Sabahları genelde
erken uyanırım. Çok uzun süre geçmeden kendimi bilgisayarın önünde
bulurum… Önce sevgili sitemi açarım, sonra Yahoo adresimi.
Okuduklarımdan beni sevindirenler, üzenler, kızdıranlar olur.
Yanıtlanması, üzerine yazı yazılması gerektiğini düşündüğüm kimi
yazılar iletileri sıraya koymaya çalışırım. Ama iş yoğunluğu çoğun
düşünceleri sırasında gerçekleştirmeye el vermez.
Daha sonra da gazetelere bakarım. Hemen hepsini gözden geçirir
kimi köşe yazarlarını mutlaka okumaya çalışırım. İşte bu sabahta
benzeri bir yol izledim.
Gazetelerde iki gündür sayın Cem Özdemir var. Avrupa'ya yerleşik
Kuzey Kafkasyalı halkların pek azını temsil eden bir kurumun
üyeleri ile AP’de Çerkes sorununu danslarla gündeme getiren Cem
Özdemir.
Avrupa Parlamenteri Sayın Özdemir; Türkiye-AB ilişkileri konusunda
görüşlerini belirtmiş, kendince yol göstermiş… Hemi de AB’nin
Türkiye’yi birliğe almak için can attığı ama eğer gerçekleşmezse,
Türkiye’nin yanlışlarından dolayı gerçekleşmeyeceği, yani
kabahatin Türkiye’nin olduğu havalarda. İlginçtir Avrupalı
Parlamenterlerin daha uyumlu bulduğu AKP başkanı ve başbakan sayın
Recep Tayip Erdoğan’ın da istenen tavizler konusunda “artık yeter”
dediği, Kıbrıs’ı satmayacakları demeçlerinin gazetelerde yer
aldığı gün.
İlişkilerin zayıflamasında AB’nin yanlışlarını, sürekli taviz
isteyişini, Batı'nın Türkiye’yi parçalamaya yönelik girişimlerini
görmezden gelerek, bilmezden gelerek ya da özellikle gündeme
getirmeyerek.
Sadece bu çifte standart tutum bile eleştirilmeye değer ve
eleştirilmelidir. Konunun uzmanları onu da yapacaklardır. Benim
altını çizmek istediğim konu başka.
Çerkeslerin soykırıma uğradığını, sürüldüklerini, Rusya
Federasyonu’na kabul ettirebilmek için Avrupa’da yaşayan
Çerkeslerin kendisi ile uyumlu küçük bir bölümünü AP önünde dans
ettirme eyleminin öncüsü Sayın Cem Özdemir’in Çerkes ulusal
sorununu Avrupa’da bırakmış olması. Çerkes sorununu AP’ye
taşıyacak kadar sorunumuzla ilgilendiği izlenimi verilen sayın Cem
Özdemir’in Anavatan dahil Çerkeslerin en yoğun olarak bulunduğu
Türkiye’de Çerkes sorununu unutmuş olması.
Halbuki AP'de Çerkes Günü yapılmasını sağlayan, sayın Cem Özdemir
sorunumuzu gerçekten sorun ediyorsa, kendisinin de bir Çerkes
olduğunu, Çerkeslerin anadili haklarının genişletilmesi
gerektiğini vurgulayabilir, soykırım ve sürgün konularında TC’den
yardım isteyebilir, buna da Osmanlı Yönetimi’nin sürgünümüzdeki
payını gerekçe olarak gösterebilirdi. Ama sorun yapmak değil “mış
gibi” yapmak olunca böyle olur.
Sayın Cem Özdemir’in bu tutumu, forum sayfalarındaki tartışmada
ne kadar haklı olduğumuzun da bir kanıtı değil mi? Bu olay bir de
sayın Özdemir’e, “AP’de Çerkes Günü” tartışmalarının çok
alevlendiği bir dönemde kendilerine yazmış olduğum ve yanıtsız
kalan ekteki mektubumu da anımsattı:
Sayın Cem Özdemir,
Avrupa Parlamentosu Parlamenteri
Sayın Özdemir,
İzninizle önce kendimi tanıtayım:
Ben Türkiye doğumlu, Türkiye’de eğitim görmüş bir tıp doktoruyum,
Radyoloji uzmanıyım. Türkiye’de kaldığım sürece de hep
derneklerimizde bulundum. 1992 yılı Mayıs ayında Adigey’e dönüş
yaptım. Hem Türkiye Cumhuriyeti hem de Rusya Federasyonu
vatandaşıyım. Halen de dernek çalışmaları içerisindeyim ve DÇB
Yönetim Kurulu Üyesi'yim.
Adınızı arkadaşlardan, (Batıray Özbek, Harun Bidanuk) hep
duyardım. Sizi anavatanda ağırlamak, kendi parlamenterlerimizle
tanıştırmak ne güzel olurdu. Davetinizi de Adigey’de, 12 Mart
seçimleri sonrası, yeni parlamentonun gündemine aldırmayı
planlamıştık. Size ilk iletimi sözünü ettiğim ve gerçekten bizleri
mutlu edecek davet çerçevesinde değil de, güzel götüremediğimiz
güzel bir girişim öncesi yazmak zorunda kaldığım için üzgünüm…
Sayın Özdemir,
Konuya ilginizin derecesini bilmiyorum. Onun için yazacaklarımın
sizi sıkmasından, size “nerden de bulaştım şu işe” dedirtmesinden
de korkmuyor değilim. Ancak olay hep sizin sağladığınız
olanaklarla gündeme geldiği ve sizin adınızın çevresinde döndüğü
için internet ortamındaki açıklamanızı da gördükten sonra
yazmazsam bir şeylerin eksik kalabileceği kuşkusuna kapıldım.
İnternet ortamındaki karşılıklı açıklamalar bende, Avrupa
Parlamentosu Çerkes Günü’ne ilişkin çeşitli gruplar ve kişiler
arasındaki asıl anlaşmazlık konusunun size, gerektiği açıklıkta
anlatılmadığı kuşkusunu uyandırdı. Dolayısı ile asıl anlaşmazlığın
politik duruştan kaynaklandığını bilmeniz, uygulamada daha titiz
olmanızı sağlar, böylece de ilerde daha çok üzülebileceğimiz
gelişmelere de engel olabilirsiniz diye düşündüm.
Bizce, gruplar arsındaki asıl anlaşmazlık Çerkes sözcüğünün bilim
dünyasının kabul ettiği, Avrupa’nın Çerkeslere ilişkin her
kitabında bulabileceğiniz gibi Kuzey Batı Kafkasya’nın otokhton
halklarını mı içerdiği ya da bilimsel temeli olmayan şekliyle, tüm
Kuzey Kafkasya halklarını mı kapsadığı konusudur. Wuppertal
Derneği'ndeki toplantı bu konuda bir konsensüs sağlayamamıştır.
Israrla sorulmasına karşın yeterli açıklıkta yanıt alınamadığı
için Çerkes’i Kuzey-Batı Kafkasya halkları olarak gören algılayan
grup, toplantıdan ayrılmıştır. Bu durumda AP Çerkes Günü'nü,
Çerkes sözcüğünün, tüm Kuzey Kafkasya halklarını kapsadığı
görüşünde olanlar düzenleyeceklerdir.
Görüş ayrılıklarına saygı duyduğumuzun, olanak bulan her örgütün
böyle bir günü düzenleyebileceği hakkı olduğunun, bu olanağı
sağlayanlara halkımızın teşekkür borcu olduğunun altını çiziyor,
üzücü gelişmelere, aşağıda sıraladığımız ilkelere uymakla engel
olunabileceğini düşünüyoruz.
1) Bu günü düzenleyen örgütler, Çerkes sözcüğünü tüm Kuzey
Kafkasya halklarını kapsadığı görüşünde olduklarını açıklamalıdır.
2) Anlaşmazlık konusunun kişisel kaygılar değil, politik
duruş farklılığı olduğu vurgulanmalıdır.
3) Yazışmalarda tanıtımda diaspora sözcüğü kullanılmalı,
anavatan yönetimlerinin bu işin dışında olduğunun altı
çizilmelidir.
4) Federe devlet yapılarının temsil edileceği günün,
hazırlığının AP ve cumhuriyet yönetimleri ile yapılacak
yazışmalarla olması gerektiğinin bilincinde olunmalıdır.
5) Desteği sağlanabilen muhaceret ülke örgütleri de ayrıca
sayılmalıdır.
6) Programda yer alacağını internet sayfalarında
okuduğumuz, bayrak sunma seremonisi, her bayrağın hukuki sahibi
bir cumhuriyetin olduğu, göz önüne alınmalı ve programdan
çıkartılmalıdır.
7) Gösterimi düşünülen Adigey’e ilişin film için, çekim
sırasında kamera, salon, materyal olanaklarını sunan Adigey
yönetiminin izninin alınması en azından etik bir gerekliliktir.
8) Katılması istenen diaspora örgütlerine, katkısı beklenen
yönetimlerimize yazılacak yazılar ekinde, günün nasıl algılandığı
ve program taslağı da bulunmalıdır.
9) AP Çerkes Günü programının sadece kültürel olacağı
belirtilmiş olmakla birlikte, internet ortamındaki, beklentilerin
çok farklı olduğunun göstergesi iletiler görmezden gelinemeyecek
düzey ve içerikte olduğu için, organizasyon komitesi, program
içeriğini altını çizerek bir kez daha duyurmalıdır.
Organizasyon kurulunun, çok geniş bir grubun duyarlılıklarını göz
önünde tutması konusunda yardımlarınızı diliyor. “AP Çerkes
Diasporası Günü”nün başarı ile gerçekleşmesini diliyorum.
Necdet Hatam
Maykop
Eski deyimle kıssadan hisse mi: Bence halkımızın sorunlarını sorun
edindiğimiz ölçüde Çerkes'iz... |