|
|
|
|
|
KAF-FED
WEB SİTESİNE HOŞGELDİNİZ |
20.10.2007 |
|
|
Dr. MEŞFEŞŞU
Necdet Hatam |
|
|
Kaf-Fed söylemde olmasa bile
uygulamada devamı olduğu Kaf-Kur yani Kafkas Dernekleri
Koordinasyon Kurulu’ndan ilkesel olarak çok farklı.
Aslında bu değişim Kaf-Kur’dan Kaf-Der’e geçerken
yaşandı. Kaf-Kur Ankara’daki Kuzey Kafkasya Kültür
Derneği’nin İlkelerini benimsemişti. Önceliği anavatana
dönüştü. Ankara Derneği de, 12 Eylül öncesi tüzüğüne,
Türkiye Cumhuriyeti devlet katları ve özellikle bizim
toplumumuzda, anti-Komünizmin çok revaçta olduğu
dönemde, “Türkiye Cumhuriyeti ile Sovyetler Birliği
ilişkilerini bozabilecek görüşte olan kişiler derneğe
üye kabul edilmezler” anlamında bir madde koyabilmişti.
Kimileri bu tüzük değişikliğinin, dönüşe öncelik
verildiği için yapıldığını, aleyhine söylem
geliştirilen, dağıtılacağı, sınırlarının değiştirileceği
amaçlanan ülkeye, barış koşullarında dönülemeyeceği
anlaşıldığı için yapıldığını, dahası bu yaklaşımın
Türkiye Cumhuriyeti’nin, “yurtta barış, dünyada barış”
ilkesi ile uyuştuğunu anlamazdan geldiler. O günlerde
Dönüşçüleri komünist olmakla suçladılar, komünist
oldukları için Dönüşü savunduklarını dile getirdiler.
Şimdilerde ise aynı çevreler, Dönüşçüleri, Rusçu olarak
niteleme yanlışını yapıyorlar. Türkiye karşıtı imiş gibi
göstermeye çalışıyorlar. Türkiye’nin politikası ile
uyumlu çizginin, komşu ülkenin sınırlarını değiştirmeyi
güya amaçlamış söylemin değil, Dönüş çizgisi olduğu
gerçeğini yine anlamazdan geliyorlar… Bu konunun ayrı
bir boyutu… Gün gelir yaşananlar daha daha ayrıntılı
yazılır.
Evet Ankara Derneği'miz, 1989’da yeryüzünde yoğun olarak
yaşanan tüm ülkelerin temsilcilerinin bir araya geldiği
Sürgün’ün 125. yılı Kültür Haftasını düzenlemişti.
Kararın alındığı tarih göz önüne alındığında Sürgünün
anıldığı ilk toplantı idi. DÇB kuruluşu ve genel
kurulları da dahil olmak üzere bize göre bu kadar
kapsamlı, geçmişi irdelemekle birlikte daha çok gelecek
vurgusu yapan düzeyli toplantımız olmadı. Bu gelecek
vurgusu ve Dönüş, “Çerkes Haftası Deklarasyonu”na şöyle
yansımıştı:
“Anavatan ve sürgündeki Çerkeslerin yaşadıkları ülkeler
arasında ilişkilerin güçlü olması dileğimizdir. O
ülkelerde yaşayan insanlarımızın anavatana dönüp oraları
görmeleri, okullarda okuyabilmeleri, kendi akrabalarıyla
buluşup birbirlerini ziyaret ve bütünleşmeleri
gereklidir” (Kafdağı Dergisi sayı 33-36 sayfa 93)
“Biz istiyoruz ki; Dünyadaki tüm halklar bizim de bir
ulus olduğumuzu kabul etsinler. Dilimiz ve kültürümüzü
koruyarak yaşamak istediğimiz bir gelecek ve kendi
topraklarında bütünleşen bir ulus olma çabamızın
olduğunu kabul etsinler.” (Kafdağı Dergisi sayı 33-36
sayfa 94)
19-21 mayıs 1991 de DÇB’nin resmen kurulduğu toplantıya
Türkiye’yi temsilen katılan Kaf-Kur delegasyonu, büyük
ölçüde Almanya delegasyonunun desteği ile bu
görüşlerini, bu yaklaşımını DÇB tüzüğüne de aldırabildi.
Ama ne oldu ise perestroikadan sonra oldu. Koşullar,
Anavatana Kolaylıkla Dönülebilecek şekilde değişip
gelişince üzücüdür ki Dönüş, Dönüşçülerin çoğunun
gündeminden düştü. Dönüş paradigması değişince,
yaşanılan ülke ile dönülecek ülke ilişkilerine zarar
vermeme düşüncesi de önemsenmez oldu. Örneğin Kaf-Der
Bülten’in beşinci sayısında KKHK Başkanı Şenıbe Yura’nın
“Zamanımız Kafkas Halklarının Ulusal Bilince ve
Bağımsızlığa sarılması zamanıdır” sözü manşetten
verildi. 91 de Amerika’da çıkan bir dergide yayımlanan,
DÇB’nin, Kuzey Kafkasya’da bir devlet kurmak için
kurulduğu, dahil birçok yalanı yanlışı içeren bir makale
1998 de Nart sayfalarında yer bulabildi. Fiziki anlamda
uzak ruhen anavatana yakın olduğumuz dönemden, fiziki
olarak yakın (gidiş, gelişler, toplantılar, örgütlenmeler
vs) ruhen uzak bir döneme geçildi.. Öyle ki sözü edilen
makalede geçen, dönemin Adige yetkilisinin soyadı “L’ıxase”,
erkekler derneği başkanı olarak çevrilebildi. Anavatana
Dönüş’ün temel öğelerinden biri olarak gördüğümüz
Üniversite öğrencileri, yine Nart’ta, askerlik hizmeti
yapmamak için anavatana gelmişler gibi gösterilebildi,
En acıklısı dokuz yıl yürürlükte kalan, altın tepside
sunulan RF vatandaşlık yasasından yararlanılamadı.
Özetle Dönüş paradigması ile bakıldığında, birbirinden
vahim daha onlarca yanlış.
Tüm bu yanlışların asıl nedeninin, Dönüşü öncelemeyen,
merkeze alınmayan bakış açısından kaynaklandığı bir
türlü görülmedi. Daha iki yıl önce, Federasyondaki dil
toplantısında, “Hakikaten bir fırsat kaçırıldı, bundan
böyle daha duyarlı olalım” gibi bir yanıt alırım umudu
ile yaptığım eleştiriye, Federasyon genel başkan
yardımcılığı da yapmış, eski dönüşçü arkadaşımız, “yasa
şimdi çıksa şimdi de almazdım” yanıtını vermişti. Bende
“bu görüşte iseniz, bu dernekte ne işiniz var?” diye
sormuştum, tahmin edebileceğiniz ses tonu ile. Ama
arkadaşlarımız daha çok beni haksız görmüşlerdi…
Evet işin en ilginç yönü arkadaşlarımızın hiç
burunlarından kıl aldırmamaları. Bu sürede kimi
yazılarının, eylemlerinin, ilkelerimize ters düştüğü
eleştirilerimizi hep ilettik, hep pişkin yanıtlar aldık.
En büyük örgütün yöneticiliğini sanki, yanlış yapmama
sorumluluğu olarak değil de, yanlış yapma ve “kurum
yıpratılmasın” kalkanı arkasında eleştirilmeme
rahatlılığı olarak algıladılar. Bu çerçevede
eleştirileri ya görmezden geldiler, ya da savunmaları
çok pişkince oldu. Örneğin, Sayın Şenıbe Yura’nın
yukarıda anılan sözlerinin manşete alınmasını
eleştirdiğimizde aldığımız yanıt gibi: “Biz gazeteciyiz
o söyledi, biz de yazdık” Yada dergide çıkan, çıkmayan
yazıları eleştirdiğimizde aldığımız “yazı kurulu’nun
kararlarına karışmadıkları” yanıt gibi.
Dönüş paradigması ile bakıldığında, özel bir araştırıyı
gerektiren, daha onlarca ilkesizlik, sorumsuzluk örneği…
Bize göre tüm bunların nedeni yetmişli yıllarda ilkeleri
tespit eden arkadaşların çoğunun bu ilkeleri unutmaları,
Dönüş karşıtı yazı çizi ve eylemlere sessiz
kalmaları,çanak tutmaları, kimileyin kendilerinin de bu
yanlışları yapmalarıdır. Bunlara bir de dernek
yönetimlerde görev almamaları, görev alanlara yeterince
yardımcı olmamalarının eklenmesi ve yönetimlerin Dönüşü
henüz içselleştiremeyen kadrolara geçmesi sonucu bildik
acı tablo ortaya çıktı.
Aslında, İşin özüne inemeyenler için göz boyayabilecek
ve her şeye karşın her platformda desteklediğimiz, ön
plana çıkardığımız çalışmaları da yok değil
Federasyonumuzun. Yetmişli yılların küçük, bakımsız
sayılabilecek dernek merkezi kadar sıcak olmasa da çok
daha görkemli dernek merkezimiz var. Tüm günlerini
dernek işlerine ayırabilen profesyonel yönetici, yayın
sorumlusu arkadaşlarımız var. Kabul edilebilir projeler
hazırlayıp, AB’nin ayırdığı bütçelerle güzel projelere
imza atılıyor. Bir ilk gerçekleştiriliyor dil kursları
açılıyor, öğretmen yetiştiriliyor, ancak…
Evet ancak, Federasyonun Web Sitesi bir sorumsuzluk
örneği. , Bize göre yalnızca bu Web Sitesi
eleştirilerimizde ne kadar haklı olduğumuzun,
yönetimimizin “amatör kadrolarla, profesyonel işler
yapabildiklerinin değil” “profesyonel kadrolarına
karşın, amatörlerin yaptıklarını bile yapamadığının” Çok
mu iddialı oldu.. İnanı değil.
Bakın neden:
Siteyi açıyorsunuz. Ana sayfa, albenisi yerinde. Solda
koyu harflerle başlıklar. Federasyon Hakkında Dünya
Çerkes Birliği, Üye Dernekler, Kafkasya Cumhuriyetleri,
Haber Arşivi, Nart Dergisi, Tarih ve Coğrafya, Kültür ve
Sanat, Kafkas Mitolojisi, Dokümanlar, Resim Galerisi.
Federasyonu tanımak istiyorsunuz ve tıklıyorsunuz.
Federasyon Hakkında sayfa açılıyor koyu güzel bir
yazı çıkıyor karşınıza: HAZIRLANIYOR. Kendi
hakkında bilgi verecek sayfayı yıllardır hazırlayamayan
Federasyonun acaba hangi platformda ne etkisi olabilir
dersiniz?
Dünya Çerkes Birliği, sayfa açılıyor, karşınızda aynı
güzel yazı: HAZIRLANIYOR. Halbuki DÇB kuruluşuna
ilişkin özet bilgileri de içeren, önemlisi DÇB’nin
amacının ilkelerini açıklayan taslak, 2001, 2202 DÇB
başkanlar toplantılarında dönemin Federasyon Başkanına
verilmiş, 2003 genel kurulunda taslağın değişiklikleri
ile kabul edilen son şekli de üç dilde kitapçık halinde
katılan her delegeye sunulmuş, daha sonra da başkana
genel Yönetmen ve Nart sorumlusuna defalarca
anımsatılmıştı.
Üye Dernekler. Tıklıyorsunuz. Nesnel olmak gerek
üye dernekleri buluyorsunuz.
Kafkasya Cumhuriyetleri. Tıklıyorsunuz:
HAZIRLANIYOR. Cumhuriyetlere ilişkin bilgileri
bulmak çok zor olmalı diye düşünüyorsunuz.
Haber Arşivi. Tıklıyorsunuz emeği geçenler
sağolsun. Dolu dolu değil ama iyi denebilir.
Nart Dergisi. Tıklıyorsunuz. Kapaklar karşınızda
ve tıkladığınızda içindekiler sayfası. Kimi yazılara
internet ortamında ulaşabiliyorsunuz. “Hizmetin değerini
çok ama çok büyüteceği” bilinci ile “keşke yazıların
tamamına ulaşabilseydi” diye düşünmezlik edemiyorsunuz.
Türkiye’de dışında yaşayan ve yazılara ulaşmakta güçlük
çekenlerin sızılarını, siz de duyuyorsunuz.
Tarih ve Coğrafya. Tıklıyorsunuz HAZIRLANIYOR.
Diyecek bir şey bulamıyorsunuz. Kültür ve Sanat, Sayfa
hazırlanmıyor, ama çok da dolu değil:
- İçimizden Biri: Gülcan Altan, Birsey Wumar Kimdir?
- Halkımızın Bayramı, - Ne Durumdasın Adıgecem, -Yarının
Nasıl Olacak Adıgecem, -Birbirine Yaklaştıralım.
Federasyonumuzun, AP’na kadar taşıyabildiği halk
danslarımız dışında kültür ve sanatla pek arası olmamalı
diye düşünüyorsunuz. Ancak son yazının 03 10 2007 de
geçilmiş olması, hepten karamsar olmanızı engelliyor.
Kafkas Mitolojisi. Tıklıyorsunuz HAZIRLANIYOR.
İşte bu çok ayıp diye haykırıyorsunuz. Bu kadarı da olur
mu diyorsunuz. Derneğin, Nartların Sesi bülteninden
tutun her yayınında sayısız makalemi yok. Bu konuda
yayınlanmış kitap mı yok. İnternetteki bilgi mi az?
Dünya çapında ünlü Nartoloğumuz İmsél Özdemir hemen yanı
başlarında değil mi. Evet siz söyleyin bu kadarı da olur
mu?
Dokümanlar. Tıklıyorsunuz. Benzer sitelere göre
doküman sayısı devede kulak bile değil. Yine de
HAZIRLANIYOR. olmasından daha iyidir diye
düşünüyorsunuz.
Resim Galerisi. İnce yazı sayfa açılmıyor bile. Demek ki
daha hazırlık aşamasında bile değil… Daha hazırlık
aşamasına bile gelmemiş sayfa adının yazılmasının nedeni
iyi niyettir, yapmak istemektir diye iyi niyet
gösteriyorsunuz. Hem defalarca denendi ya eleştiriler
hiç duyulmayacak, yada kendilerine göre mutlaka haklı
bir gerekçe bulunacaktır.
Açtığınızda moral yükseltebilecek olan diğer sayfalara
da lütfen siz göz atıverin. Ben de baktım Dönüş Sayfası
ile biraz moral de bulmuştum ki “Dönüş için yılda 1
Dolar” kampanyasına, acı, acı gülümsedim. Milliyetine
bakılmaksızın her ay maaşlarının yüzde ikisi Dönüş vakfı
için kesilen ve vakfa diasporadan hiçbir katkının
gelmediğini bilen Abhazya vatandaşlarının bu sayfayı
açmadıklarına ve dilini anlamadıklarına da sevindim. Ama
kurucularından biri olduğum, Bandırma Derneği Başkanı
(olayın geçtiği günlerde) sevgili Abdulkadir Şeker
ağabeyimizi de Karamürsel Derneği Başkanlığına atamış
olmalarına da üzüldüm. Bu bariz hatanın bugüne kadar
düzeltilmemiş olmasının nedeninin, sayfanın ciddi olarak
okunmadığı olasılığı olabileceğini ise hiç düşünmek
istemedim.
Dört sayfa doldu… Saat de artık sabahın dördü, ancak
asıl eleştireceğim konuya, Ankara Derneği Halk Dansları
ekibinin çok alkışlandığının ön plana çıktığı, bizleri
küçük düşürdüğünü düşündüğüm, ciddiyetten uzak olduğu
ölçüde, daha ciddi eleştirilmeyi gerektiren, AP Çerkes
Günü haberlerine henüz sıra gelmedi. Onu da kısmetse
gelecek yazıya bırakalım… Böylece AP Çerkes gününü
ikinci kez düzenleme başarısını gösterip tarihimizdeki
yerlerini garantileyen organizatörleri biraz merakta
bırakmış, hem de öncülere tuşlarını bilemeleri fırsatı
vermiş oluruz.
Ne dersiniz?
Aslında konuya ilişkin haberin kendisi zavallılığın da
gösterisi. Ama inanın düzenleyiciler bu şekilde
haberlere konu oluşlarını bile başarı sanıyorlar.
Sorunumuzun daha kıyısına bile gelememiş Sayın Cem
Özdemir’i de davamızın savunucusu…
Çerkes oyunları büyüledi
15 Ekim 2007 Pazartesi 14:25
Avrupa Parlamentosu'nda (AP) düzenlenen Avrupa Çerkesler
Gününde Türkiye'den gelen halk oyunları ekibinin
gösterisi büyük ilgi gördü.
Türk asıllı Alman AP üyeleri Cem Özdemir ve Vural
Öger'in himayesinde düzenlenen gösteriyi, Türkiye-AB
Karma Parlamento Komisyonu Eş Başkanı Joost Lagendijk,
çok sayıda parlamenter ve AP çalışanı izledi.
Cem Özdemir, burada yaptığı konuşmada, kendisinin de
Çerkes asıllı olduğunu ifade ederek, Çerkeslerini her
zaman, içinde yaşadıkları toplumlara sadık kalsalar da
özellikle İkinci Dünya Savaşı'nın ardından Ruslar
tarafından farklı bölgelere ve ülkelere sürüldüklerini
ve tarih boyunca zorluklar içinde yaşamak zorunda
kaldıklarını anlattı.
Avrupa'nın çeşitli ülkelerinden gelen Çerkes
örgütlerinin temsilcileri, bugünkü etkinlikler
kapsamında düzenlenecek törende AP Başkan Yardımcısı
Luisa Morgantini'ye Çerkes bayrağını teslim edecekler.
Evet haftaya buluşmak dileği ile… |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|