|
|
|
|
|
MUTLULUK GETİREN MUSİBET |
13.08.2008 |
|
|
Dr. MEŞFEŞŞU
Necdet Hatam |
|
|
Yazılarıma çok uzun bir ara
vermek zorunda kaldığım için anımsamayabilirsiniz. Rusya
Federasyonu ile Türkiye Cumhuriyeti arasında ortaya
çıkan tarım ürünleri ticareti sorununun, nasıl daha
ileri bir işbirliği anlaşması ile sonuçlandığını dile
getirdiğim son yazımda, bölgenin iki büyük devletinin;
bizlerin karakaş kara gözü için, gelişen ilişkilerini
zedeleyecek eylemlerde bulunmayacaklarını açıklamaya
çalışmıştım. “Türkiyeli Çerkes miğferi taşıyan
Çerkeslerin, Rusların ezeli ebedi düşmanımız olduğu tezi
üzerine geliştirdikleri politikalarının mı yoksa,
“Türkiye ile Rusya Federasyonu bölgenin komşu ve önemeli
iki ülkesidir. Her iki ülke arasındaki iyi komşuluk,
ekonomik, ticari ve kültürel ilişkilerin gelişmesi
halkımızın lehinedir. Bizler Rusya’da diaspora
ülkelerimizin, diaspora ülkelerimizde Rusya
Federasyonu’nun bu ilişkileri geliştirme çabasına
katkıda bulunan gönüllü elçileriyiz” diyen Rusyalı
Çerkes miğferi taşıyan Çerkeslerin politikalarının mı
Türkiye Cumhuriyeti’nin lehinedir, sorusunun cevabını
da” sizlere bırakmıştım. Yazıyı da “Diğer önemli
konular mı, gelecek yazılara...” diye bitirmiştim.
Ancak Türkiye ziyareti, coşku, mutluluk, umut veren CC
Yazarlar Toplantısı, Maykop’a dönüş, Dönüşün 10. Yıl
Etkinlikleri,
09 Ağustos 2008'de DÇB yönetim Kurulu toplantısı...
Özetle yeterince önemsenmeyen önemli bulduğum konuları
dile getirmeyi düşündüğüm yazılarımı geciktirdi.
Önemseyenlerden özür diliyorum.
Değineceğim önemli konulardan biri Karadeniz'e komşu
ülkelerin Radyo Tv kurumlarının kurdukları birlik ve
işbirliği yapma kararları idi. Program alışverişini de
içeren bu anlaşmanın, anadildeki programların Türkiye
televizyonlarında yayımlanması olanağını yaratacağını,
bu anlaşmadan olabildiğince yararlanmamız gerektiğini,
vurgulayacaktım.
Bir diğer konu, 14-16 Ekim 2008 tarihlerinde Ürdün’de
düzenlenmiş olan diaspora Adigelerinin dilini koruyup
geliştirmeye yönelik konferanstı. Ürdün’deki Adige
Derneği ile birlikte, RF Dış İşleri Bakanlığı'nın da
konferansın ev sahipliğini üstlenmiş olmasının, davet
mektubunu Rusya Federasyonu’nun Ürdün’deki büyük
elçisince imzalanmış olmasının ne kadar önemli politik
bir gelişme olduğunun altını çizecektim.
Derken bildiğimiz çok daha önemli ve çok acılı olduğu
ölçüde umut ve mutluluk getiren olaylar... Gürcistan’ın
Güney Osetya’ya saldırısı... Çoluk çocuk iki binden
fazla insanı öldürmesi... Yıkılan okullar, hastane
binaları... Kadın çoluk çocuk sivillerin sığındığı
bodrum katlarına atılan bombalar... Yersiz yurtsuz kalan
insanların bir kez daha yollara dökülüşü... Ne zaman
sonlanacağı bilinmez acı, göz yaşı, korku, kuşku
sarmalında bir yolculuk... Ve... Rusya Federasyonu
yönetimi ve halklarının sözde kalmayan yardımları...
Ciddi bir bedel ödenmiş olsa da sadece Güney Osetya’nın
değil Abhazya’mızın da durumunun daha bir
sağlamlaşması... İşgal altında kalmış Abhaz toprağının
da kurtarılması...
CC yazarlarımızın yemeğine gelmedikleri için kızdığım,
ilk görüştüğümüzde sitem etmeyi düşündüğüm sevgili Erhan
ve Nartan’ın kendilerini affettiren güzel yazıları...
Sadece halklarımızın değil bölgedeki gelişmeleri konu
edinen, düşünen, irdeleyen, anlamaya çalışan herkese
katkı sağlayacak güzel yazıları...
Bense değerli yazarlarımızın da değinmediği “bedel
ödemek” konusunu düşünmezlik edemedim. Kimileriniz belki
anımsayacaktır bu köşede, “Bedel Ödemek” başlıklı
yazımda sayın Sefer Ersin Berzeg’in “Bu savaşlarda
kaybettiklerimiz ne kadar içimizi acıyla doldursa da
sömürgecilerin yüzyıllardır yok ettiği maddi ve manevi
değerlerimizin yanında hiçbir şey değildir. Özgürlüğün
ve millet olmanın bir bedeli vardır ve hepimiz, şu veya
bu şekilde ödemeye her an hazır olmalıyız.”
yaklaşımını eleştirmiş, bedelin büyüğünü hep
anavatandakilerin ödediğini dile getirmiştim. Bildik
kişilerden de saldırılar gelmişti doğal olarak.
Kendilerinin anavatan bekçilerinden daha duyarlı, daha
kahraman olduklarını ima etmeye çalışan saldırılar...
Ancak önceki musibetlerden değilse de bu musibetten
birazcık ders alınmış olmalı ki, Rusları ezeli ve ebedi
düşman görenlerin, sözde bağımsızlıkçı, sözde Birleşik
Bağımsız Kafkasyacıların, “ezeli düşmanın yardımını
kabul etmek onursuzluktur” anlamına yazıları sanal
ortamda boy göstermedi... Sevindirici ve umut verici..
Evet küçümsenemeyecek getirileri de olan bu çok acı
musibetin,
anavatanı korumanın bir bedeli olduğunu ve bu bedeli hep
anavatan bekçilerinin ödediğini...
Dünya güçlerinin kendi enerji politikaları için bölge
halklarını piyon gibi kullanabileceğini...
Her alanda dünya güçleri arasındaki mücadeleyi
kavrayamayan, hangisinden yana olmanın kendi çıkarına
olduğunu görmeyen bölge halklarının, geçmişte olduğu
gibi günümüzde de kaybedeceğini...
Bölgede egemen olmak isteyen dünya gücünün verdiği
desteğin sınırını kestiremeyen küçük devletlerin hüsrana
uğrayacağını...
Türkiyeli Çerkes çemberini kıramayanların bölgedeki
olayları anlayamayacağını...
Anavatan kesiminin izlemediği sitelerde, anlamadığı
dilde anavatan kesimine akıl vermenin “hariçten gazel
okumak” eleştirinin de “dedikodu” olduğunu....
Vatandaşı olduğu, vergisini ödediği Türkiye
Cumhuriyeti’nin, faşist Gürcü yönetimine yardımlarını
engelleme gücü olmayanların, girişimde bulunmayanların
bölgeye yönelik eylemlerinin Türkiye Cumhuriyeti’nin göz
yumacağı kadarı ile sınırlı olduğunu...
Gürcistan’ın Türkiye Büyükelçiliği önündeki protesto
kararının asıl nedeninin, çoluk çocuk ayrımı yapmadan
ölüm kusan Gürcü Ordusu'na tam destek veren kendi
ülkesini protesto etmenin olası bedelini göze alamamak
olduğunu...
Bir dünya gücünün kendi çıkarları ile örtüşen desteği
olmadan nüfusu az halkların devlet kuramayacaklarını...
Bir çok yazarın dile getirdiği “Rusya’ya rağmen bölgede
etkili olunamayacağı” gerçeğini, herkesler gibi sanal
kahramanlarımıza da anlatabilmiş olmasını umuyorum...
Bu umutla, “halkını sevmenin halkının sorumluluğunu
duymanın, kendi ödediği, en azından ödemeyi göze
alabileceği bedelden daha fazlasını bir başkasına
ödetecek eylemlerden kaçınmak” olduğunu izninizle
bir kez daha anımsatıyorum.
Halkımızın her bireyini bulunduğumuz ülkelerle Rusya
Federasyonu arasındaki ekonomik, kültürel, ticari
ilişkileri geliştirme çabalarına katkıya, barış köprüsü
olmaya çağırıyorum...
Yazıyı da “Bedel Ödemek” başlıklı yazıdaki uyarı ve
gecikmemek umudu ile noktalıyorum: Bilmem sizler de
daha önce okuduğunuz dergileri, kitapları yeniden,
yeniden okur musunuz? Hele yayımlanmış olsun olmasın
daha önce yazdığınız bir yazıyı yeniden irdeler misiniz?
Yazılarınızı, üzerinden bir süre geçtikten sonra okumak,
ön görülerinizin sağlıklı olup olmadığını ortaya
koyacak, yine kendi yazılarınıza eleştirel gözle
bakabilmek ne denli içten olduğunuzun ölçütü, göstergesi
olacaktır. Başkalarının yazıları da aynı şekilde
yazarının, uzağı görebilme, olayları dünya ölçeğinde
değerlendirebilme yetilerinin düzeyini anlamanızı
sağlayacaktır. Yazdıkları ile yaptıklarının paralelliği,
kişilerin güvenilirliğinin, içtenliğinin, halkına karşı
sorumluluğunun, insana olan sevgilerinin kanıtı
olacaktır. Tersliği de kişilerin, ne kadar güvenilmez,
ne kadar sorumsuz, ne kadar sevgi yoksunu olduklarını
anlamamıza yetecektir.
Yıllar önce yazılmışları bu bakış açısı ile irdelemek
daha sorumlu olmamızı sağlayacak, yıllar sonra pişman
olacağımız, yada bizi zor durumlara düşürecek yazılar
yazmamızı, eylemlerde bulunmamızı engelleyecektir. |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|