|
|
|
|
|
ACABA
SAFLIK DEĞİL Mİ? |
25.08.2007 |
|
|
Dr. MEŞFEŞŞU
Necdet Hatam |
|
|
Almanya’nın yeni göçmen
yasasının onaylandığı haberi, haber 10.com sitesinde
aşağıdaki gibi verildi:
ALMANYA’DA TARTIŞMALI GÖÇ YASASI ONAYLANDI
21.08.2007
Almanya’da tartışmalı göç yasası Cumhurbaşkanı Horst
Köhler tarafından imzalandı. Almanya’daki yabancılara
oturum almaları konusunda ciddi ön şartlar getiren ve
göçmen grupların büyük tepki gösterdiği yasa 2008
yılbaşından itibaren yürürlüğe girecek.
Aşağıdaki yazı da tasarının yasalaşma sürecinde bir
başka sitede yayımlanan, kimi cümlelerini vurguladığım
sayın Mehmet Özcan eleştirisinin kimi bölümleri:
Yeni Alman Göç Yasası, Türkler ve İnsan Hakları
İhlalleri
Mehmet Özcan
Usak Stratejik Gündem
Almanya’da Federal ve yerel Meclislerde onaylanarak
Cumhurbaşkanı’nın onayına sunulan yeni göç yasa tasarısı
barındırdığı ırkçı unsurları nedeniyle ciddi tartışma
konusu oldu. Bu tartışmaların başında Almanya’ya aile
birleşmesi yolu ile gelecek olan göçmenlere yönelik
ayırımcı uygulamalar geliyor. Yeni yasaya göre
Almanya tarafından ülkeye girişi vizeye tabi olan devlet
vatandaşları aile birleşmesi yolu ile bile Almanya’ya
gelecek olsa Almanya’ya gelmeden Almanca öğrenmek
zorunda. vatandaşlarına Almanya’nın vize
uygulamadığı bir devlet vatandaşı ise aile birleşmesi
yolu ile Almanya’ya gelecek ise kendisinden dil bilme
şartı aranmıyor. Örneğin Almanya’nın vize uygulamadığı
Amerika, Japonya gibi ülkelerden gelen kişilerin
Almanca’yı bilme zorunluluğu aranmazken başka Türkiye
olarak birtakım ülkelerden gelen göçmenlerden Almanca
bilme şartının aranması Almanya’nın ısrarla normatif
nitelik kazanmasını istediği Temel Haklar Şartı dahil
birçok uluslararası hukuk belgesinde yer alan “aile
birleşme hakkının” ihlalidir. Yasada yer alan
düzenleme bu haliyle temel insan hakları belgelerini
ihlal etmekle birlikte ayrıca ırkçılık kokan bir
düzenleme olarak değerlendirilebilir. Çünkü, burada
eşlerin birleşmesi söz konusudur ve eşlerin
birleşmesinde bir takım ülke vatandaşlarının eşlerine
ayrımcılık yapılması en azından AB’nin ve Almanya’nın
temel değerleri olan eşitlik ilkesine ve ayrımcılık
yasağına aykırıdır. Ayrıca ayrımcılığın özellikle
kadınlara yapıldığını düşünürsek ki Almanya’ya giden
eşlerin çoğunluğu bayandır, bu noktada bayanlara karşı
pozitif ayrımcılık yapılması gerekirken aksine negatif
ayrımcılığın yapıldığını gözlemlemek mümkündür. Avrupa
ülkeleri üçüncü dünya ülkelerinde kadınlara yapılan kötü
muameleleri gündeme getirerek bu ülkelerde kadın
haklarının gelişimine ciddi bir katkı sağlamakla
birlikte yapmış oldukları bu tür uygulamalar ile kadın
hakları savunuculuğu konusunda samimiyet testinde
başarısız olmaktadırlar.
(...) Türklerin uyum kurslarına katılması şüphesiz
gereklidir. Eğer o toplumda yaşayacaksanız toplumla uyum
ve entegrasyon mutlaka olmalı. Bunun için Türkler bu
kurslarda Almanca öğrenmelidir.
(…) Ancak eğitim seviyesinin yükselmesi de ayrımcılığı
ortadan kaldırmaya yetmemektedir. OECD’nin verilerine
göre yüksekokul diplomasına sahip olan göçmenlerdeki
işsizlik oranı diğer Almanlara göre tam üç kat daha
fazladır. Yine örneğin Almanya’da, Alman vatandaşı olmuş
Türk kökenli Hasan, Alman Hans’a göre bir işe
girebilmek için dört kat fazla iş başvurusunda bulunmak
zorundadır. Dolayısıyla ayrımcılık sadece alt meslek
gruplarında bulunmuyor, OECD’nin verilerine göre üst
meslek gruplarına geçildiğinde de devam ediyor.
Sonuç olarak şunu ifade etmek gerekir ki, Batı Avrupa
devletleri ülkelerine dünyanın her yerinden yönelen göç
hareketlerine karşı insan hak ve özgürlüklerine saygılı,
tutarlı bir politika ortaya koymamaktadırlar. Bunun
sonucu olarak bu ülkelerde populist politikacılar için
büyük bir fırsat doğmakta, ırkçılık ve yabancı
düşmanlığı tüketilmesi ucuz bir siyasi mal haline
gelmektedir. II. Dünya Savaşı’nın acılarının
unutulmadığı bu yaşlı kıtada hala ırkçı söylemler
üzerine oturan politikalar bu kıtada yaşayan
yabancıların daha da “ötekileştirilmesine” kine ve
nefrete dönüşmektedir. Bu ise başta Avrupalılar olmak
üzere hiç kimsenin arzuladığı bir sonuç olmasa gerektir.
Rusya Federasyonu yasalarına göre ise üye cumhuriyet ve
bölgelerin yıl içinde verebilecekleri geçici oturma izni
limiti Federasyon hükümetince belirlenmekte ve yılın
ocak ayının ilk günlerinde duyurulmaktadır.
Bu limit belirlenirken, cumhuriyet ve bölgelerin konuya
ilişkin verileri temel olarak alınmaktadır. Örneğin
Adıghey Cumhuriyeti geçici oturma limiti 2007 yılı için
50 kişi olarak belirlenirken, son üç yıldaki toplam
başvuru sayısının 48 olduğu göz önüne alınmıştır.
Federatif yasalar bugün Bağımsız Devletler Topluluğu
olarak bilinen eski Sovyetler Birliği Cumhuriyetleri
vatandaşlarına öncelik tanımaktadır.
Bu yıl Adıghey’de ayrılan kontenjan, önceki yıllarda
kontenjana tabi olmayan adı geçen cumhuriyet
vatandaşlarının, yeni bir kararname ile kontenjana dahil
edilmesi ile yılın ilk aylarında dolmuş ve sorun
yaşanmıştır.
Bu yıl istekler 1 eylüle kadar toplanacak ve
kontenjanlar da ülkelere göre ayrı ayrı belirlenecektir.
Ancak aylardır Kaf-Fed sitesinde Türkiye’den de
başvurulabileceği, kendilerinin de yardım edecekleri
duyurulduğu halde, sorum üzerine birkaç hafta öncesine
kadar kendilerine bir başvuru olmadığı belirtilmişti.
1 Ağustos Dönüş Günü etkinlikleri çerçevesinde Adıghe
Makh’ın, Adıghey’de sorumlu birim başkanını ile yaptığı,
sitemizde Türkçe’si yayımlanan ve bu bilgileri içeren
söyleşisi de üzücüdür ki, dönüş koşullarının
zorlaştığından yakınanların bile pek ilgisini çekmedi.
Rusya Federasyonu yasalarına göre Rusça bilme, oturma
izni başvurusu için değil, beş yıl yaşadıktan sonra
vatandaşlık başvurusu için zorunlu görülmüştür. Elli beş
yaşını geçmiş bayanlar ve altmışını doldurmuş erkekler
için bu koşul aranmamaktadır.
Bunları, “Rusya Federasyonu’nda oturma izni almak
Almanya’da almaktan çok daha kolay. Dolayısı ile
yakınmayı bırakın, oturun oturduğunuz yerde” anlamında
yazdığımızı sanıp, hemen klavye başına oturacaklar hemen
heveslenmesin. Uygulamayı desteklediğimiz,
yararlandığımız hakları da yeterli bulduğumuz
sanılmasın.
Bizler burada her platformda, Çarlık Rusya’sı tarafından
sürülen Adıghelerin, herhangi bir yabancı uyrukluya göre
farklı işlem görmesi gerektiğini, Rusya Federasyonu’nun
dönüşlerine yardımcı olması gerektiğini savunuyoruz.
Rusya Devlet Başkanı’nın imzalamış olduğu Dönüş
kararnamesinden Adıghelerin de yararlandırılması
çalışmalarını sürdürüyoruz.
Devletin konuya ilişkin birimlerinin daha aktif olması
konusunda, eleştirilerimizi, yardımlarımızı
esirgemiyoruz.
Bu konularda diasporanın daha duyarlı olmasını, örneğin
diaspora kurumlarımızın dönüş bayramını unutmamasını, bu
günlerin bir durum değerlendirme günü olarak
görülmesini, sorunların çözümü konusunda
cumhuriyetlerimiz ve Rusya Federasyonu nezdinde
girişimlerde bulunmamasını, kendilerinin de nasıl
katkıda bulunabileceklerinin programını yapmalarını
bekliyoruz.
Ve sorunlarımızın çözümü için “Rusya Federasyonu
nezdinde girişimlerde bulunmayıp, isteklerimizin,
ırkçılıkla suçlanan batı ülkelerinin baskısı ile
Rusya’ya kabul ettirilebileceğini sanmak, acaba sizce de
saflık değil mi?” diye soruyoruz. |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|