Bir önceki yazımda, önündeki engeller
sayılarak Anavatana Dönüş karşısındaki tezlerin
doğrulanamayacağını belirtmeye çalışmış, sağlıklı sonuç için ilk
elde siyasetlerin durumunun karşılaştırılması gereğini dile
getirmiştim.
Eskilerin anımsayabileceği, yenilerin
eski yayınlarımızı okuduklarında görebilecekleri gibi, Türkiye’de
çok tartışıldığı, gündemde olduğu dönemde, dönüş karşıtı başlıca
dört görüş olduğu söylenebilir: Bunlar;
- Din kardeşliğini ön plana alan İslami görüş,
- Çerkesleri sadece anayasal değil etnik olarak da Türk sayan
görüş.
- Türkiye’de sosyalist devrimin gerçekleştirilmesi çabalarına
öncelik verilmesi gereğini, devrimden sonra haklarımızı
alabileceğimizi, bu sayede ulusal kültürel varlığımızı koruyup
geliştirebileceğimizi savunan, Dönüşçülerce “kalışçı” olarak
nitelenen görüş.
- Anavatan düşüncesini ret etmediğini söyleyen, ancak dönüş için,
Birleşik Bağımsız Kuzey Kafkasya’nın kurulması gerekliliğini,
ancak Bağımsız Kafkasya’ya dönülebileceğini dile getiren görüş’
tür.
Şimdi bu görüşlerin dünü ve bugününü, Anavatana Dönüş karşısındaki
durumlarını tartışmaya çalışalım:
Ancak; ulusal kültürel değerleri yaşatmayı geliştirmeyi amaç
edinmiş kişilerin, bu amaca nasıl ulaşılabileceğinin yollarını
arayan grupların, bu amaçla kurulan örgütlerin, internet
sitelerinin, ulusal kültürel kaygıları gündemlerine almayan
görüşleri tartışmalarının zaman kaybı, enerji kaybı olduğunu
düşünüyorum.
Bu konunda sizlerin de beni aynı
görüşte olduğunuz umuduyla ulusal kültürel kaygısı olmayan ilk iki
görüşü, burada tartışmayı gereksiz görüyor,. zaten kısıtlı olan
gücümüzün, üretim için, daha yararlı çalışmalar için
değerlendirilmesini daha uygun buluyorum.
Peki gerçekleşebilirliği açısından, önlerindeki engeller açısından
Anavatana Dönüş ile kalışçı ve bağımsızlıkçı görüşleri
irdelesek?... Günümüzde, dünya ölçeğinde bile, sosyalist
ekonomileri savunan pek kalmamışken, kültürel hak ve olanakları
sağlayacağı var sayılan sosyalist devrimi Türkiye’de
gerçekleştirmek Anavatana Dönüş’e göre daha kolay daha, gerçekçi
olabilir mi? Yada dernekleri birleştiremeyen kişilerin,
yaşamadıkları, yaşamayı düşünmedikleri anavatan cumhuriyetlerini
birleştirip bağımsızlıklarına kavuşturmaları, anavatana dönüp
halkının kaderini paylaşmaktan daha kolay ve daha gerçekçi olduğu
söylenebilir mi? Söylense de inandırıcı olabilir mi?
Halbuki bugün –dönüşçülerin algıladıkları gibi algılandığında,
yani anavatanıma döner, halkımın kaderini paylaşırım şeklinde
algılandığında- Anavatana Dönüşün gerçekleşme şansının düne göre
daha zor olduğunu söyleyebilecek bir kişi bile çıkacağını
sanmıyorum. Buna karşın biz altını çizerek diyoruz ki, değişen
dünya koşulları ulusal kültürel varlığımızı koruyup geliştirmenin
tek yolunun Anavatana Dönüş olduğunu bütün çıplaklığı ile ortaya
koymuştur. Yeni koşullar, Anavatana Dönüşü güçleştirmek bir yana,
çok kolaylaştırmıştır.
Sovyetler Birliğinin dağılması sonrası gelişen olaylar, sadece
sosyalist devrimi dağların ötesine atmamış, bağımsızlıkçıların
görüşünün de ne kadar gerçekleşemez olduğunu savunucularının da
samimi olmadıklarını bütün çıplaklığı ortaya koymuştur.
Söylemlerine göre yapılması gerekeni yapmamak da bu görüşte
olanları alabildiğine hırçın ve saldırgan yapmıştır. Savımızı
biraz açmaya çalışalım
Diasporada yaşayan bir kuzey Kafkasyalının Birleşik Bağımsız Kuzey
Kafkasya’nın olabilirliğini düşleyebilmesi için öncelikle Kuzey
Kafkasya Halkların diaspora kesiminin bu kesimi temsil eden
derneklerin birleşmiş olması gerekmez mi? Böyle bir birlik
olmadığını biliyorsunuz. Yine bildiğiniz gibi kimileri bu
ayrılığın yenilerde, Sovyetler Birliğinin dağılması ile ortaya
çıktığını söyleyip durur. Derneklerin ayrılmasının çok daha
eskilere dayandığını gösterir belgeleri görmezden gelir,
görüşlerine temel olabilecek kurgulamaları anlatır dururlar.
Yine de Türkiye Cumhuriyeti’nin
kuruluşundan sonra 1950 yılında kurulan ilk derneğimiz Dosteli
Yardımlaşma Derneği’nden ilk ayrılma 1952 yılında gerçekleşmiş,
dernekten ayrılanlar Kuzey Kafkasya Türk Kültür Derneği’ni
kurmuşlardır. Bu dernek Sultan Ahmet’teki Derneğe temel olmuş
şimdiki Bağlarbaşı derneğine temel olan Dosteli yardımlaşma
derneği de 1953 yılında Kafkas Kültür Derneği adını almıştır.
Bu bilgileri aldığımız, sözünü ettiğimiz yıllarda çıkan “Kafkas”
daha sonra “Yeni Kafkas” dergilerinde, daha o yıllarda ne kadar
ayrı düşüldüğünün göstergesi bir çok yazı, bir de ayrılığın ne
kadar ciddi, köklü olduğunun kanıtı şu karar metnini de
bulabilirsiniz:
“Yeni Kafkas Dergisine
İdare Heyetimizin 21 8 1057 tarihli toplantısında alınan ve
aşağıda önekleri bulunan kararların, mecmuanızın ilk sayısında
neşren ilanını rica ederiz. Saygılarımızla.
Kafkas Kültür Derneği İdare Heyeti
Kararlar
1-) Derneğimizin 1956-57 umumi kongresinin akdinden beri
cemiyetimiz menfaatlerini ihlal eden hareketlerde bulunan, bu
hareketlerine som vermeleri için idare heyeti marifetiyle
müteaddit görüşmeler yapılmasına rağmen yıkıcılıklarında ısrarla,
cemiyet mensupları arasına tefrikçi zihniyet sokmağa uğraşan bu
arada halen cemiyetimiz gayelerine mazahir olarak çıkmakta bulunan
Yeni Kafkas Dergisini baltalamak maksadı ile Birlik Yolu adıyla bir
mecmua çıkaran ve bir seneyi mütecaviz bir zamandan beri azalık
aidatlarını ödememiş bulunan derneğimiz azasından Turhan Yavuz
Marşan ile Şeref Terim’in dernekten ihracına,
2-) İlk sayısında Kafkas Kültür Derneği’nin organı süsünü
takınarak intişare başlayan Birlik Yolu mecmuasıyla Cemiyetimizin
hiçbir alakasının bulunmadığı keyfiyetinin sayın cemiyet
mensuplarına ilanen duyurulmasına,
İdare Heyetimizin 21/8/1957 tarihli toplantısında karar
verilmiştir.
Kafkas Kültür Derneği İdare Heyeti”
(Yeni Kafkas Eylül-Ekim 1957 sayfa 14)
İlginç olanı, bu durumu çok iyi bilenlerden kimilerinin de
birlikten dem vurmaları, ayrılığı Sovyetler Birliği’nin dağılması
sonrası gelişmelere bağlamaları. Doğal ki, Kafkasya’nın Birliği
için Türkiye diasporasında ki aktif üyeleri toplamı iki bini
bulmayan derneklerin birleşmesi de sorunu çözemeyecek elbette ki.
Dahası, Kuzey Kafkasya Halklarının anavatan kesiminin istemesi de
bu birleşme için yeterli olmayacak bu coğrafyada yaşayan diğer
halkların da desteklerinin alınması gerekecektir. Tüm bunlar
gerçekleşir ise Rusya Federasyonu bütünlüğü içerisinde birliği
sağlama ihtimali doğacaktır.
Ancak günümüz gerçeği bu söylenenlerden çok uzaktır.
- İnguşlar ana-baba bir kardeşlerinden birlikte iken ayrılmış,
Rusya Federasyonu üyesi bir cumhuriyet olarak kalmayı tercih
etmişlerdir.
- Daha yakınlarda Çeçenistan ile birleşmek istemediklerini bir kez
daha deklere etmişlerdir.
- Benzer şekilde Dağıstan yetkilileri de Çeçenistan ile birleşme
önerisini kabul etmemişlerdir.
- Osetlerle İnguşlar arasındaki toprak sorunu yakın bir gelecekte
çözümlenebilecek gibi görülmemektedir.
- Diasporadan kimileri Rusya Federasyonu’ndan ayrılma gereğini
dile getirirken, Güney Osetya Rusya Federasyonu üyesi Kuzey Osetya
ile birleşme yolunda adım, adım ilerlemektedir.
- Böylesi bir birleşme için Abhazya’nın de facto bağımsızlığından
vazgeçmesi gerekecektir.
- Diğer cumhuriyetlerin de bağımsızlığını savunması Abhazya’ya,
Gürcistan’a karşı en büyük hamisi Rusya Federasyonu’nun desteğini
kaybettirecektir.
- Yaşanan olaylar, tarih bilinci olmayanlara da bağımsızlık
mücadelesinin mahalle bakkalından bir kutu çikolata almak
olmadığını anlatabilecek derslerle doludur.
- Bunlara Adigey, Kabardey-Balkar ve Karaçay-Çerkessk
cumhuriyetleri, 2007 yılında Rusya ile gönüllü birlikteliğin 450.
yılı kutlama hazırlıklarını sürdürmektedir.
- Bölgeyi kontrol etmek isteyen dünya güçleri için, Adigelerin
üzerinde oynanacak potansiyel gücü yoktur.
-Günümüzde bağımsızlığın anlam değişmiş, nüfusları on milyonlara
varan ülkelerin bile bağımız olmadıkları tartışılır olmuştur.
Peki, tüm bu engellere karşın Birleşik Bağımsız Kafkasya Görüşü
özellikle Adigeler için “Anavatanda yaşayanlara, anavatanın
gerçek sahiplerine rağmen Anavatandakilerin bağımsızlığını
savunmak” anlamına gelmez mi? Daha sayılabilecek engellere karşın
bağımsızlıkçı görüşün, Anavatana Dönüş görüşünden daha gerçekçi
olduğu söylenebilir mi. Birileri adına değil ise bunu söylemek
safdillik olmaz mı?
Kuzey Kafkasya adının kapsamını yeterli bulmayıp, “aslında
Kafkasya, Kuzey Kafkasya olarak bilinir” gerekçesi ile Kafkas
Derneği adını alanların, Kuzey Kafkas Türk Kültür Derneği
Başkanının, “Kafkas Dergisi” mart 1953 üçüncü sayısında
yayımlanan, eleştirileri yanıtladığı yazısındaki şu bölüm için ne
diyeceklerini de merak etmiyor değilim:
“Kafkas Kültür Derneği isminden de anlaşılacağı üzere Kuzey
Kafkasya, Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan kültürlerini toplu
olarak temsil etmek, bu arada -adı geçen dernek derginizdeki
yazılarınızı benimsemekte ise- Kuzey Kafkasya Türkleri ile
Çerkesleri ayrı milletler telakki etmek iddiasında görünüyor.
Kuzey Kafkasyalılardan başka üç Kafkas milletinin Türkiye’de ve
yabancı memleketlerde kendilerine mahsus kültür dernekleri
bulunduğuna göre (Kafkas Kültür Derneği) nin bu kadar şumullü
(Kapsamlı) bir isim takınmasındaki hikmet anlaşılmamıştır.”
Peki dönüşçülere sıkça sorulan, böylece Anavatana Dönüş’ün mat
edildiğine inanılan şu soru akıllıca olabilir mi sizce:
- Bu kadar yıldır döneceğiz, döneceğiz dediniz neden hala
dönmediniz?
Bu soru benzer sorularla yanıtlanamaz mı:
- Bu kadar yıl devrim yapacağınızı söyleyip durdunuz neden devrim
yapıp haklarınızı almadınız?
- Bu kadar yıldır Birleşik Bağımsız Kafkasya’yı Kuracağınızı
söyleyip durdunuz neden kurmadınız?
Değerli arkadaşlar, hangi siyaset savunucularının diğerlerinden
daha samimi olduğunu, hangilerinin daha sözünün eri olduğunu da
kısmetse haftaya irdelemeye çalışalım.
Buluşmak dileğiyle… |