Forumumuz sayfalarında Kürt sorunu çözümü için
birbirimize sitemler etmeye, birbirimizi suçlamaya
başladık yine…
Değerli okuyucularımız, amaç uğruna elbette ki kimi
gruplarla ittifaklar kurulabilir, birlikte hareket
edilebilir ve elbette ki bu ittifakların temelinde de
ortak çıkarlar olmalıdır. Mücadelede başarılı olduğunda
kimin ne kazanacağı önceden konuşulmalı, tespit
edilmelidir. Grupların biri ne yapacağını bilir,
programını dayatırken diğeri ne yapacağının bilincinde
değilse, gelecek öngörüsü yoksa birliktelik öngörüsü
olmayan halk için, bilinçli olan tarafından kullanılmış
olmakla sonuçlanır. İnsanlarımız kendi halkının geleceği
için değil bir başka halkın geleceği için sıkıntı bedel
ödemek durumunda kalabilir.
Sağlıklı birlikteliğin ilk adımı kendimize; ne için,
kiminle, nereye kadar birliktelik, sorularını sormamız
ve yanıtlarını bulmamız değil midir?
Forumlarımızda böylesi tartışmalar, arkadaşlarımızın
karşılıklı suçlamaları başladığında, hemen bir Kürt, bir
Ermeni ya da başka halkaların sitelerinde, Çerkes
sorununun çözümü konusunda tartışan, Çerkes sorunu için
birbirlerini üzen, Kürtlerin, Ermenilerin, ya da başka
halkların olup olmadığını düşünürüm...
Ben daha önce de böyle bir olaya şahit olmadım, şimdide
başka halklardan gençlerin bizlerin gıyabında, bizim
haklarımız için birbirini üzebileceğini düşünemiyorum.
Böyle bir tartışmanın yapıldığı bir site varsa adresini
iletilirse sevinirim. Gündeme alınsa, bile konu, “ne
yapsak ne etsek de Çerkesleri yanımıza alsak ya da
Çerkesleri yanımıza alma çabası gerekir mi” bağlamında
tartışılıyordur.
Örneğin 12 Eylül öncesi dönemde, önder kadroların
azımsanmayacak sayıda Çerkes gençlerinin de bulunduğunu
bildiğimiz sol fraksiyonların hangisi programında,
Çerkes ulusal sorunun çözümü için bir cümleciğe yer
vermişti?
Pekiyi ya bu gün? Federasyon öneren Kürt grupların,
hangisinin programında federasyon içerisinde Çerkeslerin
nasıl yer alacağına ilişkin bir görüş var ya da
bağımsızlık peşinde olanların bu bölgelerdeki Çerkesler
için ne düşündüklerini bilenlerimiz var mı?
Peki dönüşe karşı çıkan kendi insanlarımızdan halkımızın
sorunlarının nasıl çözüleceğine ilişkin deklere edilmiş
yazılmış programı olan var mı? Örneğin daha gelişkin bir
demokrasi ile mi yetinilecek, yoksa ''Özerk Bölge''
talebinde mi bulunulacak? Bunu da yeterli görmeyip
federatif bir cumhuriyet mi hedeflenecek?
Özer bölge ya da federatif cumhuriyet için hangi il ya
da illerin toprakları seçilecek? Çizilen sınırlar
dışında kalan Çerkesler bu bölgeye yerleşmeleri için
hangi yöntemler kullanılacak? Çerkesler ulus olsun diye,
artık özgür ya da federal hadi cumhuriyet sınırlarına
yerleşmeye zorlanacak mı? İki milyon nüfusu olan
Kosova’nın bağımsızlığı hemen tanındığına göre en az beş
milyon olduğu söylenen Çerkeslerin seçecekleri bir
bölgede ilan edecekleri bağımsızlığın büyük ülkelerce
hemen tanınabileceğini düşünmek çok saflık mı olur?
Bu konuya, CC'deki Dağarcık’ta 10.12.2005 tarihli ve
“Bizlerde Gruplaşma” başlıklı yazımda da değinmiş ve
şunları yazmıştım:
“…Bu konuda bilinçlendiğim lise yıllarımdan beri; hep
üretimi, çabayı, üretime yönelebilecek tartışmayı
önemsedim. Site forum sayfalarından özellikle uzak
durmaya çalıştım. Üretimle sonuçlanmayacak, birbirimizi
geliştirmeyecek, amaca yaklaştırmayacak tartışmaları hep
zaman kaybı, enerji kaybı olarak değerlendirdim.
Bizlerin boşa harcayacak zamanı olmamalı diye
düşünüyorum. Seçtiğimiz her alanda çok çalışarak, çok
öğrenerek, en iyi olamaya çalışarak, üreterek ama
mutlaka üreterek ayakta kalabileceğimiz inancındayım.
Demokrasi, özgürlük, insan hakları gibi kimi kavramların
mutlak olmadığını hep sezinledim. Kişi ya da toplumların
çıkarı söz konusu olduğunda bu kavramlara farklı
yaklaşıldığını hep yaşadım. Bu soyut kavramların somut
içeriği, o günlerde geçerli dünya görüşüne, uluslar
arası örgütlerde etkili olan ülkelerin çıkarlarına,
kişinin, kendi algılayışına, bakış açısına,
paradigmasına bağlı olarak hep değişe geldiği de artık
bir giz değil. Dolayısıyla, soyut kavramlar, soyut
söylemler, hele hamasi söylemlerden çok bunların
somutlaştırılmalarını, nasıl somutlaştırılabileceğini
önemsedim. Bu yaklaşımımı pekiştiren kanıtları da hep
gözler önünde değil mi?
Kendi özelimizde; her zaman, hemen her konuda farklı
görüşlerin olmasını çok doğal karşıladım, doğal
karşılıyorum. Hiç alışamadığım, hep yadırgadığım,
anlaşamayan grupların kişilerin, analaşamadıkları
konularda salt polemik düzeyinde kalan tartışmaları
neden sürdürdükleridir. Eski dergilerimize bakıldığında
bu tartışmaların yeni olmadığını göreceğiz. Anlaşmazlık
konularının ön plana çıkarılması, anlaşılabilen
konularda üretme sorumluluğunu yüklenmekten kaçmak
olarak değerlendirdim hep.
(…)
Çerkesler olarak, tanıdığımız diğer toplumlardan çok
farklı, adını koyamadığım bir psikolojimiz olduğundan
artık eminim. Örneğin, özellikle yakın geçmişte
yaşadığımız, kendi aramızdaki kavgaların nedenleri… Bu
kavgalarımızın Çerkes Ulusal Sorunu'na yaklaşım
farklılığımızdan (çoğunluk öyle sansak da)
kaynakladığını söyleyebilsek de kanıtlayabilir miyiz?
Örneğin Çerkes Ethem ile Çerkes Aznavur, Çerkes
sorununun konuluş biçimi, çözümü konusunda
analaşamadıkları için mi birbirlerini tepelemeye
çalıştılar ya da 12 Eylül öncesi, çeşitli kamplarda,
fraksiyonlarda yer alan arkadaşlarımızın, bulundukları
fraksiyonda yer alış nedenlerinin Çerkes sorununa
yaklaşım olmadığını söyleyemez miyiz? Görüş ayrılığı
nedeni ile birçok Kürt’ün ayrı kamplarda yer aldığını,
birbirleri ile kavga ettiklerini, kimi kavgaların ölümle
sonuçlandığını hep gördük yaşadık... Onlarla birlikte
Çerkesler de bu kavgalarda yer aldı, öldü, öldürdü. Bir
Kürt’ün, Kürt Sorunu'na getirdiği çözüm önerisini doğru
bulduğu için, bir fraksiyonda yer alması elbette ki
anlaşılır bir davranış. Ölümle, hele sivillerin ölümü
ile sonuçlanan olayları hiç kabullenemesek de bu
davranışın kendi içinde bir mantığı olduğu söylenebilir.
Buna karşın Kürt Sorunu'nun (Çerkes Sorunu değil) çözümü
konusunda yaklaşımları farklı olan Çerkeslerin, Çerkes
Sorunu'nu hiç dert edinmeyen farklı fraksiyonlarda yer
almalarını, -yineliyorum, kavgaya tutuşmalarını,
ölmelerini, öldürmelerini- anlayabilmek mümkün mü?
Kendilerini çok bilinçli, çok demokrat, çok insan
hakları savunucusu sansalar da kendi halkının
sorunlarına, çözüm önerisi getirmeyen bu arkadaşlar
için, ulusal bilinci de, demokrasiyi de, insan haklarını
da yanlış algılamışlardı diyemez miyiz? Bizlerin de,
farklı fraksiyonlarda, partilerde yer alma nedenimizin,
yer aldığımız fraksiyonun Çerkes Sorunu'na getirdiği
çözüm önerisi olması gerekmez miydi? Bence gerekirdi ve
bu doğal olanıydı. Halkın düşünürlerinin,
politikacılarının farklı örgütlerde yer aldıran düşünce,
Çerkes sorununun algılanışı, soruna önerilen çözüm
yolları olmalıydı. Yaşadıklarımız ise elbette ki doğal
olmayan bir durumdu.”
Bu kadar deneyimle, doğal olmayan bu anafora kendimizi
kaptırmak çok acı olmaz mı? Forumlarda daha çok, üretme,
birbirimizi geliştirme çabalarına ağırlık vermemiz
gerekmez mi? Ayakta kalmak için seçtiğimiz her alanda
çok çalışmak, çok öğrenmek, alanızın en iyisi olamaya
çalışmak, üretmek ama mutlaka üretmek gerektiğini
anlamamızın zamanı gelmedi mi?
Özetle: Daha uyanmayalım mı? |