir başka nedeni
sorunlardaki öncelik farklılığıdır. Bilindiği gibi, anavatanda da
azınlıkta olanlar Adige-Abaza halklarıdır. Bu halkların, anavatan
kesiminin önceliği, diasporanın dönüşünü sağlamak, diaspora
kesiminin önceliği de mümkün olan en kısa sürede en çok sayıda
insanın anavatan sağlıklı dönüşünü sağlamaktır. Dönüş, diğer
halkların önceliği değildir. Diaspora kesimi dönüşü gündemine
alırsa anavatan kesimi çok uzun olmayan bir sürede bunu
sağlayabilecektir. Bu süreçte, diasporanın ekonomik katkısı da
zorunlu değildir. Adige-Abaza halkları için ise diaspora
kesiminin dönüşe ekonomik katkısı zorunludur.
Takdir edersiniz ki, örgütlenmede en sağlıklı, en sonuç alıcı
birliktelikler, öncelikleri, amaçları, bakış açıları aynı olan
kişiler, gruplar arasında kurulan birlikteliklerdir. Dolayısı ile
diasporada da süreç içerisinde taşların yerli yerine oturması,
gerçekte zaten Adige-Abaza derneklerinin örgütü olan Kafkas
Dernekleri Federasyonu’nun kendi adını alması beklenir.
Bu yaklaşımın ayrılıkçılık olduğu, mikro milliyetçilik olduğu
görüşünde olanların, birliği çok sık terennüm edenlerin de,
birlikten yana olmadığını görmezden gelmelerine ya da hiç dile
getirmemelerine ne demeli peki? Eğer birliğe gerçekten inanılıyor
idiyse, hazır Şamil Vakfı kurulmuşken diğer vakıflar neden
kurulur? Federasyon çevresi kendi vakfını kurma aşamasında daha
önce kurulmuş olan Alan Vakfı’ndan “Bizler hep kardeşiz, ayrı
vakfa gerek yok, gelin birlikte olalım” çağrısını neden almaz?
Eğer bu çağrı alınmışsa ayrı bir vakıf kurmakta neden ısrar edilip
kurulur? İşin en tuhaf yönü de bu ayrışmaların tarihi çok
öncelere gittiği halde Çeçenlerle ilişkilendirilmesi... Aslında
vakıflar bazında kurumlaşma gerçekçi olmuştur. Kurucuların dünya
görüşü, ulusal konuya yaklaşımları, soruna getirilen çözüm
önerileri farklı olduğu için ayrı, ayrı örgütler kurulmuştur.
Gelelim anavatan kesiminin birlikteliğine.
Kuzey Kafkasya Birliği dendikçe hep “nasıl bir birlikteliğin
amaçlandığını” ve bunu hangi güç, hangi mekanizma ile kurmayı
düşündüklerini merak ederim. Birlik, Rusya Federasyonu toprak
bütünlüğü içerisinde düşünülüyorsa eğer bu birlikteliğin zaten var
olduğunu söyleyebiliriz. Cumhuriyetler, kendi aralarında ikili
anlaşmalar imzalamıştır. Araştırma enstitüleri, üniversiteler
ortak konferanslar düzenlemektedir, halk dansları grupları
karşılıklı olarak cumhuriyetlerde gösteriler yapmaktadır. Ayrıca
her yıl tüm cumhuriyet ve bölgelerin katıldığı ortak kültürel
etkinlikler gerçekleştirilmektedir. Bunların sonuncusu iki ay
kadar önce Krasnodar’da gerçekleştirilmiştir. Bir ay kadar önce Adige-Abaza
tiyatro grupları Maykop’ta seyirci karşısına çıkmış Aralık ayının
yirmi ikisinde düzenlenen yeni yıl konserine Kabardey-Balkar’ın
ünlü ses sanatçısı Tut Zawır ile Krasnodar Kazak Korosu’nun çok
ünlü sanat yönetmeni Zaharçenko’de katılmışlardır.
Birlikten, Rusya Federasyonu içerisinde ayrı bir yönetim birimi
amaçlanıyorsa, parlamentolarımızdaki hangi çoğunlukla bu kararın
aldırabileceğinin de düşünülmüş olası gerekir diye düşünüyorum.
Birlikten, Rusya Federasyonu’ndan bağımsız bir birliktelik
amaçlanıyorsa, bunun Rusya Federasyonu’nda yaşayan halklara,
cumhuriyetlerimiz insanlarına sorulması gerekmez mi? Hangi
çoğunluk ve hangi güçle Rusya Federasyonu’ndan bağımsızlığın
kazanılabileceği düşünülmektedir? Cumhuriyetlerimizde yaşayan
diğer halkların tutumunun ne olabileceği göz önüne alınmış mıdır?
Böyle bir amaç ne kadar gerçekçidir?
Sonuç olarak, diasporanın Kuzey Kafkasya Birliği söylemi; tüm
derneklerdeki üye sayısı iki bini bulmayan, derneklerinin
giderlerini zor karşılayan, kendileri birlik kuramamış diaspora
kesiminin, bu güne kadar anavatanın bekçiliğini yapmış
kardeşlerine rağmen, birlik oluşturabilecekleri düşüdür, diyemez
miyiz? Düşse kime ne, diyebilecekler de çıkacaktır. Evet
birilerine zarar vermiyorsa elbet isteyen istediği düşü görebilir.
Ancak bu düş ve düşün sürekli dillendirilmesi, vatandaşlık
yasasını değiştiriyorsa, oturma izninin alımını zorlaştırıyorsa,
vize kolaylığını kaldırıyorsa bütün bunlardan da kendileri değil
de halkıyla birlikte olmanın, çocuklarına anadilini öğretmenin,
radyosunu dinlemenin, televizyonunu izlemenin mutlu düşünü
görenler zarar görüyorsa, dilimizin korunmasını geliştirilmesini
zorlaştırıyorsa, en önemlisi her ülkede olduğu gibi Rusya’da da
var olan nasyonalistlere malzeme oluyorsa…
Yine de isteyen istediği düşü görebilir denebilir mi? Denirse bu
kardeş sevgisi ile, vatan sevgisi ile, insan sevgisi ile bağdaşır
mı?
Ne dersiniz? |