Kaf-
Fed
Bildiğiniz gibi
Kaf-Fed DÇB'nin Türkiye Çerkes diasporası nezdindeki
temsilcisi. Aynı derneğin üyesi olmak kişileri her
konuda aynı düşünür, aynı konuyu önemser yapmadığı gibi.
daha dar toplantılarda yapılması gerekli eleştirilerin
zaman, zaman kamuoyu önünde taşındığı da olur. Kimileyin
bu, kurum organlarında ortak paydanın sağlanamamasından
kaynaklanır, ama itici güç hep "halkım için daha
iyisini" gerçekleştirebilme sorumluluğudur.
Bu sorumluluk takdir edilesi çalışmaları da kamuoyu
önüne getirmeyi gerektirir. Ben de Kaf-Fed’in büyük
olasılıkla sizlerin de önemsediği olumlu bulduğu
çalışmaların yanında olduğumu, alnan, alınacağı umudumuz
olan kimi çalışmalarının heyecanını sizlerle paylaşmak
istedim.
Kaf-Fed’in, son dönemdeki, kendi toplumumuzla sınırlı
kalmayan ilk büyük çıkışın, Gürcistan’ın Güney Osetya’ya
saldırısı sonucu gösterdiği performans olduğunu
düşünüyorum. Bu mutluluğumu daha önce Dağarcık’ta
yayımlanan ve şu sözlerle başlayan yazımda sizlerle
paylaşmıştım:
“Gürcistan’ın Güney Osetya’ya saldırısı ve sonrasında
gelişen olayların, Türkiye diasporasındaki etkilerini
izlemeye çalışıyorum. Öncekilere göre yaklaşımlarının
olumluya doğru geliştiğini görüyor ve mutlu oluyorum.
Basın bildirileri olsun, tv programlarına katılan
arkadaşlarımızın söyledikleri olsun geçmiş olaylarda
sergilediğimiz çağdışçılıktan çok farklı.
Örgütlerimizin, Türkiye kamuoyunu, en azından
yazarçizerleri olumlu yönde etkileyebildiklerini,
tezlerimizi iyi anlatabildiklerini görmenin mutluluğunu
yaşıyorum.
Türkiye kamuoyunun, Kafkasya uzmanı olarak sevgili Hasan
Kanbolat ve sayın Mitat Çelikpala’nın görüşlerine değer
vermesini coşku ile karşılıyor, bizim toplumun da bu
değerlerimizden olabildiğince yararlanacağını umuyorum.
Federasyon’un gerçekleri dile getiren, gerçekçi
bildirisini önemli bir belge olarak alkışlıyorum.”
Ki, Kaf-Fed’in bu performansı, Rusya Dış İşleri Bakanı
sayın Lavrov’un Türkiye ziyareti sırasında Diaspora
önderleri ile görüşme sonucunu getirmiş, Kaf-Fed Sayın
Bakandan bize göre de yerinde isteklerde bulunmuştur.
Arkasından Kaf-Fed DÇB programı çerçevesinde Rusya
Federasyonu Soydaşlar toplantısına katılmıştır. Bu
Kaf-Fed için ilk olmakla birlikte DÇB üyesi dernekler
için ilk değildi. DÇB üyesi Suriye ve Ürdün dernek
temsilcileri Önceki toplantılara da katılmıştı. Kaf-Fed’in
bu toplantıya Rusça’yı, Rusya’yı çok iyi bildiğini göz
önüne alarak Adige gelini bir Abhaz kızımızı
görevlendirmiş olmasını uygun bir seçim olarak
değerlendiriyorum. DÇB’nin bu girişimleri ancak
özellikle Kaf-Fed’in performansı sonucu, Rusya
Federasyonu, diasporamızın önemini daha bir kavramış,
isteklerin yerine getirilmesinin sadece diasporanın
değil hem Rusya Federasyonu hem de halkımızın yaşadığı
diaspora ülkelerinin yararına olduğunu görmeye
başlamıştır. Bu yaklaşım birlikte olumlu sonuçları da
getirmiş, cumhuriyetlerimizin oturma izni kotası
bizlerin kesinlikle dolduramamağı kadar arttırılmıştır.
Örneğin Adigey’in kotası, 2009 yılı içi 1850’dir. Ancak
daha önemli gösterge Rusya Federasyonu Hükümeti’nin 10
Kasım 2006 de almış olduğu kararnamedir. Bu kararnameye
göre Rusya Federasyonu’nun, dilini, kültürünü koruma ve
geliştirme çabalarına katkıda bulunacağı soydaşları
yalnız Ruslar değil aynı zamanda Rusya Federasyonu’nda
yaşan ve Rus olmayan halkların diasporalarıdır. Nitekim
Ekim 2008 de Ürdün’de gerçekleştirilen “Diaspora
Adigelerinin Dilini koruyup geliştirmek için neler
yapılabilir” konulu konferansın ev sahiplerinden birinin
Ürdün’deki RF Büyük Elçisi olması son kararnamede
vurgulanan bu yaklaşımın kararname öncesi
gerçekleştirilen bir uygulamasıdır.
Biz öyle umuyoruz ki Rusya Federasyonu Dış İşleri
Bakanlığı bünyesinde Ürdün’de açılmış olan Bilim Kültür
Merkezi’nin Türkiye Cumhuriyeti’nde de açılacağı ve dili
kültürü koruma çalışmalarının gelişeceği, dönüş hakkının
daha somutlaşacağı ve dokuz yıl yürürlükte kalmasına
karşın bir kişinin Türkiye diasporasından bir kişinin
bile yararlanmadığı Çifte vatandaşlık hakkının yeniden
sağlanacağı yönündedir. Bölgede kalıcı barışı yürekten
isteyen politikacıların, Çerkeslerin bölge barışındaki
önemini kavramaya başladığını ve sayılarının da hızla
artacağını umuyoruz.
Komşu ülkeler arasındaki bu gelişme umuyoruz ki uzak
olmayan bir gelecekte, Türkiye’de Adıge Kültür Haftası,
Abaza Kültür Haftası gibi etkinlikleri, Anavatan
Cumhuriyetlerinde de Türkiye Çerkes diasporasına da
önemli bir yer ayıran Türk Kültür Haftası etkinliklerini
getirebilecektir. Bilinmeli ki bu gelişmeler aynı
zamanda ulusal sorunun çözümünü ilk günlerden beri
dostluk temeli üzerine inşa eden Dönüş Düşüncesi’nin ne
denli başarılı olduğunun da kanıtlarıdır.
Kaf-Fed temsilcilerinin Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül
ile görüştükleri Beş Ocak 2008’i, sadece Türkiye Çerkes
Diasporası için değil Tüm Dünya Çerkesliği için Tarihi
Bir Gün olarak değerlendiriyorum. Çerkesler vatandaşı
olduğu Türkiye Cumhuriyeti’nde, TC’nin temeli Lozan
Barış Antlaşmasına göre her TC vatandaşına tanınan
“anadili ile yayın hakkını” devletin kendisine
sağlamasını istemiştir. İsteğin iletiliş biçemi, konuya
ilişkin daha önceki yazışmalardan, istenen yayın da,
bilmem kaç aydır kimselerin izlemediği yayından çok
farklıdır. Evet, Çerkes Halkı olarak, şanslı bir dönemi
yaşadığımızı, bu şanslı dönmede yapılacak çalışmaların
getirisinin çok daha belirgin olduğunu ve şanslı dönemde
“halkının önderi” konumunda olanların da kendilerini
şanslı görmeleri gerektiğini yıllardır vurgularım. Ama
şanslı dönmede olmak, atılan adımı, adımı atanları
sıradanlaştırmaz, olayın ve gerçekleştiricilerin
tarihsel önemini küçültmez. Ben, hem anadilde
televizyon. Yayını konusunda, hem de Abhazya’ya ulaşım
olanakları konusunda olumlu sonuç alınacağına bu olumlu
sonuçların da gelecek kurgumuzda çok önemli bir kavşak
olacağına yürekten inanıyorum. Ben, TRT ile Anavatan
televizyonları arasında karşılıklı program
değişimlerinin, TRT programcılarının yapacağı anavatan
röportajlarının, anavatanda halkının kaderini paylaşan
dönüşçülerin, her biri dört dil bilen çocukları ile
yapılacak röportajların rüyasını görmeye başladım bile.
Maykop’ta, Nalçik’te Sohum’da, Gagra’da, Kıyı Boyunda,
Çerkessk’de Moskova’da Petersburg’da yaşayan babanız,
oğlunuz, kardeşiniz, akrabanız, komşunuzun... TRT
televizyonundan sizi selamlayacakları günlere hazırlıklı
olun. Ve anavatan televizyonlarında yayımlanacak,
diasporamızı anlatan, dernek çalışmalarımızı anlatan TRT
yapımı programların izlenme rekorları kıracağını
bilin... Bu gelişmelerin düşleyemediğimiz daha nice
güzelliklere gebe olduğunun ve sadece programları
izleyenlerin sayısını değil Anavatana Dönüş yapanların
sayısını da çok ama çok arttıracağının bilincinde
olun...
İşte böylesi umut ve duygularla, dönemi analiz edebilen,
dönemin sunduğu olanakları görebilen, gerekli
girişimlerde bulunabilen kurumu Kaf-Fed Başkanı sayın
Cihan Candemir şahsında kutluyor, başarıların devamını
diliyorum.
Kafkas Diasporası Ödülleri:
Önce izninizle, sitenin eski adının. “Uzunyayla”nın
çok daha sıcak, çok daha Çerkes olduğunun altını
çizeyim. Bırakın Türkiye Çerkes diasporasını Türkiye’yi
az-çok tanıyan tüm dünya Çerkeslerin de Uzunyayla
dendiğinde, belki en çok Çerkes’in yaşamadığı ama dilin
en yoğun yaşandığı bir bölge akla gelirken, bu güzelim
adı daha kozmopolit bir ada çevirmek hiç uygun
düşmemiş. “Kafkas Dernekleri Federasyonu”nun, ne olduğu
daha bir kendini anlatan “Adıge-Abaza Dernekleri
Federasyonu” adını alması gerektiği halkımız arasında
yoğun bir şekilde tartışılır ve destek görürken, neti,
karmaşık ile değiştirmek gelecek kurgumuza, sorumluluk
bilincimize uzak düşmüş. Ayrıca arkadaşların hep
diasporada kalacaklarını ya da anavatana döner dönmez
halkına hizmeti diasporada bırakacaklarına
inanamıyorum... Öyle olunca da Anavatanda da
taşınabilecek ve diasporada kalmışlara hizmet
sunabilecek “Uzunyayla” adından vazgeçilmesini
kabullenemiyorum. Bu güzel hizmeti veren arkadaşların,
yanlıştan dönme yiğitliğini gösterebileceğini umuyorum.
Ödüllere gelince...
İlk elde bunu gelenek haline getirmiş olan
“uzunyayla com.”u kutluyorum. CC’da olduğu gibi belki
başka sitelerde ödüller tartışma konusu, eleştiri konusu
olmuştur. Günümüze kadar tartışma konusu olmamış belki
de hiçbir seçmenin olmadığı bilinci ile eleştirilerin
olağan karşılanacağı, ancak hepten de gözardı
edilmeyeceğini umuyorum. Ödüle hak kazananların her
birini yakından tanımadığım için her biri hakkında görüş
belirtemiyorum. Ancak Onur Ödülüne layık görülenleri
ayakta alkışlıyorum. Sayın Yaşar Kemal’in Nobel almış
kadar olmasa da çok sevineceğine inanıyorum. Çocukları
ile birlikte büyüdüğü, ekmeğini suyunu paylaştığı, saygı
duyduğu ve de destan romanlarında önemli yer verdiği,
Çerkes halkı tarafından anlaşılmış olmak, bu büyük
yazarı mutlu edecektir. Altını çizmek gerekir ki bu
seçim aynı zamanda halkımız için bir kadirbililik
göstergesidir.
Hele sevgili Kuşha Doğan kardeşimizin bu ödülü, hak
etmediğini kim söyleyebilir. “Mıçaseme pasep- belki geç,
erken değil”. Birileri öyle sansa da toplumsal gelecek,
matematik fizik kuralları gibi duygu içermeyen ilkelerle
kurulamaz. Duygudur toplusal yapının temeli, sevgidir,
karşılıklı anlayıştır, anadilinle bir şiir bir wored,
ğıbze duyduğunda boğazın, göğsün derinliklerinden gelen
yumruk gibi bir şeyle tıkanmasıdır. Söyler misiniz
Doğan ve arkadaşları hangimize bu duyguları
yaşatmamıştır. Hele bir de Anavatan tv.lerinde, konser
salonlarında Doğanın ünlendirdiği wordleri ğıbzeleri
dinlemek... Bugün ğıbzeleri anavatana ulaşan
diasporanın gün gelecek ğıbzelerini izleyerek anavatanı
bulacakları umudunu tazelemek, bu duyguları yaşamak,
yaşamak, yaşamak...
Özetle halkına hizmet edenleri ödüllendirebilen
“Uzunyayla Com”’ gerçek adıyla bin yaşasın, uzak olmayan
bir gelecekte anavatandan diasporaya seslensin. Site
anavatanda Uzunyaylalılar yöresine dönüşsün... |