|
|
|
|
|
NE
DEĞİŞTİ, NE DEĞİŞMELİ? |
26.08.2008 |
|
|
Dr. MEŞFEŞŞU
Necdet Hatam |
|
|
Gürcistan’ın Güney Osetya’ya
saldırısı ve sonrasında gelişen olayların, Türkiye
diasporasındaki etkilerini izlemeye çalışıyorum.
Öncekilere göre yaklaşımlarının olumluya doğru
geliştiğini görüyor ve mutlu oluyorum. Basın bildirileri
olsun, tv programlarına katılan arkadaşlarımızın
söyledikleri olsun geçmiş olaylarda sergilediğimiz
çağdışılıktan çok farklı. Örgütlerimizin, Türkiye
kamuoyunu, en azından yazar çizerleri olumlu yönde
etkileyebildiklerini, tezlerimizi iyi anlatabildiklerini
görmenin mutluluğunu yaşıyorum.
Türkiye kamuoyunun, Kafkasya uzmanı olarak sevgili Hasan
Kanbolat ve sayın Mitat Çelikpala’nın görüşlerine değer
vermesini coşku ile karşılıyor, bizim toplumun da bu
değerlerimizden olabildiğince yararlanacağını umuyorum.
Federasyon’un gerçekleri dile getiren, gerçekçi
bildirisini önemli bir belge olarak alkışlıyorum...
- Kimi televizyonların olayı, DÇB yönetim kurulu
toplantısına katılmak üzere anavatanda bulunan Kaf-Fed
Başkanı sayın Cihan Candemir’e Maykop’ta ulaşacak kadar
önemsemesini,
- İzleme olanağı bulduğum, sayın Ümit Özdağ’ın konuk
olduğu Nuriye Atabey’in Gündeme Dair programına
telefonla bağlanan sayın Bediz Tantekin ve Cumhur
Bal’ın, “konunun asıl uzmanı biziz” tadındaki
açıklamalarını,
- Sayın Ümit Özdağ’ın Kafkasya Uzmanı Hasan Kanbolat’ın
aylarca önce bölgede savaş çıkabileceği uyarısı
yaptığını anımsatmasını değerli buluyorum.
- Hele QUIDEBERDIQUE Handan hanımın çabaları hiç
bitmesin dilediğimiz enerjisi, Sezai Babakuş’un sonuç
alıcı çabaları,
- Daha az tanıdığım daha bir çok arkadaşın umudu büyüten
çabaları...
- Abhazya’nın Dostları grubunun yerli yerinde
inisiyatifleri...
- Sevgili Mahmut Nedim’in Türkiye karşıtı olmayan ama
Türkiye’nin tutumunu eleştiren yazılarını gerçekçi
buluyor alkışlıyorum...
Gürcistan Büyükelçiliği ve İstanbul Konsolosluğu
önündeki mitinglere katılımın az olması da kimi Abhaz
gençlerin konsolosluk önünde savaş dansı yapmayı,
Abhazya’nın bağımsızlığına katkı sanma ilkelliği de
Cengiz Gül’ün, iyi başlayan iyi gelişen soğuk savaş
döneminin jargonu sloganlarla sonlanan kötü yazıları da
altını çizmeye çalıştığımız olumlu gelişmenin önemini
azaltmıyor.
Anımsayın Avrasya gemisi kaçırıldığında yaşadıklarımızı.
Rastlantı sonucu Türkiye'de idim o günler. Olayı
duyduklarında örgütlerimiz yöneticileri şok olmuştu.
Türkiye Cumhuriyeti’nin yaklaşımı netleşinceye kadar,
birbirleri ile telefon görüşmesi yapmak dışında bir
eylemde bulunamamışlardı. Televizyon programlarında boy
göstermeler daha sonra başlamıştı. Dünya kamuoyunun da
hiç destek bulmayacak, masum insanları taşıyan bir
geminin kaçırılmasının, “nefs-i müdafaa” olduğunu dile
getirenlerimiz ve bizleri gülünç duruma düşürenlerimiz
de olmuştu. Abhazya olaylarında Türkiye Cumhuriyeti’nin
Rusya Federasyonu’na, Gürcistan’a karşın çok etkili bir
rol üstlenebileceğini umanlar olmuştu. Öyle ki, TC
Dışişleri Bakanlığı’nda görüştüğümüz Büyük Elçi sayın
Bilal Şimşir’e, Osmanlı’dan dolayı “Türkiye’nin
Kafkasya'da hakkı olduğunu, Soçi’nin Ruslara
bırakılamayacağını” anımsatanlarımız(!) da olmuştu...
Bu durumda, Kaf-Fed’in alıntıladığımız cümleleri de
içeren konuya ilişkin bildirisindeki yaklaşımı
önemsenmez mi? Bildirinin yaklaşımının yukarıda
anlatmaya çalıştığımız yaklaşımdan çok daha gerçekçi
olduğu görmezden gelinebilir mi?
“- Yaşadığımız ülke Türkiye tarafından bizlerden
toplanan vergilerle eğitilen ve eline teçhizatı verilen
Gürcistan ordusunun silahı, şimdi kendi vatandaşı olan
Çerkeslerin oradaki kardeşlerine yönelmiştir. Türkiye
Cumhuriyeti’nin en kısa zamanda bu hatasını telafi
etmesini, Gürcistan’a bu defa savaş değil, barış eğitimi
vererek, Güney Osetya’dan çekilmesi yönünde ikna
etmesini bekliyoruz.
- Dünya ülkeleri ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından
Kosova’nın bağımsızlığının kabulüne gösterilen
duyarlılığın, Güney Osetya ve Abhazya’nın
bağımsızlığının tanınması için de gösterilmesini talep
ediyoruz.”
- Hele yukarıda sözünü ettiğimiz ''Gündeme Dair'' tv.
programında, “İyi ama Abhazya bağımsız olsa bile
bağımsızlığını koruyabilecek mi? Rusya tarafından
yutulmaz mı” anlamındaki tuzak soruya, sayın Cumhur
Bal’ın, çok açık bir ifade ile bağımsız yaşama ya da bir
ülkenin içinde olmayı tercih etmenin; o ülkede yaşayan
halkın hakkı olduğunun, altını çizmesi, yıllardır savuna
geldiğimiz bu yaklaşım, anavatan bekçilerine akıl
vermekten, Rusya Federasyonu ile birlikte daha mutlu
olacaklarını umanlara “ruhunu Ruslara satmış” yaftasını
yapıştırma “güya politikasından” çok daha etik, çok daha
gerçekçi değil mi?
Önceki yazımda belirttiğim gibi sanal ortamda bile,
“Rusya Federasyonu’ndan yardım alınmasının
onursuzluktur” benzeri yüksek ahlaki görüşlerin yer
bulmaması olumlu bir gelişme değil mi?
Ayrıca son saldırı ve saldırı sonrası gelişen olayların,
mücadelenin bölge halkları arasında değil, dünya güçleri
arasında olduğunu anlamak isteyen herkese anlatabildiği
umulamaz mı?
Peki diasporadaki bu olumlu değişim yeterli mi? Elbette
değil. Diasporada daha değişmesi gereken şeyler yok mu?
Olmaz olur mu... Çok...
Bizce diaspora, sadece kriz günlerinde anavatanı
hatırlamanın, sanal ortamda, basın yayın organlarda
sağlıklı analizler yapmanın, akıllıca bildiriler
yayınlamanın, duyarlı olunması gereken eylemlere
utanılacak kadar az kişi ile katılmanın, konsolosluk
önünde savaş dansı ilkelliğinin (gelecek saldırılara
hemen yanıt. Sorumluluğunu üstlenmediğiniz bir eylemde,
sorumluluk alanların programını ihlal etmek ilkelliktir.
Savaş dansı yapıp sıcak yuvalarınıza dönmek, savaş
öncesi bile düğün kuran atalara saygısızlıktır) anavatan
sevgisi, ulus sevgisi, özellikle de ulusal direniş
olmadığının artık bilincinde olmalıdır.
Diasporamız bir adım daha atmalı ve bilmeli ki;
- Ulusal direniş; sürgünden bu yana en şanslı dönemini
yaşadığımızın, tarihin hem yapıcısı ham tanığı
olduğumuzun bilincinde olmaktır.
- Ulusal direniş; anavatandaki nüfusumuz yeterli bir
yoğunluğa ulaşmadığında çok güçlüklerle ucundan
yakalayabildiğimiz güzelliklerin elden kayacağının
bilincinde olmak, bu bilincin sorumluluklarını yerine
getirmektir.
- Ulusal direniş; anavatana olabildiğince daha çok
sayıda insanın dönüşünü sağlamaktır.
- Ulusal direniş; düşünülen her eylemin dönüşe katkısı
ölçüsünde doğru, dönüşü engelleme olasılığı ölçüsünde
yanlış olduğunun bilincinde olmaktır.
- Ulusal direniş; gazilerimizi, anavatan savunmasında
şehit düşen kardeşlerimizin çocuklarını unutmamak
yaşamlarını güzelleştirme çabalarına katkıda
bulunmaktır.
- Ulusal direniş; tatilini anavatanda geçirmek,
anavatanda bir ev bir arsa sahibi olmayı hedeflemektir.
- Ulusal direniş; daha çok sayıda insanımıza anadilini
öğretmek ve bundan mutluluk duymaktır.
- Ulusal direniş; tiyatrolarımıza, müzisyenlerimize, ses
sanatçılarımıza hemen her okulumuzda kurulan halk
oyunları, müzik, edebiyat gruplarına olanaklar ölçüsünde
katkıda bulunmak ve bundan mutluluk duymaktır.
- Ulusal direniş; diaspora ülkelerini karış, karış
dolaşan, tüm dünya ülkelerinde halkımızı yüz akı ile
temsil eden sanat elçilerimizi, tanımak onlarla gurur
duymaktır.
- Ulusal direniş; yıllardır milyonlarca diaspora insanın
yapamadığı, derleyip yayımlayamadığı söylenceleri,
anavatan araştırmacılarının derleyip kitaplaştırmasının
heyecanını duymak, başaranlara saygıyı esirgememektir.
- Ulusal direniş; Almanya’daki arkadaşlarımızca
düşünülmüş, anavatan, diaspora ve anavatana dönüş yapmış
olanların ortak çabası ile ortaya çıkan bu ve benzeri
çalışmaların, geleceğe olan umutları büyüttüğünün
bilincinde olmaktır.
- Ulusal direniş; diasporada yetişen değerlerimizin
cumhuriyetlerimiz yönetimince onurlandırıldığını
farkında olmak, mutluluğunu yaşamaktır.
- Ulusal direniş; KUMAXHUE Muriddin gibi teorisi kendi
adıyla anılan, dünya çapında fizikçi matematikçi
yetiştirmenin onurunu paylaşabilmektir.
- Ulusal direniş; dünya ve olimpiyat şampiyonu
sporcularımızı, yıllarca, İtalya ve Almanya judo milli
takımlarını çalıştırmış antrenörlerimizi tanımak
mutluluklarını paylaşmaktır.
- Ulusal direniş; Judo antrenörü KOBLİ Yakub’un yüzyılın
antrenörü seçilmesi ile onur duymaktır.
- Ulusal direniş; Kosova Adigelerinin Rusya
Federasyonu’nun politik ve ekonomik katkıları ile
anavatana getirilebilmiş olmasının ne denli büyük bir
başarı olduğunun bilincinde olmaktır.
- Ulusal direniş; dönüş yapan kimi arkadaşlarımızın,
anavatanda içkisiz kafe-lokantanın da iş yapabileceğini,
para kazanabileceğini, prestij bir mekan olabileceğini
kanıtlamasına sevinebilmektir.
- Ulusal direniş; daha iyi koşullardaki öğretim
üyeliğini bırakıp anavatan üniversitelerinden birinde
sorumluluk üstlenebilmektir.
- Ulusal direniş; kendileri için “o Çerkeslik için
gitmedi, para kazanmaya gitti” dense de anavatanda para
kazanılabileceğini, yaşanabileceğini kanıtlayanlara
saygı duymaktır.
- Ulusal direniş, evliliklerle diaspora ve anavatan
aileleri arasında organik bağ oluşturmaktır.
- Ulusal direniş; Adigece'si ile kültürü ile Adige
çocuklar yetiştirebilen dil bilmez ana-babaları
alkışlayabilmektir.
- Ulusal direniş; sanal ortam kahramanlığının, uzaktan
ahkam kesmenin, hariçten gazel okumanın, gıyabi
milliyetçiliğin, deplasman sever futbolculuğun, eleştiri
adı altında yapılan dedikoduların, bizim yerimize siz
bedel ödeyin tutumlarının, içi doldurulmayan
sloganların, kini, nefreti, düşmanlığı beslemenin ulusal
direniş olmadığını anlamamakta direnenlere anlatma
çabasıdır.
- Özetle ulusal direniş, ulusal ideamız anavatana dönüş
için, laf üretmekten öte, her birimizin mutlaka
yapabileceği bir şeyler olduğunun bilincinde olmak ve
yapabilecekleri konusunda hemen girişimlerde de
bulunmaktır.
Ben bu olumlu değişin süreceği, değişim sürecinin
önümüzdeki günlerde hızlanacağı, diasporamızın
sorunlarımızın çözümüne katkıda bulunmayan soyut
tartışmaları bırakıp somut çalışmalara ağırlık vereceği
umudunu taşıyor, acılarla yoğrulmuş bir mutluluk
yaşıyorum.
Bu mutluluğu paylaşalım mı?
Ne dersiniz? |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|