Yine sayın Mahir Kaynak’ın izni ile...
Sayın Mahir Kaynak’ın 10 Mart 2007 günlü Star’daki yazısını
okuduğumda, CC sitemize haftalık yazımı göndermiş, zamanında
gönderdiğim için de içten içe kendimi kutluyordum. Yine de yazının
bir paragrafını sizlerle paylaşmaktan kendimi alamadım.
Anımsayacaksınız bir ara Türkiye’den birileri kimi DÇB Yönetim
Kurulu üyeleri için, FSB elemanı olduklarını ileri, sürmüş
dillerine dolamışlardı. Üzücüdür ki, Kaf-Fed yetkilileri de
bunlardan etkilenmiş, bu etkileniş de son genel kuruldaki
tercihlerine yansımıştı.
Böyle durumlar karşısında ben çok hayret eder, çok üzülürüm.
Niye mi?
Aydın bilinen arkadaşlarımızın bile yaşadığımız çağın
gerçeklerinden ne kadar uzak olduğuna...
Öyle ya; derneklerimiz herkese açık olacak, bu derneklerimizde
herkes görev alabilecek ama bu derneklerin çatısı konumundaki DÇB
Yönetim Kurulu’nda, Çerkes yaşayan ülkelerin istihbaratçıları
olmayacak... Peki elit kadromuzun önemli bir kesiminin, devlet
istihbarat örgütlerinden, derneklerimizi koruyabileceğimizi
düşleyebilmesi, bu konuda bilir bilmez konuşması, konuşulanlardan
etkilenmesi, özetle çağın gerçeklerinden bu kadar uzak oluşuna
hayret etmez, üzülmez misiniz? Hele sürgün dahil başımıza gelen
her musibetin asıl nedeninin “yaşadığımız çağın gerçeklerini
kavrayamamak” olduğuna inanıyorsanız.
Devlet istihbarat örgütleri, kendilerini diğer örgütlerin
sızmasından koruyamazken bizlerin sızmaları önleyebileceğimizi
düşünmenin ne denli saflık olacağını, o sıralar da yazmıştım...
Önemli olanın hedeflerden sapmamak olduğunu, derneklerimizin
Çerkes'in yaşadığı ülkelere karşı bir tutumu olmadığına göre
elemanlarının aramızda bulunuşunun çok önemli olmadığını da
vurgulamıştım.
İşte Mahir Kaynak yazısının, bilinenin bir kez daha altını çizen
bölümü:
“Bir istihbarat servisini güvenli, yani yabancı servislerin
sızmasına karşı korumalı hale getirmek son derece zordur. Bu büyük
ülkeler için de geçerlidir ama özellikle küçük ülkeler bu tehdidi
kolaylıkla bertaraf edemez. Geçmişte dünyanın en etkili ve
tecrübeli istihbarat servisi sayılan İngiliz Gizli Servisi KGB’nin
adeta istilasına uğramış, servis başkanı Hollis’in bile KGB ajanı
olduğu iddia edilmiştir. Karşı tarafın köstebekleri hem CIA hem
KGB’de faaliyet göstermiştir. Yani istihbarat dünyasında kimin
elinin kimin cebinde olduğu kolaylıkla kestirilemez ancak akıl
yürütmeyle gerçeklere ulaşmak mümkündür.“
Bu gerçeğe karşın biz yine, devlet istihbarat örgütlerinden
derneklerimizi koruyabileceğimiz düşünü sürdürelim mi?
Ne dersiniz? |