Son yıllarda Ortadoğu'da,
her Türkiye vatandaşı ve Türkiye bağlantılı her insanın,
yaşamını, temelden etkileyecek olaylar, değişimler
yaşanıyor. Buna karşın, politik analizleri ile ünlü
arkadaşlarımız, kendi yaşamlarını doğrudan ve derinden
etkileyecek, giderek tavır almak durumunda kalacakları
olayları değişimleri değil de hiç etkili olamayacakları,
etkili olma çabası içinde de olmadıkları kuzeydeki
olayları konu ediniyorlar.
İlginçtir, yaşadıkları ve ayrılmayı hiç düşünmedikleri
ülkelerini değil de turisti bile olmadıkları ülkeyi güya
dert ediniyorlar. Türkiye’de anadilin bitmek üzere
olmasından çok, anavatanda yeterince güçlü olmadığına
güya çok üzülüyorlar. Bu tip yazıları okuduğumda o
güzelim fındık reklamını düşünmezlik edemiyorum. “Her
gün bir avuç fındık yararlıdır. Tabii ki yerseniz…”
Ancak tüm bunlar, çelişki saymayın sakın. Artık
kanıksadığımız doğal bir davranış. Sağlıklı olduğu
kuşkulu da olsa, “hariçten gazel okuyanlar”, “Türkiyeli
Çerkes çemberini kıramamışlar”, ''başlarında Türkiyeli
Çerkes miğferi taşıyanlar”, “deplasmanda hem de
kendilerinin sahada olmayacağı maçları seven
futbolcular” için bu durum, günümüz Türkiye Çerkes
Diasporası'nın gerçeği.
Bizce, Çerkes halkının/halklarının sorunlarını sorun
edindiğini yazıp çizenlerin asıl yapmaları gereken,
Ortadoğu’da gelişen olayları çok iyi izlemek, aşağıdaki
sorular ve benzerlerinin yanıtlarını aramaktır. Her
halkın ulusal sorununun farklılıklar gösterdiği, hedefin
her halk için farklı olabileceği, hedefe ulaşma
yollarının da farklı olabileceği gerçeğine karşın
soruların doğru yanıtları bizler için de yol gösterici
olabilecek, daha gerçekçi olmamıza katkı sağlayacaktır.
Örneğin;
- Kuzey Irak’ta kurulmakta olan devleti, sayıları
Adigelerin en az on katı olan Kürtler mi kuruyor?
- Kürt hareketinin liderlerinden olan Irak Cumhurbaşkanı
Talabani, Kuzey Irak Kürt Özerk Yönetimi'nin daha özerk,
giderek bağımsız olmasına, ruhunu Amerikalılara sattığı
için mi karşı çıkıyor?
- Türk askerinin başına çuval geçiren Amerika, Irak hava
sahasını açmasa, Türk jetlerinin, Irak topraklarını
bombardımanı bu kadar başarılı, Türk ordusunun kaybı bu
kadar az olabilir miydi?
- Kara ordusunun Amerika'nın isteği doğrultusunda da olsa
hemen geri çekilmesi ile Irak hava sahasının açılması,
anlık istihbarat paylaşımı birbirinden çok mu bağımsız
olaylar?
- Yıllardır kontrol ettiği coğrafyada barındırdığı
PKK’lıların bombalanmasına öldürülmesine seyirci kalan,
Kuzey Irak Kürt Yönetimi lideri Barzani Kürtlere ihanet
mi ediyor?
- Daha dün “Kuzey Irak’ın bombalanmasını, Diyarbakır’ı
bombalanması anlamına algılayacaklarını dile getiren
DTP’li Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydur, çok mu
korkak ki söylediklerini unutmuş görünüyor ya da o da
ruhunu satanlar kervanına mı katıldı?
- Peki, PKK’nın Kürtlere zarar verdiğini dile getiren
DTP Grup Başkanı Ahmet Türk ve onu destekleyen kimi Kürt
ileri gelenleri de mi Kürtlere ihanet içinde?
- Türkiye Kürtleri sayıları Çeçenlerden çok daha az ya
da Kürtler, Çeçenler kadar yiğit olmadıkları için mi
“bağımsız devleti” dile getirmiyorlar?
- Bu grupların hiçbiri neden, ancak yenilerde
vatandaşlık hakları tanınan Suriye Kürtlerini,
korkaklıkla, ruhunu Esat’a satmışlıkla suçlamaz?
- Aynı dili konuşan, aynı coğrafyada yaşayan bu
grupların mı, yoksa, dilleri farklı, kurguladıkları
gelecekleri farklı, cumhuriyetlerindeki sayıları ve
etkinlikleri farklı Kuzey Kafkasya halklarının mı birlik
kurması daha kolaydır?
- Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve Türkiye’de yaşayan
bir Çerkes; asla ama asla olsun istemediğimiz bir
Türk-Kürt iç çatışmasından mı, yoksa Rusya
federasyonunda yine asla ama asla olsun istemediğimiz
Rus-Adige çatışmasından mı daha çok etkilenir?
Hadi birkaç da provokatif soru soralım:
- Kuzey Kafkasya’da yaşayan halkların gelecek kurguları
ile çelişen; “Birleşik Bağımsız Kuzey Kafkasya” gibi,
“devlet kurmak” gibi anavatanda sorunların çözümüne
değil, karışıklığa, çatışmaya iç savaşa gebe önerileri
dillerine dolayanlarınız, Türkiye’deki sorunların çözümü
konusunda benzer yöntemleri mi desteklersiniz?
- Kesinlikle arzu etmediğimiz bir Türk-Kürt çatışmasını;
çatışma çıktığında, çatışmayı bire-bir yaşamayacakların,
olayların ülke dışından kaşınmasını doğru bulur,
destekler misiniz?
- Sorunların varlığının bilincinde olmasına karşın,
Türkiye’deki karışıklıktan çıkarı olanların oyununa
gelmeyen, çatışma kışkırtıcılarını desteklemeyen
sorunları demokratik yöntemlerle çözme çabası içinde
olan Türkiye Kürtlerinin, ruhlarını Türklere satmış
olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Biliyorum ki, bu soruları yanıtlamak zorunda kalmak bir
yana, düşünmek bile sizleri rahatsız edecektir. Ancak
sizlerin de, vatandaşı olduğunuz, yaşadığınız ve
ayrılmayı düşünmediğiniz bir ülkenin sorunlarını değil
de yaşamadığınız ve ileride dönmeyi de düşünmediğiniz
bir ülkenin sorunlarını, ülkenin gerçek sahiplerinin
gıyabında tartışırmış gibi yapmanın, “gıyabi
milliyetçilik” olduğunu, bir iç çatışmayı kaşımak
olduğunu, artık görmeniz gerekmiyor mu?
Yine biliyorum ki, söylemlerinizi desteklemeyeceği için
soruların yanıtlarını aramayacak ya da soruları yandan
yanıtlayacaksınız.
Çünkü okuyanlar anımsayacaktır, bugün Ortadoğu'da
olaylar, sayın Mahir Kaynak’ın
daha önce köşeme aldığım “Devlet Kurmak” yazısını
doğrular şekilde gelişmektedir:
http://circassiancanada.com/tr/yorum/nh/040_devletkurmak.htm
“Devletleri halkın ya da bir kadronun kurduğunu
inanılır. Oysa bugün dünyada var olan iki yüze yakın
bağımsız devletin pek azı bu şekilde kurulmuştur. En son
bağımsızlık örneği olan SSCB’nin dağılmasından sonra
ortaya çıkan devletlerin hemen hiçbirinin
bağımsızlığında ne halkının ne oralarda var olan
kadroların rolü yoktur. Bir sabah uyandıklarında
bağımsız olduklarını görmüşlerdir.
Üstelik bağımsız devlet olmanın herhangi bir ön şartı da
yoktur. Birbirinin fotokopisi gibi olan Araplar sayısız
devletlere bölünmüştür. Birbirine hiç benzemeyen
Yugoslav halkı, bir dönem, üniter bir devlet olarak var
olmuştur. Devletlerin büyük çoğunluğu, siyasi şartlar ve
ihtiyaçlara göre, büyük güçler tarafından yaratılır.
Kürtler farklı olmanın devlet kurmaya yetmeyeceğini
görmeli, olayın siyasi boyutlarını düşünerek büyük bir
gücün ortağı mı olmanın yoksa küçük ve kullanılan bir
yapı mı oluşturmanın daha doğru olacağına karar
vermelidir. Türkiye, siyasi projeyi değerlendirmeden
politika üretmekten vazgeçmelidir.”
Evet yine
bizce, yazıdaki görüşler içselleştirildiğinde ancak;
Çeçenlerin değil de sayıları çok daha az olan Abhazların
bağımsız olabilmelerinin nedeni anlaşılabilir.
Dolayısı ile bağımsız bir devlet kurmanın amaçlanmasının
gerektiğini yineleyip duranların (bunlara Schamis
kardeşim de dahil) eğer gerçekçi iseler, kurmayı
düşündükleri devletin hangi
“siyasi
şartlar ve ihtiyaçlara göre, (hangi) büyük güçler
tarafından yaratılacağını)
da
açıklamaları gerekecektir.
Adigelerin, bu amaçla üzerine oyun oynanacak bir
potansiyeli olduğunu kanıtlamaları gerekecektir.
En önemlisi; “farklı olmanın devlet kurmaya
yetmeyeceğini” gören anavatan Adige'sine, olayın siyasi
boyutlarını düşünerek, büyük bir gücün ortağı olmanın
değil, devlet kurma süreci içerisinde yok olmanın daha
onurlu olduğunu anlatmaları gerekecektir.
Elbette hemen, diaspora nüfusumuzun milyonları
bulduğunu, bizlerin, kahraman atalarımızın ahfadı
olduğumuzu, dolayısı ile potansiyelimizin olduğunu, bunu
kavramayan anlamayanların yüreksiz ya da başkalarının
ağzı ile konuştuğunu söyleyenler, dahası güzel sıfatlar
yakıştıranlar da çıkacaktır. Ancak ne yazık ki dünya
güçleri durum değerlendirmesi yaparken sanal ortamdaki
hamasi yazıları değil gerçekleri temel alırlar.
En azından;
- Örgütlerin bütçesi nedir?
- Toplantılarına kaç kişi katılmaktadır, bu sayının
toplam nüfusa oranı nedir?
- Bağımsızlığı önceleyenlerden kaçı anavatandaki
bağımsızlık savaşlarına katılmıştır?
- Uğruna savaşı göze alacaklarını söyledikleri
anavatanlarını yılda kaç kişi ziyaret etmektedir.
- Türkiye’nin bir beldesine yada bir başka ülkeye tatil
için gidenlerin sayısı, anavatana gidenlerin kaç yüz
katıdır?
- Dergiler, gazeteler kaç satmaktadır?
- “Ulusal sevgileri, biraz fazlaca kişisel olan
çıkarlarının sınırını aşabilenlerin (Mehmet Fetgeri
Şoenu)” oranı nedir?
- Adigeleri desteklemek kendilerine ne gibi bir kazanç
sağlayacaktır. Başarı şansı nedir?
Gibi… Gibi… Gibi…
Ayrıca, geçmişte de İngiltere ve Osmanlı, politikalarını
atalarımızın kahramanlıkları üzerine değil de kendi
gerçekleri, çıkarları üzerine kurmamışlar mıydı?
İkinci Dünya Savaşı sonrası İngilizler, politikalarını
insani duygular üzerine değil de kendi gerçekleri
üzerine kurguladıkları için, yok edileceklerini bile,
bile binlerce insanı hem de silahlarından arındırdıktan
sonra kızıl orduya teslim etmemişler miydi?
1877-78 Osmanlı-Rus savaşında, Osmanlı’nın kendilerine,
Abhazya’nın bağımsızlığı için yardım ettiğine inanıp
silahlara sarılan Abhazlar, Osmanlı ordusu ile birlikte,
Çarlık askerlerinin gözleri önünde, ülkelerini terk
etmemişler miydi?
Bir de birlik sorunu var. Kim kiminle ne için birlik
kuracak? “Hatam ağabeyle aynı şeyleri söylemediğinin”
altını çizse de ben, sadece Çerkes olmanın ya da kuzey
Kafkasyalı olmanın birlikteliği sağlamaya yetmeyeceği
konusunda sayın Schamis ile aynı şeyi söylüyorum.
Kişilerin, halkların, devletlerin birlik kurup
kurmayacaklarının, kurulan birlik içinde kalıp
kalmayacaklarının belirleyici öğesi, düşledikleri
gelecektir. Ortak payda gelecek kurgusudur. Kişiler,
toplumlar, halklar birlikte kurguladıkları düşün,
gerçekleşmesi ile mutlu olacaklarına inandıkları ölçüde,
düşlerinin gerçekleşmesi için birlikte çaba gösterirler.
Gelecek kurguları farklı olan kişileri, halkları bir
araya getirebilmek de, bir arada tutabilmek de mümkün
değildir.
Dolayısı ile Bağımsız Adige Devleti'ni ya da
Bağımsız Birleşik Kafkasya’yı savunanların, eğer samimi
iseler ilk yapmaları gereken şey, bu amaçlarının ne
kadar gerçekçi ve ne kadar tüm Kuzey Kafkasya
halklarının yararına olduğunu, anavatan bekçilerine,
anladıkları dilde, izledikleri yayın organlarında
anlatmaları gerekmektedir. Anavatandakilerin
izlemedikleri sanal ortamda, anlamadıkları bir dilde
çözüm önerisi tartışmak, “tartışırmış gibi” yapmaktan,
anavatan eleştirileri de, hep altını çizdiğimiz gibi
dedikodu olmaktan öteye gidemeyecektir. |