Evet
bizler kadınlarımıza saygılı değiliz. Dernek
yönetimlerimizdeki kadınların yok denecek kadar az
olması bunun kanıtı. Kadınlarımız çoğunlukla yönetimlere
“bir iki bayan da olsun” ya da “hep başkanın tarafını
tutar” düşüncesi ile alınırlar…
Ancak sakın buradan hareketle Çerkes ailelerinde son
sözü erkeklerin söylediği, söyleyebildiği kanısına da
kapılmayın. Çok yanıltıcı olur bu. Bu uyarı Çerkes
olmayanlar içindi. Çerkesler zaten son sözün kadınlarda
olduğunu yaşayarak öğrenmişlerdir.
Çelişki, iplerin erkeklerde olduğu, erkeklerin
dilediklerini kadınlarına yaptırabildikleri
görüntüsüdür. Çünkü kadınlarımız akıllıdır. İpler kendi
elinde olduğu halde erkeğinin dediğim dedik rolünü
oynamasına ses çıkartmaz. Bu özellik acaba genetik mi
diye düşünmezlik edemiyorum kimileyin… Ancak
folklorumuzun etkisinin etkisi kesin gibi geliyor bana…
Halk danslarımızda da öyle değil mi? Sert figürleri
yapan, uçmaya kalkan, ne denli yiğit, ne denli onurlu,
ne denli gururlu olduğu gösterilerinde bulunan hep
erkektir. Ancak bir bakmışsınız kızımız dansı
sonlandırır, bir anlamda erkeğin havasını alır. Çünkü
geleneklerimize göre dansı sonlandırma hakkı dans eden
bayanındır. Dans boyunca kızımız son noktayı kendisinin
koyacağı bilinci ile erkeğin dilediğince tek yetkili
görüntüsü vermesine izin verir hafif mahcup bir eda ile.
Kadınlarımızın bu edası Ç'ereşe Tembot'un “Насыпым
Йыгъуэгу - Nasıpım Yığuegu” romanına Türkçeye çok zor
çevrilebilecek bir sözcükle yansımıştır.
Anne kız iki kadın yolcusu olan öküz arabası bataklıkta
kalmıştır. Çocuk yaştaki sürücü arabayı bataklıktan
kurtaramamaktadır. Durumu gören Dolet, ilgilenir,
arabayı yardım amacı ile yanlarına yaklaşır. Kadınlar
kenara çekilir. İşte bu kenara çekilmeyi ünlü yazarımız
Ç’ereşe Témbot bakın, nasıl buram buram xabze kokan bir
tümce ile anlatır:
“Бзылъфыгъит'уыр, шъуыз ныбж хэќуэтагъэ хьазырырэ,
пшъашъэрэ загъэўкIыти уыќуэтыгъэх. - Bzılhfığit’uır,
şüız nıbj xequeteğe hazırıre, pşaşere zağewççıti
uıquetığex –Biri yaşlıca diğeri genç kız, iki kadın
utanır gibi yapıp (kendi kendilerini utandırıp) kenara
çekildiler”.
Peki örgütlerimizin başarısızlığının temelinde de
erkeklerin toplumsal çalışmalara, kadınları ortak
etmemesi, edememesi yatmıyor mu? Son sözü söyleyen evin
kadını olmasaydı bugün anavatana yerleşik Dönüşçü sayısı
daha fazla olmaz mıydı?
Mış gibi olan her şeyimizle yüzleşme zamanı gelmedi mi?
Kadınlarımıza gerçekte saygı göstermediğimiz konusunda
Sayın Talebe ile görüşlerimiz örtüşüyor olmalı ki bakın
o da forumda nasıl bir dilekte bulunmuş. Dönüşü her
başlığa taşıma alışkanlığım olmasa Telebe’nin
dileklerine canı gönülden katıldığımı söylemekle
yetinebilirdim. Kuruyası huyum buna engel. Talebe’nin
izniyle yukarıdaki güzel dileğe küçük bir eklemede
bulunuyor ve Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum:
“Evlere hapsedilmekten kurtulup, "çocuklara bugün sen
bak, ben derneğe gidiyorum" diyebilecekleri; düğünlerde
en önde güzel oyunlarımızı sergileyebilmekleri;
"Thamade" olabilecekleri... eşlerine, “Ben anavatana
dönüyorum… İstemiyorsan sen kalabilirsin... çocuklardan
da isteyenler yanında kalabilir… Bir gün gelir görüş
değiştirir, “benim yerim eşimin yanıdır” der, Anavatana
dönersen, beni, seni bekler bulacaksın” diyecekleri
günlerin özlemi ve umuduyla cefakar, vefakar ve asil
Çerkes kadınlarına ve tüm dünya halklarının kadınlarına:
Her şey gönlünüzce olsun...” diyorum… |