Aslında bu konu
beni çok yordu. Keşke konuyu bir önceki yazıda bitirebilseydim
diyorum… Sizler de yorulmuşsunuzdur. Yine de daha uzun yazılmayı
hak ettikleri halde bir iki konuya kısaca değinmek zorunluluğunu
duyuyorum.
Bunların biri Anavatana Dönüş konusu: Sayın Candemir bu konuyu da
on beş yıldır hiçbir şey yapılmamış konular arasında şöyle dile
getirmiştir: ''Anavatan’a nüfus götürme ana misyonumuz olacaktı
ama olamadı. Geri dönüş ve vatandaşlık yasalarının olumsuz hale
getirilmesi engellenemedi.''
Eh bu yaklaşıma ''el insaf'' demek gerekir herhalde.
Siz CC
okuyucuları, muhaceretteki Kafkaslılara doğrudan ve beklemeksizin
vatandaşlık hakkı sunan, çifte vatandaşlığa izin veren Federal
yasanın çıkması, bize bu hakkı tanıyan geçici maddenin sürekli
olarak yasada kalması için gösterdiği çabaları, bu konuda dönemin
Kaf-Der yönetimi ile yazışmalarımızı artık biliyorsunuz. Tüm
bunlara karşın Türkiye'de bir tek kişinin vatandaşlık kazanması
bir yana usulüne uygun vatandaşlık başvurusu yapmasını
sağlayamayanların, DÇB'yi eleştirme hakkı olabilir mi? Eğer
özeleştiri yapılacaksa kendi kurumlarından başlanması gerekmez mi?
Peki,
- DÇB'nin örgütlediği gençlik gezilerine iki yıl ''Anavatana
gidecek genç bulunmadığı'' gerekçesi ile katılınmadığına,
- Anavatanı tanıtan en az elli saatlik Tv programları için
dernekte bir video izleme odası oluşturulmamasına,
- 1999 yılından beri belirlenmiş bulunan sürgün ambleminin 2006
yılına kadar kullanılmamasına,
- Amblemin, Sayın Fahri Huvaj tarafından modifiye edilmesine ve
kitap kapaklarında kullanılmasına ses çıkarılmayışına,
- Anavatandan Dönüş Vakfı sorumlusu gelinceye kadar, anavatana
dönüşleri sağlanan Kosovalı Adıgheler için ciddi bir yardım
yapılmamış olmasına,
… ne demeli?
- Hele yukarıda
sözünü ettiğim, dokuz yıl yürürlükte kaldığı halde yararlanılmayan
vatandaşlık yasasının değişmesi için özel çaba sarfedildiği
kuşkusu uyandıran eylemleri gerçekleştirenlerin, üyesi bulunduğu
DÇB ilkelerine aykırı yayınlarda bulunanların, yasanın
değiştirilmiş olmasından yakınılmasına… Bu yakınmaların
içtenliğine çok kolay inanılabilir mi?
Tv konusu da böyle değil mi? DÇB'nin kanal kiralama konusunda
araştırma yaptığını, getireceği mali yükü karşılayamayacağı için
Tv'den vazgeçmediği ancak strateji değiştirdiğini,
Cumhuriyetlerimiz TV'lerinin uyduya verilebilmesi çabalarının
sürdüğünü Kaf-Fed'in bilmemesi anlaşılır bir şey mi yada ''mali
yükünü biz üstleniriz'' gibi bir önerileri, hazırlattıkları bir
projeleri vardı da ciddiye mi alınmadılar? CC'nin açmış olduğu
imza kampanyasına verdikleri desteğin yeterli olduğu söylenebilir
mi?
Bu ve daha başka konularda daha çok soru sorulabilir. Buna karşın,
bu yazımı kısa tutacağım sözünü verdiğim için soruları yeterli
buluyorum. Genel Kurul'da dağıtılan metindeki kimi ters
cümlelerin, web sayfasındaki metinden çıkarılmış olmasını, olumlu
bir adım olarak değerlendiriyorum. Dönüş konusunu çok
önemsedikleri izlenimini vermeye çalışanların, bu konuda bir şey
yapılmadığı eleştirisini getirenlerin, dönemin Devlet Başkanı
Sayın Carım'ın, sözü edilen Krasnodar toplantısında söylediği şu
sözlerin alınmayıp, metindeki sözlerin alınmış olmasını da
anlamakta güçlük çekiyorum:
''En başta gelen dileğim, bir an önce Anavatan'a dönmenizdir.
Yaşantınızı biliyoruz. Biz yasal düzenlemeleri yaptık. RF nezdinde
ideal şeklini alması için çaba gösteriyoruz. Yakında Kosova'daki
kardeşlerimizi geri getireceğiz. RF'da destek vermektedir.
Biliyorum mülkün terki ile dönüş zordur ama çaresiz değildir.''
(Nart Dergisi Mayıs-Haziran 1998)
Ya siz?
|