|
|
|
|
|
''ESKİ
DOSTLAR -2''YE ALIŞTIRMA |
02.02.2008 |
|
|
Dr. MEŞFEŞŞU
Necdet Hatam |
|
|
Eski
dostlara ilişkin yazımı;
“Peki Eski Dostları hiç mi eleştirmiyoruz? Eleştirmez
miyiz?
Elbette eleştiriyoruz.
Peki onlardan hiç mi beklentimiz yok? Olmaz olur mu,
çok..
Neler mi? Gelecek yazıya.” diye bitirmiştim.
Bu arada “Önemine Binaen” iki yazı yazmam gerekti.
Düşünüyorum da bu yazılara öncelik vermemde, “Eski
Dostlar-2” için, bilinçaltı kendime süre tanıma isteği
de rol oynamış olmalı. Çünkü üçüncü dalgaya gerçekleri
tüm çıplaklığı ile, azından kendi düşündüğüm gibi
anlatma sorumluluğumun olduğunu düşünüyorum. Gerçekler
tüm çıplaklığı ile konuşulunca dananın kuyruğunun
kopacağını da bilincindeyim… Ne mutlu ki Dönüş, kopacak
hiçbir kuyruğun engelleyemeyeceği kadar büyüdü. Artık
rüştünü ispat etti. Üçüncü dalganın yolunu sağlıklı
çizebilmesi için gerçeklerin tüm çıplaklığı ile
konuşulması, zorunlu.
Ancak gerçekleri, tüm çıplaklığı ile, acımasızlığı ile
ortaya dökmek, sonuçlarına da katlanmak benim için de
çok kolay olmayacak. Dolayısı ile hem bana hem de eski
dostlara, bu muhasebenin sonuçlarına katlanma gücü
vereceğini umduğum alıştırma yazıları ile başlamanın
daha uygun olduğunu düşündüm.
Bir konunu daha altını çizmem gerekiyor. Anavatana
Dönüşümden bu yana, yanlış bulduğum her eylemi, özelde
yada kamuya açık eleştirdim. Arkadaşları, yazılı sözlü
öz eleştiriye, yeni koşullara göre değerlendirmeye
çağırdım. Kimilerinin çok acımasız bulduğu eleştirilerde
bulundum. İltifat edilmedi. Sonuç alamadım. Özetle
konuyu CC sayfalarına taşımak zorunda kalışımın
sorumlusu da ben değilim Bunları yazmak zorunda kalmak
okuyanları çok mutlu etmeyebileceği gibi bana da
mutluluk vermiyor…
Ama biliyorsunuz halkıma sözüm var:
“Seni sarsmamalı
En sağlam bildiklerinin
yıkılışı.
Yıldırmamalı seni,
En yılmaz bildiklerinin
yılgınlığı
Ve yürümeli, yürümelisin
İnancın doğrultusunda
Sağlam adımlarla,
Taaa ki, ereğine varıncaya dek,
ya da ölünceye…”
Daha önce de üzerinde durmuştum. Çok ilginçtir
Türkiye’de dernek yetkilileri çok sık hem de çok büyük
yanlışlar yaparlar. Yanlışlıkların nedeni ilk elde bilgi
birikim eksikliği gibi görünür. Bence asıl neden
olayımızı yeterince önemsememeleri buna karşın
kendilerini çok önemsemeleridir. Öyle ki, açıp
okuduklarında yanlış yapmalarını önleyecek belgeler
ellerinde olduğu halde bakmaz, uyarılara da kulak
vermezler. Yöneticiliğin gerektirdiği bilgi ve birikimi,
seçilmekle kazandıklarını sanırlar. Dahası, farkında
mısınız bilmem, yöneticisi oldukları derneğin büyüklüğü
ölçüsünde dokunulmazlıkları da pekişir. Yanlışı
eleştirmek, sadece kendilerince değil, toplumun hemen
her kesimince “kurumu yıpratmak” olarak algılanır. Söz
konusu dernek Federasyon ise eğer çalışanına, yönetim
kurulu üyesine, özellikle başkanına bir kez olsun
“yanıldım” dedirtemezsiniz.
Örnek mi?
Sayılamayacak kadar… Ara, ara bu yargımı doğrular
örnekleri sundum, sunmayı da sürdüreceğim. Bu örneklerle
ne demek istediğimi anlatabilirsem, Eski Dostlar-2 ye
sakladıklarımı daha iyi anlatabileceğimi umuyorum..
Artık bildiğiniz ve sıkça örneğini gördüğünüz gibi,
Türkiyeli Çerkes çemberini kıramamışların bu arada çoğu
yöneticimizin özelliklerinden biri de yandan cevaptır.
Sizin sorduğunuz soruları yanıtlamaz, size yanıt verir
gibi, sizi suçlayabileceklerini sandıkları şeyleri
sıralarlar…
Yenilerde böyle bir durumla karşılaşmış olmanın ruh hali
ile Kafkas Derneği yayını 2001 yılında çıkmış
“Çerkeslerin Sürgünü” adlı kitabı karıştırıyorum. Çok
kişinin, çok yaralanabileceği çok önemli belgelere
dayalı yazıları da içeren kitapta konumuz için önemi
olan, dönemin Kaf-Der (sonra Kaf-Fed) başkanı sayın
Muhittin Ünal’ın, Sürgün’ün 136. yıl anma törenlerindeki
konuşması. Eleştirmek için metnin kendisinden daha
oylumlu yazılar yazmak zorunda kaldığım ürün sayısı az
değil. Federasyonun yayınladığı “Biz Çerkesler”
kitapçığı
Biz Çerkeslere Eleştirel Bir Bakış ile
Kaf-Der II. Gençlik Toplantısı Sonuç Bildirgesi
eleştirim buna örnek. Nart'ın 52. sayısında yayımlanan,
Sayın Yard. Doç. Dr. Nur Alagözlü’nün, dilimizi konu
alan yazısı da eleştirilme sırasını beklemede.
Siz ne düşünürsünüz bilmem ama, böylesi yanlışı çok
yazılarla her karşılaştığımda, Sevgili Dostum Sadi
Duman’ın anlattığı ve çok sevdiğim Nasrettin Hoca
fıkrasını anımsarım.
“Günlerden bir gün Hoca bir konuya yoğunlaşmak istediği
her halinden belli, dalgın pencereden ufuklara
bakmaktadır. Karısı ise konuşmak sohbet etmek
istemektedir, hocaya:
- Hoca sana Yusuf’un minareden düşüp ölen keçisinin
hikayesini anlatayım mı?.. demiş. Hoca dikkati
dağıtıldığı için hoş olmayan bir ses tonu ile ve gözünü
diktiği noktadan ayırmadan:
- Bos ver hanim, anlatmasan da olur..." demiş. Ama
karısı,
- Hoca Allah aşkına bir anlatayım, yanlış anlatırsam
düzeltirsin, diye üstelemiş. Hoca tekrar
- Vazgec hanim... demiş.
Karısı:
- Bir kerecik anlatayım, sen düzeltirsin yanlışım
olursa.." diye bir kez daha üsteleyince Hoca dayanamamış
ve:
-"Hanim, o keçi değil koyun idi; minareden düşmedi
gökten indi; kurban olarak kesen de Yusuf değil İbrahim
idi. Ben bunun neresini düzelteyim.“ demiş.
Fıkramızdan sonra gelelim yazıya. İşte bir bölümü:
“Bilindiği üzere DÖNÜŞ HAKKI öz yurtlarından
iradeleri dışında zorla uzaklaştırılan halkların,
şartların uygun hale geldiği andan itibaren tekrar
tarihi topraklarına dönmelerine izin veren uluslararası
bir haktır, bir kuraldır. Birleşiş Milletler İnsan
Hakları Yüksek Komiserliği’nin 28 Ağustos 1997 tarih ve
halkların güvenlik içinde ve onurlu bir şekilde kendi
ülkelerine, yani daha önce yaşamakta oldukları
ülkelerine geri dönüş hakları vardır. Ve bu hakların
yerine getirilmesinde Birleşmiş Milletler Mülteciler
Yüksek Komiserliği ve tüm hükümetler görüşmeler yoluyla
çözüme yardımcı olmakla sorumlu kılınmış, tüm
devletlerin; dönüş hakkına ve vatandaşlık hakkına saygı
duymaları ve desteklemeleri yükümlülüğü verilmiştir.”
Açılan bu yasal çözüm esas alınarak ortak örgütümüz
ULUSLARARSI ÇERKES DERNEĞİ üç yıl önce (yani 1997
de demek isteniyor) UNPO’dan bir karar istihsal
etmiş ve daha sonra da Birleşmiş Milletler vasıtasıyla
Rusya Federasyonu Başkanlığına çağrıda bulunmuştur.
Bahse konu çağrıda tarihi topraklarından zorla sürülen
Çerkeslere sürgündeki ulus statüsü verilmesi ve çifte
vatandaşlık-çifte pasaport hakkının sağlanması yer
almakta olup halen Duma’da beklemektedir.
(…)
Dönüş için gerekli koşulları yaratma konusunda Adığey
Cumhuriyeti önemli adımlar atmış yasal hazırlıklar
yapılmış olup Adığey Cumhuriyeti Kültür Bakanı Sayın
Çemışüe Gazi bu konuda gerekli bilgileri vercektir.
Sözlerimi bitirirken, UNPO’dan istihsal edilen kararın
tebliğ edildiği tarihlerde Rusya Federasyonu Başkanı
Yeltsin, sürgünün 133. yılı münasebetiyle yayınlamış
olduğu mesajda, Rus Çarlığı tarafından Çerkeslere
soykırım uygulandığını ve iradeleri dışında ülkelerinden
uzaklaştırıldığını kabul ederek, sorunun uluslar arası
kurallara göre çözümlenmesi gerektiğini ifade etmiş ve
Repatriant yasası ve benzeri arkasından gelmişti.
Devlette devamlılık ilkesi uyarınca şimdi söz sırası
Putin’dedir.. Ancak onun ilk uygulamaları arasında yer
alan ve Nalçik yolcularını Soçi’ye indirip kontrol
ettirme, seçilmiş başkanların atanmış yöneticilere
bağlanması ve Çeçen halkının iradesi ile yetkilendirilen
Devlet Başkanını tanımaması gibi olumsuzluklar kaygı
vericidir.
Bu itibarla, Rusya Federasyonu Başkanı Putin’den, UNPO
kararlarına uymasını, Çeçenistan’daki akan kanı
durdurmasını ve Çeçemnlerin seçilmiş lideri Aslam
Maşhadov’un muhatap alınmasını, Nalçik uçak seferlerinin
eskiden olduğu gibi direkt olarak yapılmasını ısrarla
talep ediyor, aksine uygulamaları şiddetle kınıyoruz.”
DÇB üyesi Kaf-Der’in Genel Başkanı Sayın Muhittin
Ünal’’ı söylediklerini doğru kabul edersek (ki,
başkan olduğu için maalesef doğru kabul edilecek ve yazı
birçok yerde kaynak olarak da kullanılacaktır)
konumuza ilişkin yasal düzenlemeler, Birleşmiş Milletler
İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin 28 Ağustos 1997
tarihli Dönüş Hakkı’na ilişkin kararı ve UNPO’nun Rusya
Federasyonu’na yaptığı baskılar sonucu gerçekleşmiştir.
Halbuki;
- Tüm diasporamıza beklemeksizin, ülke değiştirmeksizin,
taşıdığı ülke vatandaşlığını bırakmaksızın (yani çifte
vatandaşlık) ve bulunduğu ülkeden başvuru ile Rusya
Federasyonu vatandaşlık hakkı veren federal yasa 28 11
1991 de kabul edilmiş, 1992 yılında uygulama başlamış ve
2000 yılında yasa bütünü ile değişinceye kadar
yürürlükte kalmıştır. (Ki, ilk taslakta sadece SSCB
eski vatandaşlarına bu hakkı, tanıyan yeni yasanın
gündemde olduğu yıl kurulan ve başkan
yardımcılıklarından birine, Rusya Federasyonu Devlet
Başkanlığı nezdindeki Vatandaşlık Komisyonu Başkanı
Meketey Abdullah’ı seçen DÇB’nin, girişimleri sonucu tüm
diasporayı kapsayacak şekilde yasalaşmıştır.)
- Adigey Cumhuriyeti Parlamentosu, 10 Mart 1995’te,
Onuncu maddesi ile soydaşlarımıza dönüş hakkı tanıyan
Adıgey Cumhuriyeti Anayasası’nı kabul etmiştir.
- Rusya Federasyonu Devlet Duma’sı, Rusya yada Sovyetler
birliğinden herhangi bir nedenle ayrılanlara,
çocuklarına, torunlarına, Rusya Federasyonu Ülkedaşı
olma hakkını veren “08 12 1995’te, “Rusya Diasporasına
ve Eski Rusya Ülkedaşlarına Yardım Edilmesi ve
Haklarının Korunması Hakkında” ki bildiriyi kabul
etmiştir.
- Adigey Cumhuriyet Davlet Meclisi-Xase, 29 mayıs
1997’de Dönüş Yasasını kabul etmiştir.
- 1994 yılında DÇB olarak yaptığımız başvuru ve sonraki
çabalarımız sonucu, 11 Aralık 1997 yılında Adigey
Cumhuriyeti Başkanı Carım Aslan öncülüğünde Fesıjapşi
Dönüş Vakfı kurulmuş, vakıf Yugoslavya’dan Dönüşü
sağlanan Yugoslavya Adigelerinin ilk masrafları görmüş,
Mefehable köyünü kurmuştur.
Gelelim DÇB ve UNPO ilişkilerine:
UNPO’ya üyelik başvurusu DÇB’nin 1991-93 ilk çalışma
döneminde yapılmış, kesin üyelik 1993 yılında,
Şahalaxhue Abu’nun başkanlığı Necdet Hatam’ın genel
sekreterliği döneminde kesinleşmiştir. Soykırım ve
Sürgüne ilişkin ilk karar 1995 yılında Estonya’da
gerçekleştirilen UNPO bölgesel toplantısında istihsal
edilmiştir. (Sayın Ünal’ın deyimi ile) 1997’deki karar
UNPO Genel Kurul kararıdır. Ancak en önemlisi dönemin
Rusya Federasyonu Başkanı Boris Yeltsin Kafkas
Halklarına yönelik bildiriyi
sürgünün
133. yılında değil 130. yılında yani 1994’de yayımlamıştır.
Bildirinin yayımlanmasında UNPO’nun bir dahli yoktur.
Yine Genel Sekreterliğimiz döneminde DÇB girişimleri
(her söylediğimizin belgesi elimizdedir) sonucu Adigey
Cumhuriyeti Başkanı Carım Aslan, Kabardey-Balkar
Cumhuriyeti Başkanı K’uek’ue Valera, Karaçay-Çerkes
Cumhuriyeti Başkanı Xubiyev Vladimir’in imzalarını
taşıyan başvuru sonucu gerçekleşmiştir. Bildirinin
yayımlanması konusunda başkanlar içerisinde en aktif
rolü Adigey Cumhuriyeti Başkanı Carım Aslan oynamıştır.
- Bildiride Kafkas Halklarının savaşının haklı bir savaş
olduğu vurgulanmakta ancak Soykırım sözcüğü ve
soykırımın kabul edildiğine ilişkin bir ibare
bulunmamaktadır. Ancak bildiriye şapka çıkartanlardan
kimilerinin şiddetle karşı çıktıkları 450. yıl
kutlamalarında kullanılan “Sonsuza Kadar Rusya’yla”
sloganına vurgu yapılmaktadır.
Görüldüğü gibi yasal düzenlemelerin Birleşmiş milletler
kararı ile de UNPO kararı ile de bir ilgisi yoktur. DÇB
ve Cumhuriyetlerimiz yöneticilerinin girişimleri ile
Rusya Federasyonu tarafından sağlanmıştır. Ve güya Dönüş
içerikli yazıda bu kadar yanlış bir araya
getirilebilmiştir.
Olayın daha vahim yönü bu bilgiler ve daha fazlası,
dernek merkezlerine diğerlerine iletilmek üzere
gönderilen yazılar yanında kendilerine, 1997 de
yukarıdaki bilgileri içeren kitapçık, 2000 yılında da
Vakfın yine bu bilgileri içeren bülteni DÇB Genel
Kuruluna katılan her delege gibi Kaf-Fed başkanına da
verilmiş olmasına karşın bu kadar yanlış bir araya
getirilebilmiştir. Sözü edilen yayınlar,
araştırıldığında kendilerine iletilen diğer belgeler
gibi mutlaka derneğin bir köşesinde atılı olarak
bulunacaktır.
Ama vahimin de vahimi üyesi bulunduğu DÇB’nin
girişimleri, Cumhuriyetlerimiz yöneticilerinin öncülüğü
ile sağlanan kazanımların, hayali argümanlarla, Rusya
Federasyonu’na baskı sonucu yaptırıldığının
söylenebilmesi, kendilerini boğacak kadar ayıpları olan
Amerika ve AB yardımı ile sorunlarımızın çözülebileceği
izleniminin verilmesi ve… evet ve…
Peki sizce, çeşitli platformlarda dönüşçülüklerine toz
kondurmayan buna karşın, böylesi bilgi kirlilikleri ve
böylesi saçmalıklar karşısında bile sessiz kalabilen
“Eski Dostlara” hangi sıfat yakışır… |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|