|
|
|
|
|
XABZE
ÜZERİNE... |
26.11.2005 |
|
|
Dr. MEŞFEŞŞU
Necdet Hatam |
|
|
Bilmem dünyanın neresinde olursa olsun
birkaç Çerkes'in bir araya gelip de "Xabze" den söz etmedikleri
olur mu?
Sanmıyorum.
Peki Xabze bilimsel gerçekler çerçevesinde mi tartışılır? Keşke. "Xabze"
ye ilişkin dinlediğimiz konuşmalar, okuduğumuz yazıların çoğu, "Xabze"nin
geçmişten bu güne hiç değişmediğini, değişmemesi gerektiğini, tüm
Çerkeslerin (Adige-Abaza) "Xabze"sinin aynı olduğu ve
herkeslerin buna uyduğu
dönemlerin yaşandığını düşündürür. Xabze çoğun İdealize edilir.
Kanıt mı?
Kaf-Fed'in yayınlamış olduğu "Biz Çerkesler" adlı kitapçıkta
aramadığınız kadar var, Örneğin altmışıncı sayfada: "Çerkes
toplumu, günümüz dünyasındaki İngiltere örneğine benzer biçimde,
yazılı olmayan geleneksel hukuk kurallarıyla yönetilir." denmiş,
"Xabze", anayasal kuralları, 13. yüzyıldan bu yana yayınlanmış
olan hukuk belgelerinde (Magna Carta 1215;
Haklar Bildirisi, 1688; Habeas Corpus yasası, 1679; Parlamento
Yasası 1911)." yer alan İngiltere anayasasına benzetilmiştir.
Yine, J.S. Bell anılarında: "Şu da unutulmamalıdır ki, bu insanlar
arasında şiddetli bir şekilde iç savaşlar ve kan davalarının
(İrlanda ve İskoçya'daki kabileler arasında olduğu gibi) sona
erdirilmesinden sadece elli yıl kadar geçmiş bulunuyor..."
demesine, ünlü romancımız, Ç'eraşe Tembot, "Şıw Zakhu - Tek
Atlı" adlı romanını "lhı ş'ej - kan davası" üzerine kurgulamış
olmasına. Ünlü ozanımız Khuyekhue Nalbıy, Adigey'in ilk ve tek
uzun metrajlı filmin senaryosunda kan davasını işlemiş olmasına
karşın sözü edilen kitapçıkta, "Çerkes sosyal yaşamında öldürmeyi
gerektirecek düzeyde gerginlik ve çatışma çok az görülür"
denebilmiştir.
Halbuki "xabze" kültürün bir parçası ve kültür de her toplum için
bir süreçtir, değişkendir. Bu değişimin önemine Ankara Kuzey
Kafkasya Kültür Derneği Gençlik Kolu Bülteni "Nartlar'ın Sesi"nde
(sayı 8 Mart-Nisan 1975) şöyle dikkat çekmiştik. "İşte
derneklerimiz bu anlayışla yola çıkmalı, Çerkes Halk Bilimini
araştırmalı, incelemeli ve bir bireşime varmalıdırlar. Ancak buna
geç kalınmaması gerekmektedir. Çünkü "halk"ın bize yakın gelen bir
tanımı "dil, din ve objektif koşul birliği içinde olan
topluluklar" dır. Çerkes dilinin çoğu bölgelerde unutulmaya yüz
tuttuğu, Çerkeslerin karşı, karşıya bulunduğu farklı objektif
koşullar
nedeni ile hızlı değişime uğradığını bildiğimiz bu dönemde, Çerkes
halk değerlerinin doğru olarak saptanmasının yukarıdaki halk
tanımına uygun dönemde yaşayanlardan, yada bu değerleri onlardan
öğrenenlerden edinilecek verilere bağlı olduğu kuşkusuzdur. Kısa
bir dönemde buna çözüm bulunmadığında, sonradan yapılacak
araştırmalarla, çeşitli bölgelerde değişime zorlayan objektif
koşulların farklılığı nedeni ile temelde tek
olan bir halk değeri değişik biçimlerde bulunacaktır."
Anavatanda yerleştiğimden bu yana gözlemlerim, Çerkeslerin hiçbir
dönemde, değişmemiş yada değişmez Xabzesi olmadığını ortaya
koymuştur. Her kabileye göre değişen aynı kabilede köyden köye
değişen geleneklerin az olmadığına tanık oldum ve bu durumun hep
böyle olageldiği hep olageldiği sonucuna
vardım. Bu görüşlerimi de doğruladığını sandığım şu atasözümüz,
Xabzenin komşudan komşuya bile değişebileceğini bakın ne güzel
anlatmış: "Zeğuıneğuit'u ya çem şıççe zefedep - zeğuıneğuit'ı ya
jem şıççe zexuedekhım" (İki komşunun inek sağışı bile farklıdır)
Örneğin şimdilerde, Adigey'deki kimi köylerde hala titizlikle
uygulanan, beni çok şaşırtan, hele Uzunyaylalıları çok şaşırtacak
olan bir Xabzeden söz edeyim size. Cenaze kaldırılmaya hazır hale
geldiğinde bulunduğu odadan çıkarılmazdan önce, ölünün çok yakını
erkeklerden bir grup yaş sırasına girer ve yüksek sesle ağlama
sesi çıkartarak ölünün bulunduğu odaya girer çıkarlar. Odadan
çıkarılması mezarlığa götürülmesi işlemleri ondan sonradır. Peki
eskiden evliliklerde kız tarafının erkek tarafına wase almak üzere
gittiğini duymuş muydunuz? Yada Uzunyayla'da çok
önemsenen bir tören olan "neçıhıtx" ın her yörede aynı şekilde
önemsenmemesine ne demeli. Uzunyayla'da imam nikahı anlaşma
sağlandıktan sonra kız evinde kıyılır. Reyhanlı'da ise gelin
alındıktan sonra erkek evinde kıyılır. Zaten imam nikahı
İslamiyet'ten sonra adet olduğuna göre çok yeni olmalı değil mi?
Adıghe-Abazalar'ın Müslüman olmayanlarında, Uzunyayla'daki bu
şekli ile "neçıhıtx" geleneği olması zaten mümkün değil. Sizler de
evlilik "nısaşe" sırasında köyden köye değişen bu farklıkların
konuşulduğunu, kimileyin aralarında tartışmalar çıktığını
yaşamışsınızdır. Bence birçok Xabze kuralı daha Kafkasya'da iken
bölgelere göre farklık gösteriyordu..
Aslında kültürün, -elbetteki Xabzenin de- değişkenliğini, kültürü
konu edinen hemen her kitapta bulabilirsiniz. Toplumlardaki sosyo-kültürel
değişme ise, sosyolojinin en önemli araştırma konularından biri
olma özelliğini her dönem korumuştur. Kaf Der'in yayınlamış olduğu
Türkiye Çerkeslerinde sosyo-kültürel değişme adlı kitapta
araştırmacılarımızdan Sayın Cahit Aslan kültürün değişimin
kaçınılmaz olduğunu bakın ne güzel anlatmış:
"Ne zaman Çerkesler kendi aralarında konuşmaya başlasalar
sitemlerin ardı arkası kesilmez. Hep bir ağızdan değişiyoruz, yok
oluyoruz, kayboluyoruz demeye varan sözler sarf ederler. Sanki
değişilmemesi gerekiyormuş gibi tepkiler gösterilmekte:
varlıklarını değişmezliğin içinde aramaktadırlar. Bu bağrışmalar,
doğruluk payları olduğu kadar eksiktir de. Bir kere değişmezlik
eşyanın tabiatına aykırıdır. Çünkü her şey hareket halindedir,
değişmek zorundadır. Yalnız aralarında bir fark vardır, o da
değişmenin niteliği, değişmenin hızı ve değişen birimlerin tüm
yapıya olan etkisidir.
Değişmeyi bir kültür için problem haline getiren değişmenin
ardından bir çözülmenin gelip gelmediğidir. Yada değişen birimin
kültür bütününe bozucu etkide bulunup bulunmadığıdır. Değişmenin
bir problem haline gelmesinin bir diğer yönü de, o'nun olan ile
olması gereken arasındaki çelişkisidir. Toplumların normal
koşullarında olan değişimi, kendi iç çelişkilerinin bir ürünüdür
ve olması gerekeni yansıtır. Yani olan aynı zamanda olması
gerekendir. Şayet olan, olması gerekenden uzaklaşıyorsa normal
değişim sürecinden sapma var demektir. Göç (zorunlu göç-sürgün)
buna en açık bir örnektir. Çünkü göç, kültürleri uymak zorunda
veya bir süreliğine çatışmak zorunda bırakan yeni bir sosyal hayat
alanıyla bir sosyal yapıyla yüz yüze getirmektedir. Diğer taraftan
yeni sosyal mekan da kendi değişimini yaşamakta ve bu da
değişimin boyutlarının anlaşılmasını biraz daha zorlaştırmaktadır.
Her şeyden önce Çerkesler de değişmek zorundadır. Yalnız
çözülmeden kültürel kimliği sürdürerekten.
Evet "Xabze" toplumun içinde yaşadığı dönemdeki anayasası.
Çeşitli konulara ilişkin kurallar da günümüz yasalarıdır. Çerkes
toplumu, döneminde kendi devletini kurabilseydi, Xabze de
olabildiğince devletin yasalarına yansıyacaktı. Çok basit bir
örnekle evli bayanların, kocalarının değil kendi soyadlarını
taşımaları yasal olacaktı. Çünkü "Xabze" ye göre,
Çerkes kadınının
soy adı evlenmeyle değişmez. Ben yaşta olanlar, analarımızın baba
akrabalarımız için hiç bir zaman "di lhepkh,
tiwınekhueş demediklerini fi lhepkh, şüiwınekhueş" dediklerini
anımsayacaklardır. Adları anılmayan analarımız çoğunlukla
filanların kızı, örneğin "Yağanxe yapxhu" diye çağrılmışlardır.
Şimdilerde bile kimi yörelerde bu kuralın geçerli olduğunu
sanıyorum. Kimlerdensiniz, sorusunu evli bir Çerkes kadını önce
kimlerin kızı olduğunu sonra da kimlerin gelini olduğunu
söyleyerek yanıtlar.
"Xabze" ye ilişkin sorunlarımızı da dilerseniz bir dahaki yazıya
irdeleyelim. |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|