Biraz eskiler anımsayacaktır
ünlü sanatçı sayın Şener Şen’in unutulmaz biçimde
beyinlerimize çaktığı musluk -isterseniz armatür diye
okuyun- reklamını: ''Taktım Artema'ya''.
Ben de sayın Şen’in Artema’ya taktığı gibi “Avrupa
Parlamentosu Çerkes Günü”ne mi taktım dersiniz? Doğrusu,
“Çerkes Günü”ne bu ilgimi kimilerinin, benim
takıntılarıma bağlayabileceğini bilmiyor değilim. Yine
de konunun irdelenmesinde yarar görüyorum.
Okuyanlarınız anımsayacaktır bir önceki “dağarcık”ı da
bu “gün”e ayırmış ve yazıya ünlü Adige Ozanı Sayın Tıme
Seyın’in şu özlü sözleri ile başlamıştım:
Thamıççağuer zeppesıme Zavallılığı
benimsersen eğer
Qıpfaşşeştım wıpesıme
Beklersen senin için çalışılmasını
Adıghağer mekkuedı
Adigelik biter yok olur
Qıdaferer psekkuedı
Günahı da sana kalır
Bununla da kendimce bu “gün”ü büyük bir başarı
görenlerin “zavallılığı benimsemiş“ olabileceklerini
sezinletmek istemiştim. Yine aynı yazımda Kaf-Fed
sitesinin haberleri çarpıttığı eleştirisini getirmiştim.
Bakın o günden bugüne beni doğrulayan neler oldu:
Sayın Cengiz Gül, “Marje” ve “Çerkes Platformu”nda,
içeriği, konuyla ilgilenenlerin bilmek öğrenmek
istediklerine teğet bile geçmeyen, “Gün”de neler
söylendiği, bizler için ne gibi olumlu kararlar
alınmasının sağlandığı gibi içerikten çok uzak öyküsünü
anlattı. Sayın Gül, ne Avrupa Parlamenterlerine
anlatılan sorunlarımızın neler olduğundan söz etmişti ne
de AB’den isteklerimizden. Euroxase’ye bol kepçeden
teşekkür için Avrupa Parlamentosu'nda kendilerinin Şeşen
gösterisi yapması olanağının sağlanmış olmasını yeterli
bulmuştu anlaşılan. Özetle, “Gün”ün çok yararlı
olduğuna, önemli adımlar atıldığına inanmamız için
yazıda, sayın Gül’ün sözlerine güvenmek dışında bir
dayanak sunulmamıştı biz konuyla ilgilenenlere.
Bu arada bir önceki yazımda konu ettiğim ve yeniden
okumak istediğim haberleri Kaf-Fed sitesinde aradım,
ancak bulamadım. “Avrupa Parlamentosu Çerkes Günü”ne
ilişkin bu haberlerin site yönetimince arşive alınacak
kadar önemsenmemiş olabilir mi diye düşündüm ve şaşa
kaldım.
Ancak sitede, içeriğinde “Gün”e ilişkin daha somut
verileri bulabileceğimi çağrıştıran, yeni bir haber
başlığı vardı:
“Avrupa Parlamentosu'nda "Çerkes Günü" Sonuç Bildirgesi
14Ekim 2008”
Çok sevindim. “Sonuç Bildirisi” bilindiği gibi etkinliğe
katılanların üzerinde anlaştıkları asgari müşterekleri
kapsar. Demek ki nihayet, Avrupa Parlamenterlerinin
konumuza ilişkin görüşlerini, en azından asgari
kabullerini okuyabileceğim bir metin yakalamıştım. Ancak
o da ne? Başlığın altında AP’nda çekilmiş bayraklı
fotoğrafın hemen altında ilk başlıkla taban tabana ters
bir başlık daha:
“BASIN AÇIKLAMASI” Metnin sonunda da “AVRUPALI ÇERKESLER
FEDERASYONU” İmzası. Anlaşılan olay yine çarpıtılmış,
düzenleyiciler görüşlerini, parlamenterlerin de
görüşüymüş gibi algılamamızı istemişlerdi.
Yine de beni asıl şaşırtan AP’de çekilen toplu fotoğraf
oldu.
Demek ki, Avrupalı
Çerkesler Federasyonu da DÇB ve DÇB kurucu üyesi Avrupa
Çerkes Dernekleri Federasyonu gibi Çerkes’i Adige ve
Abhazların ortak adı olarak algılıyordu ki fotoğrafta
sadece Abhaz ve Adige bayraklarına yer verilmişti. Buna
hem çok sevinmiş hem de çok üzülmüştüm. Evet çok
üzülmüştüm. İzleyenler anımsayacaktır, üç yıl öncesi
birinci “Çerkes Günü”nün hazırlık aşamasında ayrı
düşmemizin asıl nedeni arkadaşların Çerkes sözcüğüne tüm
otokton Kuzey Kafkasyalı halkları kapsatması bizlerin de
en geniş tanımı ile ancak Adige ve Abhazların
kapsatılabileceği görüşünde oluşumuz idi. Adige ve Abhaz
halklarının köken birliği yanında sorunlarının da aynı
oluşu bu algılamayı gerekli kılıyordu. Bu temel
anlaşmazlık noktamıza Avrupalı Çerkesler Federasyonu
fotoğraftaki gibi yaklaşsaydı, arkadaşlarımızın üyesi
bulundukları federasyondan ayrılmalarına gerek
kalmayacak, “Çerkes Günleri”ni Adige Cumhuriyetlerinin
de katkıları ile adına yaraşır bir içerikle
düzenleyebilecektik.
Çok sevinmemin nedeni de fotoğrafın, yanlıştan
dönülebileceğinin ilk belirtisi olarak
değerlendirilebileceği umudu...
Derken CC ana sayfasında sevgili Azmi’nin, Azmi Berberoğlu’nun olaya ilişkin iyimser değerlendirmesini
okudum. Sayın Berberoğlu ile önce CC'da tanışmış, sonra
da Abhazya’da Dünya Abhaz Abazin Birliği’nin düzenlemiş
olduğu “Bağımsızlığı Destek Mitingi”nde konferans
salonunda, yemekte yan yana oturmuştuk. Frekanslarımız
tutmuştu. Birbirimize saygı duyduk. Ancak üzülerek
söyleyeyim ki, sevgili Azmi’nin iyimser yazısı da
kafalardaki soruların yanıtı değildi.
Soruların kimileri mi?
- Bu günlerin gerçek formatı nedir. AP programında nasıl
yer alır?
- Çerkeslerin sorunları olarak sunulan sorunlar
nelerdir?
- Çerkesler adına AP’nda ne gibi isteklerde
bulunulmuştur?
- Abhazya’nın öncelikleri ile Adigelerin öncelikleri
nasıl vurgulanmıştır?
- İki halk aynı gün birlikte bayrak
dalgalandırabildiğine, birbirlerinin bayrağını
taşıyabildiğine göre ve bir araya gelinmişken Abhazya
yetkililerine Abhazya Vatandaşlık Yasası’nın ne denli
yanlış olduğu en kısa sürede Adigeleri de kapsar şekilde
düzeltilmesi gerektiği anlatılmış mıdır?
...gibi, gibi.
Beni tanıyanlar, yazılarımı izleyenler, DÇB Genel
Sekreteri olarak UNPO üyeliği yazışmalarını yapmış
olmama, o yıllardaki başkanımız sayın Şhalaxhue Abu ile
birlikte örgütün Estonya’daki bölgesel toplantısına
katılmış olmama ve tüm bu umutvar “Çerkes Günü”
anlatımlara karşın AP’na da AB’ne de pek güvenmediğimi,
“Günlerin” çok ciddiye alınmaması görüşünde olduğumu
bilirler. Kakasfaderasyonu.org sitesinden aldığımız
aşağıdaki haber de bu konularda ne denli haklı olduğumu
kanıtlar sanırım.
AB Abhazya ve Güney Osetya'nın bağımsızlıklarını
tanımıyor
16 Ekim 2008
|
|
Avrupa Komisyonu Başkanı
"Abhazya ve Güney Osetya'nın bağımsızlıkları kabul
edilemez" dedi. |
Avrupa Komisyonu Başkanı
Jose Manuel Barroso; Gürcistan Devlet Başkanı Mihail
Saakaşvili ile görüşmesinden sonra yapmış olduğu
açıklamada, Abhazya ve Güney Osetya'nın
bağımsızlıklarının kabul edilemez olduğunu belirtti.
Jose Manuel Barroso "Bizler 1 Eylül tarihindeki
pozisyonumuzu koruyoruz. Abhazya ve Güney Osetya'nın
bağımsızlıkları kabul edilemez. Biz bu bölgeleri
Gürcistan'ın ayrılmaz parçası olarak görüyoruz." dedi.
Jose Manuel Barroso "Avrupa Birliği, Abhazya ve Güney
Osetya'nın bağımsızlıklarını tanımadığı gibi
Gürcistan'ın toprak bütünlüğünün bir parçası olarak
görüyor" vurgulamasında bulundu.
Kaynak:
www.regnum.ru
www.abhazyam.com”
Sonuç mu?
Bizce batının bizlere verdiği önem, Rusya Federasyonu’nu
karıştırabilme potansiyel gücümüzle doğru orantılıdır.
Paradigması bu olan Batı. Paradigması farklı olanların
ya da Batı’nın neyi niçin yaptığının bilincinde
olmayanların anlamakta zorlanacakları eylem ve
söylemlerde bulunur.
Batı, anavatan Adigelerinin nihai amacının “Rusya
Federasyonu ile birlikte daha özgür bir yaşam” olduğunu
bildiği için anavatan Adigelerinin gıyabında güya
onların sorunlarını tartışır. “Gün”e de Rusya karşıtı
oldukları bilinen diaspora Adigelerini konuşmacı olarak
çağırır.
Güney Osetya için öncelikleri elbette ki Cumhuriyet’in
Gürcistan içinde kalmasını sağlamaktır. Ancak bunun pek
mümkün görünmediği için Kuzey Osetya ile birleşmesini
yani Rusya Federasyonu’na katılmasını uygun görür. Çünkü
etkileyebildiklerinde, iki Osetyayı kapsayan Alan
Cumhuriyeti üzerinden Rusya Federasyonu’nu rahatsız
edebilme olasılığı Küçücük Güney Osetya üzerinden
rahatsız edebilme olasılığından çok daha büyüktür.
Abhazya için öncelikleri de Abhazya’nın, taraflara kabul
ettirilebilecek bir statü ile Gürcistan içinde kalmasını
sağlamaktır. Ancak tren kaçmıştır. O halde şimdi aslolan
Abhazya’nın Rusya Federasyonu etki alanından
kurtarılmasıdır. Bunun da kanıtı Adige dilini ne ölçüde
bildiği kuşkulu, sayın Obama’nın Kafkasya danışmanı John
Colarusso’nun Kaf-Fed sitesinden aldığımız ve bir önceki
yazımda aktardığımız sözleridir.
İşte olaylar bu paradigma ile irdelenmediği sürece
“Çerkes Günü”ne bilim dünyasının Çerkes bildiği
Adigelerin değil de kendilerini Çerkes saymayan ve Abhaz
soy adı almayan Adigelere, Abhazya vatandaşı olabilme
kolaylığı sağlamayan Abhaz yetkililerin çağrılmış ve
özel görüşmeler yapılmış olmasının nedeni bir türlü
anlaşılamayacaktır...
Olayları, bir başkasının çıkar gözlüğü ile değil de
kendi halkımızın çıkar gölüğü ile görebilenlerin hızla
arttığı umudumuzu yineleyelim ve yazıyı sevgili Kuban’a
özenti bir son sözle, “zavallılığı benimseyenler”e uyarı
anlamında bir Adige atasözü ile noktalayalım:
Son söz: İki kez
aynı kuyuya düşen kişi kördür. |