|
|
|
|
|
KAF-FED
ÜÇÜNCÜ GENEL KURULU
İZLENİMLER-DÜŞÜNCELER -1 |
10.12.2007 |
|
|
Dr. MEŞFEŞŞU
Necdet Hatam |
|
|
Bir haftayı geçkin bir
süreden beri Türkiye’de Ankara’dayım. DÇB olağan yönetim
kurulu toplantısı ve Kaf-Fed Genel Kurul daveti nedeni
ile gelişim programımdaki tarihten biraz daha erkence
oldu.
Kaf-Fed’in, federasyon genel kurulu ve DÇB yönetim
kurulu toplantısını çakıştırması yararlı sonuçlar
verebilecek çok güzel bir düşünce idi. Nitekim 30 Kasım
2007 akşamı gerçekleştirilen DÇB Yönetim Kurulu
Toplantısı gündeminin ilk maddesi gelenek olduğu üzere
ev sahibi üye derneğin çalışmalarına ilişkindi. Kaf-Fed
genel başkanı Sayın Cihan Candemir’in çalışma raporu
sunumu, anavatandan gelen üyeler yanında, Ürdün ve
Suriye’den gelen delegeleri de etkiledi. Sunum
konuklarca, örnek alınacak değerde bulundu. Ayrıca, DÇB
ile uyum içerisinde çalışan Sayın Cihan Candemir’in
genel kurulda yeniden seçilmesi ortak dileğimiz,
başkanımız Sayın Dzemıhe Qazbulat tarafından dile
getirildi. Bu dilek ertesi dernek merkezinde
gerçekleştirilen Kaf-Fed başkanlar toplantısında da
yinelendi.
DÇB’nin kurulmuş olması ve on altı yıldır kesintiye
uğramadan çalışmalarını sürdürüyor olmasının en büyük
yararlarından biri bu olan karşılıklı görüş alışverişi,
derneklerden birinin yaptığı çalışmanın diğerlerince
örnek alınabilecek oluşu, birkaç günlük birliktelikte
somutlandı. Federasyonumuzun sunumunun gibi Suriye’deki
Adige Yardımlaşma Derneğinin DÇB’deki temsilcisi Sayın
Staşü Zuher’in derneğe ilişkin verdiği bilgiler de
çarpıcı, düşündürücüydü. Evet 80 bin dolayında nüfusun
kurduğu merkez ve merkeze bağlı derneklerin üye sayısı
altı bin imiş. Anadilde eğitim veren çocuk yuvası
açabilmiş olmaları, çok uzun yıllardan beri yoksullara
parasız poliklinik hizmeti verilmesi, dernek üyelerinin
bu hizmetten yarı ücretle yararlanabilmeleri…
Ürdün Adige Yardımlaşma Derneği’nin yoksul ailelere her
ay düzenli nakit ödemede bulunması, Anavatanda okuyan
öğrencilere burs vermesi… Dernek arsasının pay karşılığı
inşaat şirketine verildiği, proje gerçekleşir ise
sorunların çözümüne çok büyük katkılar
sağlayabilecekleri bir gelirlerinin olacağı bilgileri…
Ürdün’deki gençlerden küçük bir grubun kurmuş olduğu ve
deneme yayınlarına başlamış olan NART radyo televizyonu…
Grubun sözcüsü Neğuey Nart’ın sunumunun herkesleri
heyecanlandırması. Kendi güçleri ile belirli bir yere
getirdikleri Nart’a nasıl yardımcı olunabileceğinin
ciddiyetle araştırılacağı… Salt NART sözcüğünün açılımı
gençlerin konu üzerinde ne kadar duyarlı çalıştıklarının
bir göstergesi. Evet Nart sadece efsane kahramanlarımız
değilmiş, aynı zamanda National Adyge Radio Television
anlamına da geliyormuş…
Bu güzel şeyler yanında Birleşik Kafkasya Konseyi Sayın
Ata Katı’nın DÇB Yönetim Kurulu toplantısına çağrılmış
olması ve toplantının bir bölümünü DÇB Genel Başkanı ile
yan yana izlemesini anlam veremediğimi de söylemeliyim.
Gerçekten de, sonsuza Kadar Rusya Federasyonu ile
birlikte olunacağı düşüncesinde olanlarla, Birleşik
Bağımsız Kafkasya’yı kurmak düşüncesinde olanların, en
azından bu hayali sıkça dile getirenlerin, DÇB yönetim
kurulu toplantısında bir arada olmaları yadırganmayacak
gibi değildi. Kurumlarımızdan birinin genel kurulunda,
ya da verdiği bir davette yadırganmayabilecek bu durum,
Genel Kurul’da Sayın Sezai Babakuş tarafından dile
getirilen “Kaf-Fed ile Birleşik Kafkasya Konseyi’nin
birleşeceği” söylentilerinden sonra daha bir anlam
kazanıyordu. Evet, gelecek öngörüleri taban tabana zıt
bu iki kurum neden birleşmek ister ve nasıl
birleşebilirdi. Halbuki yıllarca önce bu konuyu
konuştuğumuz Rahmetli Osman Çelik kuruluş aşamasındaki
iki kurumun, politikalarının birbirine taban tabana zıt
olduğunu ve dolayısı ile de aynı çatı altında bir araya
gelmelerinin mümkün olmadığını çok kesin bir dille
anlatmıştı.
Peki şimdi… Acaba politikalar mı değişti demekten
kendini alamıyor insan. Hem daha yakınlarda Kaf-Fed
Genel Başkanı Sayın Cihan Candemir Kaf-Fed politikasının
Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı olmadığı gibi Rusya
Federasyonu’na da karşı olmadığını dile getirmemiş
miydi? Peki, sözde olan ve sözde kalmaya mahkum olan
politikaları sadece Rusya Federasyonu politikaları ile
değil Türkiye Cumhuriyeti’nin “yurtta barış, dünyada
barış” politikası ile ters Birleşik Kafkasya Konseyi ile
birleşme nasıl gündeme gelebilirdi. Ülke bütünlüğüne
kastedenleri barındırdığı için komşu ülkeye sınır ötesi
harekat planlayan Türkiye Cumhuriyeti’nin, ilişkilerli
her alanda gelişen Rusya Federasyonu ülke bütünlüğünü
tehdit edebilecek eylemlere izin vermeyeceğinin artık
anlaşılması zamanı gelmedi mi?
Genel Kurul salonunu, İstanbul’daki DÇB genel kurul
toplantı salonundan farklı olarak, Türk Bayrakları
yanında Adige ve Abhaz bayrakları ile de donatılmıştı
ve güzeldi. Aslında sadece bayraklar bile Federasyonun
Adige-Abaza Dernekleri federasyonu olduğunun bir
göstergesi idi, ancak nedense özün görüntüye
yansıtılmasında gecikiliyordu. Bu konuda yıllardır
savunduğumuz, Sayın Sezai Babakuş’un önceki genel
kurulda da tartışılmayan önerisi, Kaf-Fed’in adının,
Adige-Abaza Dernekleri Federasyonu olarak
değiştirilmesi önerisi, bu genel kurulda da
tartışılamadı.
Değinilmesine karşın yeterince tartışılmayan iki konu da
450. yıl kutlamaları ve Kış Olimpiyatlarının Soçi’de
yapılacağı kararı idi. Bu konular yeterince
tartışılabilseydi, Türkiye’de oturduğu yerden,
Anavatandakilerin politikasını belirleme çabasının boşa
harcanmış enerji olmakla kalmayıp anavatan ve muhaceret
arasına set çekme tehlikesini de barındırdığı daha bir
anlaşılacaktı. Çünkü son genel kurullarında Soçi
olimpiyatlarını engelleme çabası değil, bu
olimpiyatlarda olabildiğince yer alma çabası gösterme
kararı alan Şapsığ Derneği Başkanı Sayın Ç’aç’ıxhu Mecit
de konuklar arasındaydı. Sayın Ali Gündüz’ün, Kış
Olimpiyatlarının Soçi’de yapılacak olmasının Abhazya
açısından ne denli önemli olduğunu çok net olarak
vurgulyışı da görmezden gelinebilecek gibi değildi.
Sayın Cihan Candemir’in “DÇB Rusya’nın Kafkasya’daki
kolu” benzeri karalamaları yanıtlanmaya değer bulmaması,
bu karalamaları üretenlere açık tavrı Kaf-Fed’in Son DÇB
genel kurulu sırasındaki tutumu ile çelişen ancak
gerçekçi, olumlu bir yaklaşımdı. Çünkü karalamaları
üretenlerin bakış açısı değerlendirmeye temel
alındığında birilerin de DÇB’yi Türkiye’nin, Suriye’nin,
Ürdün’ün Amerika’nın ya da Batının Rusya’daki kolu
olarak görmesi doğal karşılanmalıydı. Kaf-Fed Genel
Başkanının, DÇB’nin Rusya Federasyonu –aslında tüm üye
derneklerin bulunduğu ülkelerin- yasaları ile sınırlı
bir sivil toplum kuruluşu olduğu anımsatması da çok
yerinde idi. Evet yıllardır vurguladığımız gibi DÇB
sorunları gündeme taşıyan, çözümü konusunda görüş
belirten, taraf devletlerin konuya daha duyarlı olmasını
sağlamaya çalışan, sorunların, toplumca paylaşılmasına
yönelik etkinlikler düzenleyen, sorunların çözümüne de
olabildiğince katkı derlemeye çalışan bir sivil toplum
örgütüdür. Eleştirilir, beklentiler dile getirilirken
DÇB’nin, kendisini nasıl tanımladığı göz önünde
bulundurulmalıdır.
Genel kurulda çok önemsediğimizi söylediğimiz kimi
konuların önemini, yeterince içselleştiremediğimiz
gerçeğinin göstergesi kimi hatalara da tanık olduk.
Bunların ilki Kaf-Fed yönetiminden görevi gereği
anavatana çok yakın olması gereken bir arkadaşımızın,
DÇB konuklarına, protokole ayrılan ilk sırayı değil de
ikinci sırayı gösterme girişimi idi. Neyse ki yine
Kaf-Fed yetkililerinin uyarısı ile DÇB konukları
protokolde yer bulabildi. Yerinde müdahale olmasa idi,
Birleşik Kafkasya Konseyi Sayın Başkanı’nın, eski bir
millet vekilimizin yer bulabildiği protokolde, Kaf-Fed’in
de üyesi olduğu DÇB’nin genel başkanı yer bulamayacaktı.
Bu da Kaf_Fed’in DÇB’yi pek önemsemediği yanlış kanısını
uyandıracaktı.
Çok önemsediğimizi her fırsatta dile getirdiğimiz Kıyı
Boyu Adigelerinin temsilcisi Sayın Ç’aç’ıxhu Mecit ile
bağımsızlığını desteklediğimizi her platformda dile
getirdiğimiz Sayın Argun Yura’nın Türkiye Çerkes
diasporasına mesajları olabileceğini düşünmemek ve genel
kurulda söz vermemek de bizce önemli bir eksiklikti.
Erkenden İstanbul’a dönmek durumunda kalan DÇB yönetim
kurulu üyelerinin uğurlanış şeklinin ise hep öğündüğümüz
Çerkes Konukseverliği ile bağdaştırmak çok güç. Bize
yakışanı çok kısa da olsa genel kurula ara vermek ve
konukları hep birlikte uğurlamaktı diye düşünüyorum.
Eğer olay Anavatanda geçseydi, konukların düşündüğüm
şekilde uğurlanacağından da adım gibi eminim…
İzlenimler-sürecek... |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|