15 Aralık 2005
akşamı biraz erken uymuştum. Türkiye saati ile 01:30'da uyandım.
Sitemizde yayımlanacak köşe yazımı yetiştirmem gerekiyordu. Ancak
alışkanlık, bilgisayarı açar açmaz ilk yaptığım şey sitemizde
gezinmek. Gönderilen yeni yazılar… Forumdaki tartışmalar…
Çalışmaya başlamazdan önce mutlaka, adresime gelen ileti olup
olmadığını da kontrol ederim.
Ve Çerkes Platformu'na geçilmiş bir ileti. Kafkas Dernekleri
Federasyonu’nun İzzet Aydemir ağabeyimizi kaybettiğimizi haber
veren baş sağlığı iletisi…
İzzet Aydemir’in bizler için anlamını anlatabilmek o kadar güç ki…
İzzet Aydemir ve Kafkasya Kültürel Dergi.
Kiril Adige alfabesini bana sunduğunda Adana Erkek Lisesi ikinci
sınıftaydım. Tek sayfalık, dergi ile birlikte verilen bu alfabenin
yardımı ile anadilimde ilk şiiri okuyabilmenin mutluluğunu
yaşadım. Onları açtığı yolda, daha sonra başka bir çok mutluluğu…
Çüşha İzzet Aydemir öğretmenimizdi, çalışma arkadaşımızdı,
ağabeyimizdi, dostumuzdu, yüreğimizdi, mücadele azmimizdi…
Meydanlardan kaçma hakkımız olmadığını, yürümek, hep yürümek
çabası içinde olmak gerektiğini… anlatanımız, kavratanımızdı.
Ağabeyimizin ulusal konulardakiler dahil her sıkıntısını paylaşan
sevgili eşi de Sümer ablamız, anamızdı…
Dağarcığımdaki çok şeyi borçlu olduğum İzzet ağabeyi ve KAFKASYA
Kültürel Dergi’yi bu haftaki “dağarcık” köşeme, bizlere önder
olduğu gibi bugün de gelecekte de önder olabileceğinin kanıtı
yazılardan iki örnekle konuk etmek istiyorum. Hele yazıldıkları
günler ve Türkiye ortamı göz önüne alındığında yazıların değerinin
daha bir büyüyeceği inancı ile…
Milliyetçilik Anlayışı ve Bölücülük Üzerine Uyarmalar
İzzet Aydemir
Kafkasya
Kültürel Dergi. Yıl 5 sayı 20 Eylül, Ekim, Kasım 1968
Zaman,
zaman kültürel çalışmalarımız hoş karşılamayan, bu yöndeki
çabalarımız kendi kişisel çıkarlarıyla ideolojik görüşlerini
baltalar nitelikte gören kimselerle, bunları desteklemeğe hazır
çevrelerin karşımıza dikildiğini görürüz.
Çerkeslerin bir an önce ele alınmasında büyük bir zorunluluk genel
meselelerinde olumlu bir görüşe sahip olmayan bu bu kişiler,
milli benliğin korunması, bu amaçla da kültürel alanlardaki
çalışmaların hızlandırılmasını ön gören hemşerilerimize olumsuz
yönde, bozguncu nitelikler telkinlerde bulunmakta, çalışmalarımıza
fiilen katılan yada tutumlarıyla bizleri destekleyen aydın ve
bilhassa genç kardeşlerimizi (bölücü, yabancı ideolojilere hizmet
eden kişiler) olarak tanıtmak istemekle bizzat kendileri birtakım
ideolojilere hizmet etmektedirler.
Çerkeslerin milli yöndeki çalışmalarını ana hedefinden ayırmak, bu
çalışmaları bazı politik akımlarda, genellikle de, (Pantürkizm,
Panislamizm) hamuru içinde eritmek amacını güden bu tip
çalışmaları ne yazık ki, hele bazı Kafkaslıların bilerek veya
bilmeyerek benimsemeleri üzücüdür. Çok eskilere, derinlere
inmektedir kökü bu çalışmaların.
Bir asır boyunca izlenen yanlış ve sakat bir sonucu Çerkesler,
kendileri için hayati önemi olan “Milli benliği yitirmeme,
anavatan Kuzey Kafkasya’da bir araya gelme” idesinden
uzaklaştırılmaya çalışılmış, hiç lüzumu yokken bir takım yabancı
politik ve ideolojik akımlar içerisine bizzat Çerkes aydınları
tarafından zorla ve insafsıza itili verilmişlerdir. Ancak
son zamanlardadır ki boş kafa tasları yerlerini akıl dolu kafalara
terk etmeğe başlamıştır. Bugünkü dünya şartlarını göz önünde
tutarak şuurlu, bilgili, sistemli bir çalışma dönemine giren
hareketlerin yanı sıra, bir saman alevi gibi, arada bir parlayıp
sönüveren ve dost alışverişte görsün kabilinden, çeşitli art
düşüncelere hizmet eden, etkisiz, can çekişen çabalamaları,
klasik, demode olmuş davranışların tekrarı olarak nitelemek yanlış
bir hareket olmayacaktır. Tutulacak yol varılacak hedef
belirlidir. Bunun dışında kimin tarafından olursa olsun
girişilecek her türlü davranışa karşı uyanık olmak zorundayız. Bu
uyarmaların yanı sıra bizler ne yaptığını çok iyi bilen
idealistler olarak yolumuzda ilerlerken, hala duraklama devresini
aşamayan, yersiz bir takım endişeler içerisinde bocalayanlara bir
kere daha şu hususları açıklamakta fayda görüyoruz.
Çerkeslerin milli enliklerini korumaları, bu amaçla da kültürel
alanlarda çalışmalarda bulunmaları her şeyden önce insan Hakları
Evrensel Beyannamesi’nin ışığı ve Türk Anayasası’nın teminatı
altındadır.
Bugünkü milliyetçilik anlayışı, kanunları ve yirminci yüzyıl insan
hakları ilkelerini bilmezlikten gelenlerin, empoze etmek
istedikleri anlayış değildir.
Dünyanın neresinde olursa olsun. Demokratik düzeni kabullenmiş,
İnsan Hakları Beyannamesini imzalamış milletlerin hükümetleri,
vatandaşlık bağlarıyla o devlete bağlanmış toplumların kültürel
alanlardaki çalışmalarını engelleyici tedbirlerin alınmasına göz
yumamazlar, bu gibi çalışmalar hiçbir zaman “Bölücülük”
şeklinde yorumlanamaz, nitelenemez (!) Eğer yorumlanır ve bu
yoldaki çalışmalar kısıtlanırsa bu davranış
hukuk dışı bir davranış olur.
Bu durum iyice anlaşıldıktan sonra da Türkiye, Suriye, Ürdün vs de
yaşayan Çerkesler, gerek kendi aralarında, gerekse anavatan Kuzey
Kafkasya’da yaşayan kardeşleriyle ilişkiler kuracak; dil, tarih,
gelenek, görenek, folklor gibi bir milleti ayakta tutacak olan
faktörlere sıkıca sarılacaklardır.
Kafkasya Kültürel Dergi, bu amaçla bütün gücü ile çalışmaları
ileriye götürmeye çalışacak ve hemşerilerine yardımcı
olacaktır.
Yolumuz engellerle, güçlüklerle doludur. Fakat yenilmeyecek
güçlük, aşılmayacak engel yoktur.
Beşinci Yıla Girerken
İzzet Aydemir
Kafkasya
Kültürel Dergi. Yıl 5 sayı 19 Haziran, Temmuz, Ağustos 1968
Dergimiz 19.
sayısıyla, beşinci yayın yılına girmektedir. Bundan önceki
sayılarımızda belirttiğimiz gibi beş yıllık yayın sürecinde kültür
alanında yapmak istediğimiz işler, teker, teker ele alınmış,
okuyucularımız, Çerkesler hakkında yeni ve çekici pek çok yazıyı
sütunlarımızda izlemişlerdir. Bu yayınlar arsında Çerkeslerin
milli kültür meseleleri ile milli benliklerinin korunması
konularında pek çok makaleler yayınlanmıştır. Telif yazılar diye
adlandıracağımız bu konularda bizlere, bilhassa yardımlarını
esirgememiş ve karşılaşılan bir çok güçlüklerde bizleri,
desteklemiş olan kıymetli büyüklerimizi, Kuzey Kafkasya’dan
getirilen pek çok kitap ve dergilerden yorulmadan, usanmadan
devamlı surette çeviriler yapan genç kardeşlerimizi şükranla
anmayı, bir borç biliriz. Artık şu anda Türkiye’de Çerkesce okuyup
yazmayı öğrenmiş bir gençlik gurubumuz, anavatan kuzey Kafkasya
ile kendi anadili ile haberleşebilmekte, oradan gelen eserleri
okuyup yazabilmektedir. Bütün bu çalışmalar istikbale güvenle
bakmamızı gerektirir. Çerkesce okuyup yazabilen bu kadro, ilerde
genişleyecek ve dergimizin, “milli kültürümüzün korunması ve
yaşatılması” yolundaki çabalarına büyük yardımcı olacaktır. Bunun
dışında Ürdün, Suriye, İsrail, Amerika, Almanya gibi yabancı
ülkelerde yerleşmiş kardeşlerimizle de sıkı ilişkiler kurulmuş,
Kafkasya Dergisi artık beynelmilel bir kimlik kazanma yoluna
girmiştir.
Bütün bu iyi niyetli ve azimli çalışmalarımızın yanı sıra daha
önceleri de belirttiğimiz gibi bu çalışmalarımızı çekemeyen,
Kafkaslılığın dışında kendi kişisel ön planda tutan çeşitli art
düşüncelerle bizleri yolumuzdan çevirmek isteyen kimseler de
olmuştur. Bu tip kötü niyetli kimselerin bize karşı olan tutumlar
herkesçe bilinmektedir.
Bu iftiralar, nerden ve kimden gelirse gelsin, Kafkasya Dergisi
ideal edindiği yoldan dönmeyecek, yoluna aynı azim ve irade ile
devam edecektir.
Çünkü artık görünen köy kılavuz istememektedir. Bu yolda kimin ne
yaptığı, kimlerin nasıl çalıştığı meydandadır.
Alıntıları, ''yıllarca önce İzzet ağabey için yazılmış olmalı''
dedirten 22. sayıdaki Kafkasya imzalı yazı ile
noktalayalım:
Millet Yıldızları
Kafkasya
Mart,
Nisan, Mayıs 1969
“İki türlü yıldız vardır” diyor Çerkes şairi. Birincisi herkesin
bildiği gökteki yıldızlar. Bulutlu havalarda, güneşin olduğu
zamanlarda kaybolan, arada sırada meydana çıkan, görünmeleri gibi,
kayboluşları da tesadüflere bağlı olan yıldızlar. Sayıları çoktur
bunların… Sıcak yaz akşamlarında mavi gökyüzündeki muhteşem
görünümleriyle insanlarda heyecan uyandırırlar. Ancak karanlığın
içinde varlıklarını iyice hissettirdikleri içindir ki dikkati
çekerler. Bütün bunlara rağmen onların varlıkları, “Göklerin süsü”
olmaktan ileri geçemez.
Diğer yıldızlara gelince, bunlar da “millet yıldızları”dır.
Ne gökyüzünün süsüdürler, ne de sayıları milyonlarcadır. Arada bir
parlayıp sönüvermezler. Ne bulutlar, ne fırtına, ne yağmur, hatta
ne de güneş, millet
yıldızlarına
etkide bulunamazlar. Onların parlaklıkları günden güne arttığı
gibi, hiçbir zaman gözden kaybolmazlar. Diğer yıldızlardan çok
büyük farklar gösterirler. Onların ışıkları yalnız vatanlarını
aydınlatır, ışıklarıyla yalnız vatanlarına yol gösterirler. Çok
azdır sayıları millet
yıldızlarını
ve çok zordur millet
yıldızı
olabilmek. Hiçbir esinti, milletin verdiği değerden başka hiçbir
mükafat onları etkileyemez. Onlar yalnız, ama yalnız “vatan
ve millet”leri için ışıldarlar. Işıklarının başkaları için
yansıması, yansısa bile onları aydınlatması mümkün değildir.
Evet az, çok
azdır
millet yıldızlarımız
ama hiç de yok değildir.
Millet yıldızlarımızın
çoğalması en büyük dileğimizdir.”
Evet sevgili ağabey, evet sevgili dost, evet sevgili öğretmenim…
Çok az Milletimiz Yıldızları'ndan biri de sensin…
Rahat Uyu…
|